Bosna Hersek’te: bir adım öte Balkan coğrafyasında ilk defa Türkçe-Arapça bir albüm hazırlandı: “Ya Rasulallah Sana”. İbrahim Ethem Gören, albümün yapımcısı, musiki, oyuncu ve hat ustası Namık Caferağa ile geleneksel sanatlar, müzik çalışmaları ve albümü üzerine hasbihal etti.
Bosna Hersek’te: bir adım öte Balkan coğrafyasında ilk defa Türkçe-Arapça bir albüm hazırlandı: “Ya Rasulallah Sana”. Albümün yapımcısı, musiki, oyuncu ve hat ustası Namık Caferağa ile geleneksel sanatlar, müzik çalışmaları ve albümü üzerine hasbihal ettik. Namık Caferoğlu 30 Ocak tarihinde TRT-1’de yayınlanmaya başlayan Alija dizisinde de rol alıyor.
Bosnalı hat ve musiki sanatçısı Namık Caferağa (Walker), Boşnakça ve Arapça bestesine klip çekti: Sana Ya Rasulallah. Klibini Efendimize (sav) ve onun âşıklarına ithaf eden Caferağa ile sanat çalışmaları ve Ya Rasulallah Sana albümü üzerine hasbihal ettik. Albüm çekimlerinin yapıldığı Konjiç şehrinin belediye başkanı Emir Bubalo mülakatımızın Konjiç özelindeki sorusunu cevapladı.
İbrahim Ethem Gören: Sizi tanıyabilir miyiz?
Namık Caferağa: Benim adım Namık Caferağa. Sanatçı olarak Nameek Walker ismini kullanarak eserlere imza atıyorum. Bestekâr, oyuncu, müzik ve film yapımcısıyım ve hattatım.
Hattatım. Hat, benim ilk keşfettiğim ve ilgilendiğim sanatıdır. 1991’de Bosna Hersek’te savaş başladığında doğdum. İlk eğitimi Konyiç, Saraybosna ve Teşanj şehrinde tamamlandım. Sonra Visoko şehrinde İmam Hatip Okulu’nu bitirdim. Kısa bir dönem Saraybosna’da farklı görevlerde çalıştım. Saraç İsmail Camii’nde imamlık yaptım, sonra bir yayınevi için tercümanlık yaptım ve ticaret ile uğraştım.
2013 senesinde İstanbul’a geldim ve halen İstanbul’da yaşıyorum.
İstanbul’a hangi maksatla gelmiştiniz?
İstanbul’a eğitim için geldim. Ve hâlâ bu güzel şehirdeyim.
Hat sanatına ilginiz nasıl başladı?
Medresedeyken öğretmenim Hafız Zilko Žolja ile ilk yazılarımı yazmaya başladım.
Hangi neviden başladınız?
Celi Sülüs.
Ne kadar çalıştınız?
Hafız Zilko Žolja ile 3 sene yazılar üzerine çalıştım.
Hafız Zilko Üstad’dan neler öğrendiniz?
Yazının anatomisini ve tasavvufu öğrendim. Hayatımın en huzurlu 3 sene onunla yaşadım. Gerçek bir aşkla ve samimiyetle onun ismini her daim yâd ediyorum.
İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde hat eğitimi aldınız. Üniversitede hat ile irtibatınız nasıl devam etti?
Evet, bu soruya cevaplamadan önce bir yabancı öğrenci olarak bazı insanlara teşekkür etmek isterim.
Tabii ki buyurunuz. Siz yabancı değilsiniz!
Eyvallah. Ben İstanbul’a okumaya geldiğimde her öğrenci gibi biraz yalnız, yapayalnız bir durumda bulundum. O anda ne dilim, ne de çevrem vardı. İnanın kimseyi tanımıyordum. Daha başarılı olabilmek için güçlü niyetle İstanbul’a gelip okumak istedim. İlk geldiğimde Ankara Üniversitesi’nin dil kurslarına (TÖMER’E) gittim. Dersler alırken bir yabancı öğrenci olarak büyük zorluklar çektim. Fakat Davut Paşa Camii’nin imamı, muhafızım Birol Akça Efendi ve Uluslararası Mevlana Şefik Can Dede Vakfı’nın başkanı Nur Artıran Hoca ve İTÜlü Prof. Dr. Kadir Alp hocanın destekleriyle bütün maddi ve manevi zorluklarımı daha tehlikesiz ve daha kolay geçirdim.
Aynı şekilde Üniversiteye girmeden önce YÖS sınavlara çalışıp (Üniversiteye girebilmek için) ve diğer bütün gerekli olan şartları isimlerini andığım büyüklerimin destekleriyle yerine getirdim. Teşekkür önemli. Bana maddi ve manevi yardımları sebkat eden herkese çok teşekkür etmek istedim.
Hocalarınızdan neler öğrendiniz?
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’ndeki hocalardan ders almak benim hayatımda çok büyük bir şanstır. Oradaki hocalar sadece teori ve sözden ders vermiyor. Benim gördüğüm eğitim gerçek bir hayatta yaşayacağım ve pratik olarak kullanacağım ilmî eğitimdir.
Mesela danışmanım ve minyatür sanatını öğreten Betül Bilgin Hocamızdan hem ahlâk, hem sanat öğrendim. Ve dahi sabrı öğrendim. Sabırla sanat eseri üretmenin nasıl daha çok güzelleşebileceğini gördüm.
VOLKAN HOŞCAN HOCA BİR KÂMİLİYET ÖRNEĞİDİR
Volkan Hoşcan Hoca’dan tasarımı ve yeni tasarım fikirlerinin nasıl uygulanabileceğini öğrendim.
O hoca bir kâmiliyet örneği benim için. Bir şekilde zamanla bazı hocalar ile dost olduk. O en büyük berekettir.
Sülüsle birlikte başka hangi yazı nevilerini yazıyorsunuz?
Celli sülüs ile başladım, sonra kufi ve nesih yazı öğrendim. Klasik hattın hasletini modern yazıya devşirmenin gayreti içerisinde bulundum. Bu sebeple yeni bir kaligrafi stilini keşfetmekle bu kültüre de emeğimi vermek istedim. O yüzden meşhur olan sülüs ve kufi hatlarının satır çizgilerini kullanarak yeni bir yazma stilini keşfettim.
Zemini, kağıdı, murakkaı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halime ve yazıya göre değerlendiriyorum. Bazen kahveden ürettiğim kâğıdın üzerine yazıyı altın yapraklar ile dekore ediyorum. Bazen daha modern (apstraktif) geometrik detayları çizerek harfleri saklıyorum ve o şekilde yazı bir çizim levhasına dönüşüyor.
BENİM İÇİN SANAT ÖZGÜRLÜKTÜR
Farklı zeminler üzerine çalışıyorsunuz. Kompozisyonlarınız da epeyce standardın dışında. Modern yaklaşımlar ile klasiği nasıl irtibatlandırıyorsunuz?
Benim için sanat bir özgürlüktür. Aynı zamanda hat sanatı da bu dönemde İslâm’ın en eski sanatı olarak bir yenilik hak ediyor. Hat, diğer sanatlar ve zanaatlar gibi tarihte çok eskiden başladı. Zamanla farklı sanatçılar değişiklikleri yaparak farklı stilleri kurdu. Bugün bakarsanız biz bu dönemde yani o stillere bakarak devamlı kopya yapıyoruz. Değişiklik yapmaktan korkuyoruz sanki. O yüzden dünya çapında İslâm sanatı ve sanatçılarımız pek çök ünlü ve global planda başarılı olmuyor.
Hz. MEVLANA VE ÂŞIK YUNUS GİBİ ÖRNEKLERİMİZ BUGÜN YOK MALESEF
Eskiden Bir Mevlana Celaleddin Rumi vardı. Daha eskiden bir İbn Muqleh; bir Âşık Yunus vardı. Bugün onlar gibi bir örneğimiz yok. Bu hakikat beni çok üzüyor.
ÜMMET OLARAK BİR YERDE DURDUK SANKİ
Sanki hepimiz Ümmet olarak bir yerde durduk, oturduk. Yanlıştır. Bu hayatın, İslâm’ın, dünyanın devamı var. Siyaset alemindeki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi biz de sesli olmalıyız. Kalkmalıyız, ayağa kalkmalıyız ama birlik içerisinde tabi ki!
BOSNA’DA HAT KUTLU BİR SANATTIR
Bosna’da hat sanatı ne kadar yaygın?
Bosna’da hat sanatıyla ilgili değişik, ilginç bir faktör var. “Hat kutsal bir sanattır” derler. Burada neredeyse tüm hattatlar ya hafızdır, ma mutasavvıftır yahut da mürşid-i kâmildir. Resmî olarak hat ile herkes ilgilenmez. Bu durum Bosna’nın ilginç gelenekselliklerden biridir. Bu sebeple hattatları az.
Kimler var?
Bildiğim 4 kişi var.
Tanınmış hattatlar kimler?
Saraybosna’da Hazim Numanagiç en ünlü bir hattattır. Başçarşı’nın zanatkarları ile beraber son 20 sene çeşitli eserler ile sergiler açtı; hem Bosna’da hem dünya üzerinde. Dr. Kazım Hacimeyliç, Mimar Sinan Üniversitesi’nde yetiştiren hattat ve ciltçidir. Bosna’da yaşıyor ve İstanbul’dan ayrıldıktan sonra vatanına geri döndü. Şimdi Saraybosna Güzel Sanatlar Akademisi’nde görevlidir ve bu Üniversitede Geleneksel Sanatlar bölümünün kurucusudur. Mirza Selimoviç isimli sanatçı beni çök etkiledi. O da Saraybosna’nın hattatlarından biridir. Kendisi daha çök İranlı stillerini kullanarak güzel eserler ile sergileri açarak dünyayı geziyor.
Eyvallah. Atladığınız isimler var. Mesela Nusret Çolo. O da Saraybosna’dadır, talik sanatının önemli kalemlerinden biridir. Ali Alparslan hocamızın talebesidir. MSGÜ’den lisans ve yüksek lisans mezunudur. Yine, Başçarşı’nın sanatkârlarından İzudin Durakovic var. Ve yine Mostar’da Münib Obradovic var. İsimlerini burada anmazsak hata etmiş oluruz.
MÜZİK BENİM İÇİN NEFES ALIP VERMEK KADAR ÖNEMLİDİR
Buradan devam edelim dilerseniz. Musiki çalışmalarınıza geçelim dilerseniz. Musiki ile nasıl tanıştınız?
Müzik benim için nefes gibi önemli sanattır.
Kimden eğitim aldınız?
Çocukken ilk müzik adımlarımı annemin yanındayken attım. Müziğin temel derslerini ve nota teorisini okulda öğrendim.
Hangi enstrümanlarını çaldınız?
İlk çaldığım enstrüman piyanoydu. Ve hâlâ en sevdiğim ses, müzik yapımında piyanodur. Şarkı bestelerini piyanosuz yapamıyorum. Her şarkımın imzası onun sesidir. Dolayısıyla çocukluğumdan beri annemle ilk müzik bestelerini piyanoda çaldık. Annem Selma Mehmediç piyano profesörü olarak 37 senedir Bosna’nın farklı müzik okullarında görev almaktadır.
Nerelerde bulundu valideniz?
Gençken, Saraybosna Senfoni Orkestrası’nda piyano çaldı. Fakat Senfoni’de tek başörtülü kadın olduğu için onun ayrılmasını istediler. O dönemden beri devlet okullarında piyano öğretiyor. Ben de onun öğrencilerindenim. Müzik okulu mezunuyum. Bir kişinin kendi evinde müzik ile tanışması ve 1-6 sınıfları arasında müzik derslerini annesinden alıyor olması gerçek bir lütuftur.
İstanbul’da bu alanda neler yaptınız?
İstanbul’da müzik eğitimime devam ettim. İstanbul’a gelme niyetlerimden biri de aslında müzik eğitimiydi. Kariyerimde büyük bir şans yaşıyorum.
Nedir o?
Türkiye’nin en önemli müzisyenlerden Erhan Güleryüz (Ayna grubu) stüdyosunda çok çalışmalarım oldu ve onların stüdyosunda hâlâ eserleri yapmaktayım.
EWELYN RUMİ, BALKANLARIN EN İYİ KÂRÎLERİNDEN BİRİDİR
Böyle bir beste yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Geçen sene Ramazan ayında Bosna’daydım, eski arkadaşımla bir araya geldik. Onun telefonunda çok duygusal bir ezan sessi dinledim, o ezanı onun tanıdığı bir arkadaşı okurken kaydı aldı ve benden ona ilahi yapmamı istedi. Sonra öğrendim ki okuyanın ismi Ewelyn Rumi’ydi. Ewelyn Rumi, Bosna’nın ünlü bir tasavvuf musikisi üstadıdır ve güzel Kuran-ı Kerim’imizin güzel kârîlerinden biridir.
Müzik yapımcısı olarak makam müziği üzerinde çalışmalarım oldu ama ben şahsen daha çok batı müziğine yakınım.
ÖZLEDİK YA RASULALLAH’I BÜYÜK BİR HASRETLE YAZDIM
Yakınlık kurduğunuz tarzlar neler?
Funk-Pop, Klasik, İndie Pop ve Beat vs.
Sonra… Dinliyorum…
Deneme yaparken tasavvuf musiki kısımları (Nihavend makamında Rebab sessi) ve klasik orkestrasyon pop müzik tarzlar ile oynadım. Bestesine de istediğim duygusal, hareketli ve aynı zamanda modern bir hal vermek istedim.
Efendimize büyük bir hasret duyuyorum. “Özledik Ya Rasulallah”ı böylesi bir hasret ve özlemle yazdım.
Ewelyn Rumi’yi şarkıyı dinletmek için stüdyoya çağırdığım zaman kendi ses namelerini kullanarak bu müzik parçasını güzelleştirdi.
Bu projede gitaristimiz ve aranjör Samir Boriç ile güzel, yeni bir ruhani müzik tarzı keşfettik bu şekilde.
Albümün kapak fotoğrafı
BİZ YENİ BİRZ TARZ GELİŞTİRMEK İSTEDİK
Daha önce böyle bir çalışma yapılmış mı Bosna’da?
Balkanlarda böyle bir beste hiç yapılmadı. Bosna’daki ilahiler klasik tasavvuf ilahileri gibidir. Ve %80 eserlerde Türk melodileri alınarak okunur. Bestelerde çok kopyalanma/taklid işi var. Biz yeni bir tarz kurmak istedik, beste ile deneme yaptık, “SANA” daha çok soul-pop tarzına benzer.
Bunun dışında Balkanlarda bugüne kadar Türkçe-Arapça sözleriyle hiç beste yapılmadı. Biz (The Wave of Lord grubu olarak) ve Ewelyn Rumi ile Balkanlarda yeni bir müzik kapısı açmak istiyoruz.
Çalışmanız beğenildi mi? İlk tepkiler nasıl?
Şarkımız bu Ocak ayında yayınlandı.
Nerede yayınlandı?
The Esprit Production’un resmi Youtube kanalında ve bazı Bosna radyolarında. Fakat başlangıç olarak tepkiler nasıl olacak bilemiyoruz henüz. Bununla birlikte sosyal medyadaki yorumlara göre pozitif eleştirmeleri aldık, sosyal medya kullanıcıları çok ilgiliydi, devamı da gelecek inşallah. Herkese teşekkürler.
İNSANIN İÇ ÂLEMİ DÜNYADAN DAHA BÜYÜKTÜR
Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Hayata bağlıyorum. Müzik üzerinde içimden gelen bütün mesajları dışarıya çıkarabiliyorum. Hemen herkes de böyle yapabiliyor. İnsanın iç âlemi dünyadan daha büyüktür. Cenab-ı Hakk’ın ihsanıdır bu. Sanatçılar ve daha çök müzisyenler, müzik eleştirmenleri mesajları şarkı kullanarak dışarıya gönderiyor. İzleyicilerimiz de bu mesajları alıyor.
MÜZİK BENİM İÇİN SAMİMİ, ALTERNATİF BİR DİLDİR
Müzik benim için en samimi ve alternatif dilimdir. O yüzden The Esprit Production müzik platformunu Allah’ın izni ve yardımlarıyla kurdum.
“Ya Rasulallah Sana” ile nasıl bir mesaj iletmek istiyorsunuz? Albümün ana fikri ve mesajına dair neler söylemek istersiniz?
Videoda genç bir kız kaybolmuş gibi bir halde küçük bir kâğıt taşıyor. Gördüğünüz gibi kağıdın üzerinde kufi yazılı bir besmele-i şerif var. Bu taşınarak şehrin içinde dolaşıyor. Kız sokaklarda gördüğü insanlara kâğıdı göstererek, içindeki mesajın ne demek olduğunu öğrenmek ümidiyle soruyor, ama başarısız kalıyor.
BİZİM HALİMİZ BOŞ CAMİLERE BENZİYOR
Sokakta herkes Konjiç’in soğuğu gibi, buz gibi ona bir şey söylemeden soğuk bir bakışla bakıp geçiyor. Kız yine demek aradığı cevabı bulmaya devam ediyor. Camiinin haremine ulaştığı zaman bir çocuk kâğıdı (mesajı) alıp imam efendiye veriyor. Ama o da çaresiz… Kıza tebessüm edip bir şey söyleyemiyor. Bundan bir sonraki sahnede boş cami göreceksiniz. Bizim halim işte böyle. Kaybolmuşuz gibi… Ümmetin vahdaniyeti bir yerde kaldı, biz bugün neleriz ve halimiz nicedir efendim?
