Yıllar öncesi Coşkun Sabah’ın sesinden severek dinlediğimiz “Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç…” bestesini, bu sabah kendi kendime mırıldandım.
İki bin yirminin ilkbaharına, güneşle merhaba, dedim.
Çocukluk günlerimi-annemin bizlere bahar sevincini yaşatan, içinde şans parası bulunan böreğini, bahar sevinciyle piknikte eğlendiğimizi, siyah-beyaz bir filim gibi anılarımda yaşadım.
Yirminci yüzyılın son yıllarında, özellikle Kosova’nın bağımsızlık mücadelesinin otuz yılında ilkbahar, yeni bir gün sevincini hiç yaşatmamıştı.
Genelde kanlı biten, bağımsızlık protestolarına, sahne olmuştu.
Ardından gelen yeni yüzyılın ilkbaharlarını da mutlu yaşamak, nasip olmadı bize.
Teknolojide yaşanan çok hızlı
ilerleme, artık dünyanın dört bir yanında yaşanan acı olayları, anında soframıza oturtuyor.
ilerleme, artık dünyanın dört bir yanında yaşanan acı olayları, anında soframıza oturtuyor.
Yine acı baharların haberleri, her ilkbaharda ard arda devam ediyor. Sözde demokrasi adına, “ölümü pazarlayan” küresel güçler, Arap ülkelerinde milyonlaraca insanın ölümüne neden olan Arap Baharını, uygulamaya koydular.
Bugün ise, hala neyin nesi bilinmediği söylenen ve bu sefer dünyanın sadece belli kesiminde değil, her yerinde başgösteren ölümcül salgın – “Corona-virüs” Baharıyla karşı karşıyayız.
Acımasızca doğayı katleden, ürettiği yok edici silah gücüne inanan insanoğlu, bu sefer acımasızca yayılan bir salgının pençesinde, kıvranıyor.
Ne yer, ne ırk, ne din, ne dil farkı yapmadan herkesin başında. Şu ana kadar ölü sayısı 10 bini aşmış, salgına yakalanan sayısı 300 bine dayanmış, acı bir ilkbahar günündeyiz.
Tıp uzmanları, insanın virüsle her zaman yaşadığını, fakat dönem dönem farklı virüslerle karşılaştığına dikkat çekiyor.
Biraz da teknolojide gibi, “Nokia 1, Nokia 2,…ve saire modeller gibi, virüs çeşitlerinde de yeni “modeller”.
Bugün, Coronavirus ile mücadelede ne yer, ne ırk, ne din, ne dil farkı yok. Dünyadan daha büyük olduğunu gösterir gibi yıllardır haklı haksız “veto” hakkını kullananların, Coronavirus “pandemi” kararı konusunda “veto” hakları, akıllarına hiç gelmedi.
Evet, “ayı kapınızın önünde oynayınca”, mesele daha iyi anlaşılıyor.
Kapımızda “ayıyı” beklemeden, insanlık adına insanca karar almak, “doğaya, dünyaya hepimizindir” anlayışı içinde yaklaşmak, bir zorunluluktur.
Bu böyle iken, benim ülkem Kosova’da, bir ay önce işbaşı yapan hükümeti yıkmak isteyen muhalefet için, koltuk sevdası, virüsle mücadeleden çok daha önemli, sanki.
Doğrusu, köy yanarken, içinde ağanın da yanacağını, unutuyorlar.
2021 ilkbaharı daha sağlıklı, huzurlu ve bereketli gelir umuduyla, her şeye rağmen bugün de Bahar gümüşümüz, eksik olmasın.
Miraç kandili kutlu olsun, Allah dualarımız kabul etsin, diyorum.