Dede Korkut’un 7 hikayesi daha bulundu

Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Necati Demir yıllardır yaptığı çalışmaların neticesini aldı ve Dede Korkut Destanı’nın kayıp yedi hikayesine ulaştı. Yakında kitap haline gelecek araştırma özetle destanın Orhun Yazıtları’ndan önceye dayandığını ortaya koyuyor.

Dede Korkut Destanı, Türk kültürünün sırları ve gelenekleriyle ilgili kadim bir anlatı… Geçtiğimiz aylarda Dede Korkut Destanı’yla ilgili önemli gelişmeler yaşandı. Geçen senenin sonlarına doğru destan UNESCO Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi’ne girmişti. Akabinde Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu’nda, Prof. Dr. Metin Ekinci mevcut 12 boy (destanda her bir nüshaya, anlatıya boy deniliyor) dışında bir boy daha bulduğunu açıkladı. Kısa bir süre sonra ise asıl bomba patladı, yıllardır konu üzerine çalışan, Gazi Üniversitesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Necati Demir Dede Korkut Destanı’nın kayıp yedi boyunu daha bulduğunu sosyal medya hesabında açıkladı. Şu an bulduğu metinleri kitap haline getirmek üzere çalışmalar yapıyor. Demir ile bir araya geldik.

– Dede Korkut bilge kişiliği ve ona atfedilen destanlar Türkler için ve Türk kimliği için ne gibi anlamlara geliyor? Bu metinler bizimle ilgili neler anlatıyor?

– Dede Korkut Kitabı hiç şüphesiz Oğuzname’dir veya Oğuzname’nin bir bölümüdür. Dede Korkut ise bu Oğuzname parçalarını tertipleyen, düzenleyen ve anlatan kişidir. Yani Oğuzname’yi tertipleyen, düzenleyen ve anlatan Dede Korkut olduğu için Oğuzname’nin bazı bölümlerinin adı Dede Korkut Hikâyeleri, bir başka söyleyişle Dede Korkut Destanı olmuştur. Dede Korkut diğer adı ile Korkut Ata, Türklüğün derin hafızasının bir değeridir. Oğuz Türklerinin boy teşkilatlarını, yaşayış tarzlarını, günlük hayatlarını anlatmaktadır. Kısacası Oğuz Türklüğü hakkında 10’uncu yüzyılda çekilmiş bir film, bir belgesel gibidir Dede Korkut Hikayeleri…

– Eski nüshalar ile yeni bulunanlar arasında ne gibi farklar söz konusu?

– Dede Korkut Kitabı’nın şimdiye kadar bilinen iki nüshası vardı. Bunlar Dresden nüshası ve Vatikan nüshası olarak bilinmektedir. Bu nüshalardan Dede Korkut Kitabı’nın Dresden nüshasında 12 boy yani bölüm ve Vatikan nüshasında 6 boy yer almaktadır. Dede Korkut Kitabı’nın Dresden nüshası ve Vatikan nüshası 16. yüzyılda istinsah edilmiş yani başka bir yazmadan kopya edilmiş gibi görünmektedir. Bu nüshaların ortak bir kaynağı vardır. Asıl önemli olan o kaynağın yani asıl nüshanın ne zaman yazıldığıdır. Dede Korkut Kitabı’nın girişinde şöyle bir bölüm bulunmaktadır: “Bir gün Dede Korkut coştu, Oğuz beyleri içinde soy soyladı, onlara nasihatler verdi. Beylere şöyle seslendi: “Ahir zamanda hanlık tekrar Kayı boyuna geçecek. Kimse ellerinden alamayacak. Ahir zaman olup kıyamet kopuncaya kadar”. “Bu dediği Osman neslidir, işte sürüp gitmekte”. Aynı ifadeler yazılışı 1436’da tamamlanan Tevârih-i Âl-i Osman’da da geçmektedir. Anlaşılan Yazıcıoğlu Ali bu ifadeyi Dede Korkut Kitabı’ndan almıştır. Bu ifadeler ayrıca Osmanlı Devleti’nin endişelerini bitirip dünya devleti olmaya yüz tuttuğu bir dönemde yazılmıştır.