Müslümanız elhamdülillah, bir olduğumuzu söylüyoruz elhamdülillah. Lakin birlik olamıyoruz, paramparçayız, İslâm âleminin durumu ortada. “Kardeşiz” diyoruz ama kardeşliğin gereğini yerine getirmiyoruz.
BİRLİK İSTİYORUZ, BİRLİĞE DAVET EDİYORUZ
Eskiden görevli bir imam olarak ve imam hatip okulu mezunu olarak bunu anlayınca bu şarkıyla mesaj göndermek istedim. Bakın Muhammed Mustafa (sav) vahdaniyyet/birlik için gönderildi. Asr-ı Saadet’i özlemle anıyor ve arıyoruz, hayalini kuruyoruz. Ama çoğu kez sadece bunlar söylemde kalıyor. Ümmet-i Muhammed ne hale geldi? Birlik istiyoruz, birliğe davet ediyoruz, fakat bizim kendi evimizde, Ümmet olarak nitelendirilebilecek büyükçe Müslüman evinde birlik ve beraberlik diye bir şey yoktur.
BİZİM MAĞRİP YANIYOR
Sadece bu etiketlediğimiz terimlere bakarsanız anlayacaksınız ki ne kadar kendi aramızda farklıkları oluşturduk! Bunun için ve buna benzer sebeplerden dolayı bugün bizim Magrib yanıyor.
Bu tür çalışmaların devamı gelecek mi?
Evet, yeni albümler yapmayı planlıyoruz, albüm için sponsorları bulmamız lazım. Müzik ve video endüstri çok pahalıdır, ama biz durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Sponsorları bulduğumuz zaman albümleri de yayınlayacağız inşallah.
İbrahim Ethem Gören: Eserin klibini Konjic’te çektiniz. Konjic ismini Konya’dan alan bir şehir. Konjic’in tarihi hakkında bilgi verir misiniz?
Emir Bubalo-Konjiç Belediye Başkanı: Konjic şehrinde en büyük sembollerinden biri eski köprüdür. Osmanlı döneminden kalan bir eserdir. Sultan IV. Mehmed köprünün inşaa edilmesi yönünde ferman vermiş; 1685 senesinde de köprü tamamlanmıştır.
Tarihte bildiğimiz bilgiye göre Konya’dan gelen askeri grup gelip bu köprüyü inşa etmiştir. Konjiç ismi de sanırım buradan geliyor.
Tarihi Osmanlı Konjiç köprüsü II. Dünya Savaşı yıllarında maalesef yıkıldı. 2009 TİKA’nın desteğiyle köprü temelleri üzerine yeniden inşa edildi. Konya Büyükşehir Belediyesi’yle Konjiç Belediyesi arasında güçlü bağlantılar vardır. Kardeşliğimizi devam ettiriyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Bosna ve Türkiye arasındaki en büyük köprüyü ümmet temelinde inşa edelim.
BALKANLARDA ÇOK SAYIDA PEYGAMBER (SAV) ÂŞIĞI VAR
Balkan Müslümanlarının Efendimize (sav) duyduğu sevgiye dair neler söylemek istersiniz?
Balkan Müslümanlarının imanı yüksek seviyede. Burada Peygamber Efendimizin (sav) çök aşıkları var. Fakat tekrar aynı şeyden bahsetmek zorundayım: Birlik yok. Umarım ki hep birlikte zamanla tekrar bir araya geleceğiz.
Son olarak neler ilave etmek istersiniz?
Bu projemizin kıymetli destekçilerine yürekten teşekkür etmek istiyorum. Konjic şehrinin belediye başkanı Emir Bubalo’ya, Sayın Cahit Muratbegoviç’e ve İgman devlet şirketinin müdürüne ve bu projemizi destekleyen herkese teşekkürler.
Saraybosna’dan İstanbul’a; Türkiye’ye nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
İlginiz için teşekkür ediyorum. Cenabı Allah, Türkiye’ye ve Türk dostlarıma özgürlük ve rahatlık içerisinde huzurlu bir hayat yaşamayı nasip etsin.
Bu şarkının Youtube linklere tıklayarak ve linki sosyal medyadaki platformlarınızda paylaşarak bize bu projemizin daha çok başarılı olması hususunda yardımcı olabilirsiniz.
https://www.facebook.com/ewelynmusic/
https://www.facebook.com/theespritmusic/
Saraybosna’dan herkese kalbî selam. Muhammed Mustafa’yı (sav) unutmayın!
Dünya Bülteni