Bulgaristan’ın en önemli tarihçilerinden Dr. İsmail Cambazov, Osmanlı’nın Bulgaristan’da 4 bin tarihi eserinin olduğunu ifade diyor. 1878 yılında bağımsız prenslik olan 1908 yılında ise Osmanlı’dan tamamen kopan Bulgaristan’ın İkinci Dünya Savaşı’nın ardından sosyalist rejime geçmesiyle büyük bir kültür katliamı yaşandı. Osmanlı’nın ardından Rus tahakkümü altına giren Bulgaristan’da Osmanlı eserleri planlı bir şekilde tahrif ve tarumar edildi. Yapılan kültür katliamlarının en büyüklerinden birisi Ziyaüspaşa Camii… Mamur olduğu dönemde 10 bin kişilik kapasitesiyle Balkanların en büyük camisi olan eser, ilk önce tiyatro binası yapılmak istenmiş. Fakat Abdülhamit Han kendi hazinesinden 100 bin altın ödeyerek başka bir yere tiyatro yaptırış ve camiyi tiyatro binası olmaktan kurtarmış. Ancak daha sonraki dönemlerde büyük bir kısmı yıkılan cami, bugün arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor. Osmanlı döneminde sadece Sofya’daki Camii sayısı 84 olduğu biliniyor. Bugün ise Banyabaşı Camii, şehrin tek camisi.
Müzeye çevrilen Türk mektebi
Bugün Kırcaali Arkeoloji Müzesi’nin binası eski bir Türk mektebi… Müze binası Bulgaristan’ın en önemli mimari eserlerinden bir tanesi… Bina 20. yüzyılın başlarında St. Petersburg Güzel Sanatlar Akademisi profesörlerinden Rus mimarı Pomerantsev’in projesi üzerine inşa edilmiş. Medrese binası olarak planlanan, fakat hiçbir zaman bu amaçla kullanılmayan müze binası, Orta Asya mimarî tarzına has özellikler taşıyor. Yaşadığımız yüzyılın başlarında Bulgaristan’daki Müslümanların kurban derilerinden gelen paralarla yaptırılan Medrese, 80’li yıllarda Kırcaali Müzesi’ne çevrilmiş… Bin 300 metrekare alanıyla hala Bulgaristan’daki en büyük yapılarından birisi olan medrese, aslına döneceği günü bekliyor.
İbretlik yedi kızlar camii
Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş döneminde 1438 senesinde yapıldığına dair Osmanlıca kitabesi bulunan Yedi Kızlar Cami’nin, eskiden günümüze ulaşan çok ilginç ve ibretlik bir hikâyesi var. O dönem de gençlerden cepheye savaşa gönderilenlerin çoğu geri dönemez ve şehit bedenleri yabancı topraklarda kalırmış. Rivayete göre Kırcaali ili Kirkovo (Kızılağaç) Belediyesi Podkova (Nalbantlar) köyünde yaşayan yedi kızın nişanlıları savaşta ölür. Kızlar nişanlılarını 7 sene beklemelerine rağmen hiç biri dönemez… Yedi kızlara bir gece rüyalarında nişanlılarının ruhuna bir cami yaptırmaları söylenir. Onlar da çeziylerini satarak ahşap bir camii yaptırırlar. Çivi kullanılmadan inşa edilen camiinin 1 gece de yapıldığı da anlatılır. Bölgede camiinin yapımından sonra kızların kaybolduğu da rivayetler arasında… Fakat daha da ilginç olanı o gün bu gündür camiye hiçbir hayvanın veya haşaratın girdiğini gören olmamış…
Nüfusun 6’da biri Müslüman
Bulgaristan’da son resmi nüfus sayımı 2001 yılında yapıldı. Ulusal İstatistik Enstitüsü tarafından yapılan bu sayıma göre Bulgaristan’ın nüfusu 7 milyon 928 bin 901 kişi. Daha önceki resmi sayım ise 1992 yılında yapılmış ve nüfus 8 milyon 487 bin 317 kişi olarak tespit edilmişti. Nüfustaki bu düşüşün sebebi Bulgar nüfusundaki doğum oranının düşük olması ve dış göçler olarak gösteriliyor. Göç en fazla Türkiye’ye, daha sonra da Avrupa’ya yaşanıyor. Türkiye’ye olan göçlerin hemen hepsi Müslüman nüfustan oluşurken, Avrupa ülkelerine hem Hıristiyan hem Müslüman nüfus göç ediyor. Göç rakamları ve oranları konusunda elde net bir bilgi yok. Burada net bilginin olmamasının en önemli sebebi, göçlerin genellikle aile reisleri tarafından geçici işçilik yapmak üzere olması, geçici işçiliğin süresinin belirsiz olması, bunların bir kısmının bilahare ailelerini yanlarına alırken bir kısmının ise almaması… Öte yandan Müslüman nüfusun bir kısmının Avrupa ülkelerine giderken Bulgar isimlerini kullanması da Hıristiyan ve Müslüman nüfusun göçleri konusunda sağlıklı tespitler yapılmasına engel oluyor. Tüm bu karışıklığa rağmen nüfus çalışanları ve müftülük görevlileri şu an Bulgaristan’ın 6 milyon civarında nüfusa sahip olduğunu ve bunun bir milyonunu Müslümanların oluşturduğunu söylüyorlar…
Bulgaristan’da Türkçe eğitimi
Bulgar Hükümeti, Türkiye’nin baskıları neticesinde okullara seçmeli Türkçe dersi eklemişti. İlk sene 106 bin çocuk seçmeli Türkçe dersini seçmişti. Ancak 106 bin gencin daha ilk okul birinci sınıfta Türkçe dersi görmesi, Bulgar yetkilileri rahatsız etmiş. Bulgar öğretmenlerin velilere baskıları ve “Türkçeyi ne yapacaksınız? Çocuklar İngilizce öğrensin. Eğer İngilizcesi olursa Avrupa’nın en iyi üniversitelerinde okur” telkinleri ile ikinci sene yabancı dil olarak Türkçe dersi alan çocuk sayısı 6 bine kadar gerilemiş. Şu an çocuklar kendi öz dillerini sadece ev ortamında duyuyorlar…
Restorana çevrilen Filibe Mevlevihanesi
Tam 167 sene önce Peçevi Ahmet Dede tarafından kurulan FelibeMevlevihanesi, bugün maalesef restoran olarak kullanılıyor. 125 sene mevlevihane olarak halka hizmet veren yapı 1974’te restorana çevrilmiş. Tarihçesi hakkında tafsilatlı bilginin olmadığı mevlevihanenin selamlık ve semahanesi hâlâ ayakta. Eskiden cami ve mektep olarak kullanılan mevlevihane, bir ara jimnastik salonu bile yapılmış. 1974 yılından bu yana ise Filibe “Pıldin” restoran olarak kullanılıyor. Öte yandan restoranın girişine yan yana çizilen Hz. Mevlana ve Hıristiyan figürleri ise dinler arası diyalog saçmalığının izlerini taşıyor.
İlk pişman Stefan Stanbolov
Avrupa’da Bulgar Bismark’ı diye anılan Stefan Stanbolov, Bulgarlar için çok önemli bir isim… Stanbolov, genç yaşta Osmanlı yönetimine karşı yürütülen gizli direniş hareketine katılmış, 1875’te ve 1876’da Osmanlılara karşı küçük çaplı ayaklanmalara önderlik etmiş birisi… 1878’de Bulgaristan’ın özerkliğini kazanmasından hemen sonra yeni toplanan meclise (Sobranye) girmiş ve 1884’te meclis başkanlığına seçilmiş. Bulgar Kralı I. Aleksandır’ın tahttan resmen çekilmesinden (Eylül 1886) sonra naipler kurulunun başkanlığını üstlenen Stambolov, Rusların müdahale girişimlerini engelleyerek tahta Saksonya-Coburg-Gotha prensi Ferdinand’ın geçmesini sağlıyor. Stambolov’un Eylül 1887’de yeni Bulgar prensinin onayıyla kurduğu hükümet Mayıs 1894’e değin iktidarda kalıyor. Başbakanlığı sırasında Rusya’ya karşı muhalefetini sürdüren Stambolov, Abdülhamit Han ile görüşerek Bulgaristan’ı tekrar Osmanlı’ya ilhak etmek istese de başarılı olamıyor. Stambolov, Osmanlı’dan ayrılan Bulgarların, Avrupa’nın kapitalist çarkında ezileceğini gören ilk insan oluyor. Bunu fark eder etmez harekete geçiyor. Ama Abdulhamit Han’a yaptığı teklif canına mal oluyor. Eski dava arkadaşları kafasına balta ile vurarak Stambolov’u öldürüyorlar.
Stambolov’un meşhur bir sözü:
Bizi Osmanlılardan Ruslar kurtardı. Ancak şimdi bizi Ruslardan kim kurtaracak?
Kaynak: Kırcaali Haber