– Sizi yedi yeni boyu bulmaya götüren araştırma sürecinden bahseder misiniz?

– 30 yıldır Oğuzname konusuna çalışırım. Bu kapsamda özellikle Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, Özbekistan, Azerbaycan, Avusturya, Moğolistan, Hindistan’a bizzat giderek kütüphanelerini taradım. Diğer ülkelerin de kütüphanelerini ya internet üzerinden taradım ya da dostlarımdan yardım isteyerek taradım. Toparladıklarımın hepsini yayına hazırladım. Yukarıda bahsettiğim gibi Dede Korkut Destanı’na ekler de buradan çıktı. Sonuçta Oğuzname ile ilgili 10 cilt kitap yazdım. Oğuzname’nin çeşitli nüshaları içerisinde Dede Korkut Destanı’nın bölümleri çıktı.

KÖPRÜYÜ DELİ DUMRUL SATMADI!

– Bulduğunuz yedi yeni boy bize, Türk kültürü ve Dede Korkut hakkında bilmediğimiz neler söylüyor? Bizi hangi yönleriyle şaşırtacak?

– Arapçadan çevirerek ilave ettiğim bölümlerin birinde Dede Korkut Destanı’nın aslında Oğuzname’nin bir devamı olduğu ortaya çıkmıştır. Arapça kaynakta Türklerin iki önemli kitabından birinin Oğuzname olduğundan bahsedilmekte, Oğuzname’de Oğuz Kağan’ın doğuşu, çocukluğu, kağan oluşu ve faaliyetlerinin anlatıldığını belirtmektedir. Ve devam etmekte: Oğuzname’de ayrıca Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüğünden de bahsedildiğini bildirmektedir. Bu durumda Dede Korkut Destanı’nın bir bölümünün ya da bazı bölümlerinin aslında Orhun Yazıtları’ndan öncesinde hatta 580 yılından önce teşekkül ettiği ortaya çıkmaktadır. Tek yazma nüshası Berlin Kral Kütüphanesi’nde bulunan Kitab-ı Oğuzname-i Türkî adlı eserde yer alan Dede Korkut ile ilgili bölümde ise Dede Korkut uzunca bir şekilde kendisini tanıtmaktadır. Dede Korkut Destanı’nın Farsçadan çevirdiğim kısmı ise Oğuz Türklerinin özellikle 10’uncu yüzyıl tarihi konusunda eşi bulunmaz bir kaynak durumundadır. Aynı şekilde Çağatay Türkçesinden aktardığım üç boy da bu konuda önemli bir kaynaktır. Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde tespit ederek eklediğimiz bölümde ise Dede Korkut Destanı’nda adı geçen kahramanları daha iyi tanıma imkanı bulmaktayız. Örnek olarak bir köprü yaptırıp gelip geçenden ücret alan kişinin adının Deli Dumrul değil Tuğrul Sultan olduğunu öğrenmekteyiz. Cem Sultan’ın Oğuzname ve Dede Korkut Destanı’na olan merakı çok iyi bilinmektedir. Hatta bir oğlunun adı da Oğuz’dur. Cem Sultan Bayatî’ye bir Oğuzname yazdırmıştır. Kitabın adı ise yazarı tarafından Cem Sultan’a istinaden Cam-ı Cem-ayin olarak belirlenmiştir. Bu eserin içinde yer alan Dede Korkut ile ilgili bilgiler, Türk Tarihi açısından önemlidir. Bir nüshada Dede Korkut, Kazan Okçusu Kozan Beylisi Karımışoğlu Dede Korkut olarak tanıtılmıştır. Diğer bir nüshada oğlunun adı Ürgenç Dede olarak geçmektedir.

 

Sabah.com.tr

Read Previous

Türkiye Ümit Milli Futbol Takımı, Kosova deplasmanında

Read Next

Yıldırım-İmamoğlu ortak yayını 16 Haziran’da

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *