Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, Boşnak milletine ve bazen de Hırvatlara karşı aşırı milliyetçi bir politika yürütmekten vazgeçmiyor.
Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik, Boşnak milletine ve bazen de Hırvatlara karşı aşırı milliyetçi bir politika yürütmekten vazgeçmiyor. Kendisi de aşırı milliyetçi olan Dodik, Dayton Antlaşması ile oluşturulan entitelerden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nden, Bosna-Hersek’in sınırları içinde bağımsız bir ülke meydana getirmeye çalışıyor. Ayrıca fırsat buldukça, Sırp Cumhuriyeti’nin Sırbistan’a eklenmesi tehdidinde de bulunuyor.
Kısa bir süre önce yine benzer tarzda bir söylemde bulundu: Dodik, Sırp Cumhuriyeti entitesinin eğitim ve kültür bakanlığına, ‘Sırp Cumhuriyeti’nin resmi yazı dilinin Kiril alfabesi olmasına’ dair bir kanun tasarısı yazma emri verdi. Bu kanun tasarısında şöyle deniliyor: “Kiril alfabesi, Sırp milletine özgüdür. Bu nedenle, devlet adına çalışan bütün kamu ve bilim kurumlarının, yerel özerk yönetimin ve medyanın bütün resmi yazışmalarda, Kiril alfabesi kullanması gerekmektedir. Bu kanuna uymayanlara yüksek miktarda para cezası uygulanacaktır.”
Bosna-Hersek Anayasası’na göre Bosna-Hersek’te kullanılan iki resmi yazı dili, Latin ve Kiril alfabeleri olduğuna göre, Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu’nun bu kanun tasarısını kabul etmesi, Anayasa’ya aykırı olacaktır.
“Kiril alfabesi Sırp milletine özgüdür” ifadesi de yanlış bir iddiadır. Çünkü Sırplar, 20. yüzyıl boyunca resmi yazıları olarak (Kiril alfabesi ile birlikte) ağırlıklı bir şekilde Latin alfabesi kullandılar. Eski Yugoslavya döneminde bütün gazeteler yayınlarını her iki alfabeyi de değişimli bir şekilde kullanarak yapıyordu. Aynı dönemde tek devlet kanalında ise Latin alfabesi kullanılıyordu.
Bosnalı Hırvatlar ise genelde Latin alfabesini kullanmakla birlikte, hepimiz gibi okullarda Kiril alfabesini de öğreniyorlardı (Hırvatistan’da bulunan okullarda da aynısı uygulanıyordu).
Boşnakların tarihine gelecek olursak, bizim yüzyıllarca ulusal alfabe olarak kullandığımız alfabe, ‘Bosna Arap’ alfabesidir (‘Arebica’ [Arebitsa]: Bosna Osmanlı alfabesi, tarihte Boşnakçayı yazmak için kullanılmış bir alfabedir. Arap alfabesinin Türkçeye uyarlanmış bir biçimi olan Osmanlı alfabesi temel alınarak geliştirilmiştir). 1878 yılında Bosna’yı işgal eden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, resmiyette kullanılan Bosna Arap alfabesini yasaklayarak, yerine Latin alfabesini kullanmaya başladı. Bu yasaklara karşı çıkan Boşnak alimler, Latin alfabesini reddedip Kiril alfabesini kullanmayı tercih ettiler. Bu süreç, Balkan Savaşları başlayana kadar devam etmiştir.
1918 yılında yeni bir devlet olarak Yugoslavya Krallığı’nın ortaya çıkmasıyla birlikte Boşnaklara karşı toplu suçlar işlenmeye başlandı. O tarihten itibaren Boşnaklar, işgalcilerin (Sırbistan) alfabesine karşı bir nefret hissetmeye başlamışlardır. Günümüzdeyse Sırbistan’da hala Kiril alfabesi kullanılmaktadır.
Boşnaklara soykırım uygulandığı son savaştan önce (1992-1995), Bosna-Hersek’in (Dayton Antlaşması sonrasında Sırp Cumhuriyeti olarak adlandırılan) bölgesinde, 700 bin Boşnak ve 200 bin civarında Hırvat yaşıyordu. Bugünlerde Sırp Cumhuriyeti sınırları dahilinde (nüfusun yüzde 14’ünü teşkil edecek şekilde) 120 bin civarında Boşnak yaşıyor, fakat neredeyse hiç Hırvat kalmamış durumda.
Yukarıda bahsettiğimiz kanun tasarısı ile aslında Boşnaklara, ‘Bosna-Hersek’in bu bölgesi (Sırp Cumhuriyeti) Büyük Sırbistan’a aittir’ mesajı veriliyor. Halbuki Sırp Cumhuriyeti olarak adlandırılan bölge, üç milletin bir arada yaşadığı Bosna-Hersek topraklarına aittir (Boşnaklar, Sırplar, Hırvatlar ve azınlıklar; 1992 yılına kadar bu topraklarda aşağı yukarı 15 azınlık grubu yaşıyordu ve ağırlıklı olarak Latin alfabesini kullanıyorlardı).
Hatırlatalım, bu bölgede yaşayan Boşnaklar, yıllardır kendi çocukları için mücadele veriyor. Şöyle ki, ilkokullarda verilen karnelerde ‘Boşnak dili’ ibaresinin yazılmasını talep ediyorlar fakat yetkililer bunu reddediyor. Bu aşikar apartheid karşısında, bütün bir demokratik Avrupa’dan ses çıkmıyor! Anne babalar, bu yüzden, çocukları için okul dışında, birkaç öğretmenin çocuklarına ana dilleri olan Boşnakçayı kullanarak ders verebilecekleri bir eğitim organize etmek durumunda kaldılar. Bosnalı Hırvatların çoğunluk teşkil ettiği bölgelerde de durum aynı, zira Boşnak çocukları orada da aynı muameleye maruz kalıyor: Boşnak diline, Hırvat milliyetçiler ırkçı bir şekilde “Hırvatça” diyorlar.
Boşnak dili aleyhine yürütülen kampanyaya, Sırp Bilim ve Sanat Akademisi de dahil olarak Sırp Cumhuriyeti hükümetine özel bir talimat verdi: Boşnakçanın “sizin topraklarınızda Boşnak dili olarak adlandırılmasına asla izin verilmemeli,” çünkü böyle olursa ilerleyen zamanlarda “Sırp Cumhuriyeti kendi kendini yok edebilir”miş. Bu nedenle Boşnak dili, Sırp Cumhuriyeti hükümeti tarafından “Boşnak halkının dili” olarak adlandırıldı. Bunun verdiği mesaj çok net: “Boşnak ulusu, Dayton Antlaşması ile birlikte oluşturulmuş ve kendi atalarının dinine ihanet etmiş bir ulustur; Boşnak ulusu aslen Sırp olup sonradan Müslüman olup Türkleşmişler ve Türk oldukları için de bir vatana sahip değildirler (tıpkı Siyonist terminolojideki Filistin gibi). Bosna ve Sancak bölgesi onlara değil, Sırbistan’a aittir. Boşnakların önünde ancak iki seçenek bulunmakta: ya vaftiz olacaklar ya da Türkiye’ye göç edecekler.”
Hırvatlar da aynı politikayı yürütüyor, sadece daha vefasızca ve daha sinsice.
Saraybosna’da 1993 yılının Eylül ayında, kanlı çatışmaların ortasında, “Tüm Boşnaklar Halk Meclisi” toplantıya çağrıldı. Bu toplantıda temsilciler, Bosna halkının ulusal adını “Boşnak” ve (1918’den 1992’ye değin üç Yugoslavya tarafından da tanınmamış olan) Bosna halkının dilini “Boşnak dili” olarak kabul ettiler. Tarih boyunca bu dil (Bosna-Hersek bölgesinde) “Boşnakça” ve (Sancak bölgesi, Kosova, Makedonya ve Türkiye’de) “Boşnakların dili” olarak adlandırılıyordu. Kısaca bu dil, Bosna’da yaşayan üç milletin konuştuğu dildir (Müslümanlar, Ortodokslar ve Hristiyanlar) ve 19. yüzyıla kadar Bosnalı Katolikler, Ortodokslar ve Yahudiler bu dili “Boşnakça” olarak biliyordu. Özellikle Bosnalı rahipler ve Sırp yazarlar, ilk çıkardıkları dergileri ve kitapları ‘Boşnak’ dilinde yayımlamışlardır. 20. yüzyıla dek büyük Sırp yazarları ve eğitmenleri, bu dili ‘Boşnakça’ olarak adlandırıp onun dil bilgisine ve lehçe çeşitliliğine hayran kalmışlardır. Hatırlatalım, tarih boyunca bugünkü Sırpça ‘Kilise Slavcası’ veya ‘Slav dili’, Hırvatça ise ‘İlirce/Slovince’ olarak adlandırılıyordu.
Aşağı-yukarı Balkanlarda yaşayan tüm milletlerin ortak alfabesi ‘Glagol’ alfabesiydi. Bu alfabe, bilinen en eski Slav dili olan ‘Kilise Slavcası’nı yazmak için kullanılmış alfabedir. Kiril alfabesinden önce kullanılan Glagol alfabesi, Kiril ve kardeşi Metodius’tan gelmektedir. Sonradan aziz ilan edilen (sırasıyla, M.S. 815 ve 827 yıllarında) Selanik’te doğan bu iki kardeş ‘Avrupa’nın koruyucusu’ ve ‘Slav önderleri’ gibi unvanlara sahip oldu. Glagol alfabesi eski Slav diline uyumlu olacak şekilde geliştirilmişti ve öncelikli amacı İncil’i ve diğer dini metinleri Slav diline çevirmekti. Bu alfabe 9. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Kiril alfabesini geliştiren kişi ise Kiril ve Metodius kardeşlerin öğrencisi olan Ohrili Clement’tir.
Hırvatistan ve Bosna-Hersek bölgelerinde ihtiyaçlara göre üç Glagol lehçesi geliştirildi: ‘Yuvarlak Glagol’ alfabesi (en eski alfabe, sonradan Sırpların kullandığı Kiril alfabesi), ‘Kare Glagol’ alfabesi (Hırvatların kullandığı alfabe) ve ‘Yarım yuvarlak Glagol’ alfabesi (Boşnakların kullandığı alfabe).
Sonuç olarak, Kiril alfabesi 19. yüzyılın başlarında biçimlendi. 1818 yılında Sırp yazar Vuk Stefanoviç Karaciç (1787-1864) Sırp konuşma dilini yazı diline uyarlamaya çalıştı ve Sırp Kiril alfabesini oluşturdu. Bu yeni Sırp alfabesi (“j” harfi Latin alfabesinden alınmış olduğu için) ancak elli sene sonra resmen tanınmıştır. Karaciç yeni Sırp Kiril alfabesini oluştururken eski Kiril alfabesi, Rus ve Roman Kiril alfabesi ile Latin alfabesini kullanmıştır. Karaciç, kendi ortaya koyduğu “konuştuğun gibi yaz” ilkesine uyarak 30 harfli bir alfabe ortaya çıkardı (o zamana kadar Sırbistan’da kullanılan Rus Kiril alfabesinin 19 harfini çıkartarak, eski Kiril alfabesi, Rus ve Roman Kiril alfabesi ile Latin alfabesini kullanarak yeni Sırp Kiril alfabesini oluşturdu).
Ortak Slav dilini konuşan Müslümanlara “Muhammed’in kanunu kabullenen Sırplar” adını takan Vuk, Ortodoks fanatizminin de verdiği coşkuyla bugün hala Balkanlarda kan dökülmesine sebep olan bir slogan da üretmiştir: “Herkes Sırp, her yer Sırbistan”. Bu ifadeyle -birbirlerinden farklı da olsalar- ortak Slav diliyle konuşanların Sırp olduğu mesajını vermiştir. Peki bu “Sırp” dilinin konuşulduğu yer neresi acaba?
Orası ‘Büyük Sırbistan’ olarak adlandırılan bölgesidir (doğuda Bulgaristan ve Romanya sınırı, batıda Hırvatistan’ın yarısına kadar).
Komünizm sonrasında Hırvatistan Cumhuriyeti’nde göreve gelen iktidar, 1995 yılında 200 ila 500 bin Sırbı “kendi” topraklarından sürdü (görüldüğü üzere Hırvatlarla Sırpların verdiği rakamların arasında dağlar kadar fark var!) ve bu sürülen Sırplar büyük ölçüde Bosna’ya yerleştiler. Bosna… Tarihinde yaşadığı bütün dehşetlere rağmen nüfusunun yüzde 51’ini hala kendilerine iftiharla ‘Boşnaklar’ diyen ve Boşnak dilini konuşan Müslümanların teşkil ettiği Bosna.
[Bosna Hersek milli şairi olan Prof. Dr. Cemalettin Latiç, halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır]