Bosna’dan Filistin’e soykırım gölgesinde istiklal mücadelesi

Başta Mısır ve Suudi Arabistan ve Suriye gibi komşu Arap devletler, Filistin devletine sahip çıkmadılar. İsrail’i tanımadıklarını inatla tekrar ettiler ama ona karşı açtıkları savaşları kaybederek rezil oldular. Çok sayıda devletten oluşan Arap dünyası son derece yanlış olan bu politika yerine Filistin devletine yardım edip güçlendirmiş olsalardı bugünkü felaket tablosu belki de bu derece yaşanmayabilirdi. Bağımsız bir devlet ve güçlü bir ordunun varlığının bir milletin bekası için ne mânâya geldiğini Filistin örneğinde görmek mümkündür.

10 yıl kadar önce Ukrayna’da baş gösteren siyasi kaos, Batı dünyası ile Rusya’yı karşı karşıya getirdi. Taraflar barışçı bir çözüm bulamayınca sıcak savaşın önü açıldı. 24 Şubat 2022 günü Ukrayna-Rusya arasında patlak veren silahlı çatışmalar 3. Dünya savaşının fiilen başlamasından başka bir şey değildi. Ukrayna’yı bu savaş felaketine sürükleyen aktörün ABD ve onun arkasına isteyerek veya istemeyerek dizilen müttefiklerinin olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Ancak şu anda fiili çatışmaların içinde olmasa da söz konusu 3. Dünya savaşında, ABD ve AB’nin karşısına dikilecek cephede Çin’in yer alacağı birçok kimsenin dile getirdiği bir gerçektir. ABD ve Çin yürüttükleri diplomasi ve her alanda hayata geçirdikleri anlaşmalarla müttefik artırma çabalarına hız veriyorlar.

ABD’nin en sadık müttefiki İngiltere, Başbakanı R. Sunak’ın ağzından kısa bir zaman önce verdiği demeçte savaş ekonomisine geçtiklerini ilan etmişti. Ukrayna’ya destek vermeyeceğini açıklayan Slovakya’nın yeni başbakanı R. Fiço’nun uğradığı suikast küresel hesaplaşmanın sinyalleri olarak yorumlanıyor.

20. asra Batı dünyasının sömürgesi olarak giren Asya, Afrika ve eski Osmanlı coğrafyası Ortadoğu bölgesi, 2. Dünya Savaşı sonrası uyanışa geçerek bağımsızlıklarını kazandılar. Hindistan ve Çin’den sonra Afrika ve Asya’daki birçok ülke bağımsızlıklarını ilan ederek Birleşmiş Milletlerde üyelik statüsü kazandı. Kurulduğu yıllarda üye sayısı 50’yi bulmayan BM teşkilatında üyelik hakkı kazanmış bağımsız devlet sayısı günümüzde 193’ e ulaştı.

İsrail konusunda aldığı hiçbir kararı uygulatamamasına rağmen BM, hiçbir devletin görmezden gelemeyeceği uluslararası hukukun vazgeçilmez bir dayanağı haline gelmiş bir kurumdur.

İsrail devletinin ilan edildiği yıl, bağımsız bir Filistin devletinin varlığı da kabul edilmişti. Bu süreçte İsrail ile Filistin arasında sınır çizilmemesi sebebiyle Siyonist İsrail, BM’nin bütün kararlarını yok sayarak Filistin topraklarını silahlı terör ile işgale ve genişlemeye devam etti.

Bağımsızlık mühimdir

Devam eden yıllarda Filistinliler bağımsız devlet olma haklarını ne yazık ki kullanamadılar. Filistin devleti, kurumları ve ordusu ile güçlü bir yapıya kavuşturulamadı ve izin de verilmedi. Başta Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye gibi komşu Arap devletler, Filistin devletine sahip çıkmadılar. İsrail’i tanımadıklarını inatla tekrar ettiler ama ona karşı açtıkları savaşları kaybederek rezil oldular. Çok sayıda devletten oluşan Arap dünyası son derece yanlış olan bu politika yerine Filistin devletine yardım edip güçlendirmiş olsalardı bugünkü felaket tablosu belki de bu derece yaşanmayabilirdi.

Bağımsız bir devlet ve güçlü bir ordunun varlığının, bir milletin bekası için ne manaya geldiğini Filistin örneğinde görmek mümkün.

1992-95 yılları arasında içerden ve dışarıdan saldırıya uğradıktan sonra bağımsızlığını koruma amacıyla meşru askeri bir mücadele veren Bosna-Hersek, gerek içeride gerek dışarıda örnek bir liderlik yapan A. İzzetbegoviç ve ekibiyle uluslararası siyasi arenada ve farklı kurumlar nezdinde başarılı bir diplomasi mücadelesi verdi.
1992-95 yılları arasında içerden ve dışarıdan saldırıya uğradıktan sonra bağımsızlığını koruma amacıyla meşru askeri bir mücadele veren Bosna-Hersek, gerek içeride gerek dışarıda örnek bir liderlik yapan A. İzzetbegoviç ve ekibiyle uluslararası siyasi arenada ve farklı kurumlar nezdinde başarılı bir diplomasi mücadelesi verdi.

Mazlum Filistin milleti gibi zulüm ve soykırıma uğrayan diğer bir millet de Balkanlarda yaşayan Boşnak milletidir. Osmanlı sonrası yok sayılan ve devleti olmadığı için bir asırdan fazla bir zaman diliminde zor günler yaşayan Boşnak milleti, Eski Yugoslavya’nın girdiği dağılma sürecinde başarıyla sonuçlanan bir bağımsızlık mücadelesi verdi. Devam eden yıllarda benzer bir mücadeleyi Kosova’nın da verdiğini söyleyelim.

1992-95 yılları arasında içerden ve dışarıdan saldırıya uğradıktan sonra bağımsızlığını koruma amacıyla meşru askeri bir mücadele veren Bosna-Hersek, gerek içeride gerek dışarıda örnek bir liderlik yapan A. İzzetbegoviç ve ekibiyle uluslararası siyasi arenada ve farklı kurumlar nezdinde başarılı bir diplomasi mücadelesi verdi.

Hukuk savaşını kazanmak gerekiyor

Verilen bu mücadele çerçevesinde Bosna-Hersek devleti 1994 yılında Sırbistan aleyhine Uluslararası Adalet divanı (UAD) nezdinde soykırım yapma suçuyla dava açmıştı. Bu davada Bosna-Hersek’i savunmak amacıyla hem yerli hem de uluslararası hukuk alanında uzmanlığıyla tanınmış güçlü hukukçu bir ekip aylar hatta yıllar süren çalışmalar yapmıştı. Bu ekip içinde yer alanlar arasında A. İzzetbegoviç’in avukatlığını yapan Francis Boyle ismindeki hukuk adamından özellikle bahsetmek gerekir. 2007 yılında sonuçlanan mahkeme kararıyla Bosna’nın doğusu Srebrenica’da 1995 Temmuz’unda yaşananların bir soykırım olduğu hukuken tescillenmiş oldu.

Francis Boyle’un, soykırım kararının çıkarılmasında ortaya koyduğu etkili savunmadan bahsetmeden geçmek haksızlık olur. Srebrenica soykırımının kâtillerine verilen müebbet hapis cezalarında UAD tarafından verilen kararın ciddi bir etkisi vardı.

Bosna’nın Uluslararası Adalet Divan’ında verdiği mücadelenin benzerini şimdi Filistin veriyor. Filistin adına dava açma cesareti gösteren Güney Afrika Cumhuriyeti’nin bu soylu hamlesine Türkiye’nin destek vereceğini memnuniyetle öğrendik.

Dünya kamuoyunda özellikle üniversite gençliği arasında siyonist İsrail aleyhine oluşan kamuoyunu canlı tutmak amacıyla soykırımcı İsrail aleyhine UAD’da ve B. Netanyahu aleyhine Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) açılan davaları sürekli gündemde tutarak tam destek vermenin zarureti tartışılmaz.

Sıcak çatışmaların yayıldığı, küresel gerginliklerin arttığı bu dönemde, saldırgan siyonist İsrail’e karşı dünya kamuoyunun desteğini almanın önemi büyüktür. Bu amaçla bu mahkemelerden çıkarılacak İsrail aleyhine bir karar onu daha da yalnızlaştıracaktır.




GZT

Read Previous

Eski Arnavutluk Sağlık Bakanı yolsuzluk ve AB fonlarının kötüye kullanılması iddiasıyla gözaltında

Read Next

“Kosova ile Sırbistan arasındaki normalleşme tanınmayla sona ermeli”