Bölgesel çekişmeler kıskacında Bulgaristan seçimleri

Bulgaristan’da halkın her seçimde birbirinden farklı tercihler ortaya koyması bir taraftan kafa karışıklığı ve çaresizliklerini diğer taraftan da uluslararası müdahalenin etkilerini ortaya koyuyor.

Araştırmacı Yazar Ali Maskan, Bulgaristan’daki erken seçimin sonuçlarının ülke ve bölge açısından değerlendirmesini AA Analiz için kaleme aldı.

Ekonomik sorunlar, yolsuzluk, kötü yönetim ve demokratik yapılanmalardaki sorunlar nedeniyle Bulgaristan, son 18 ayda dördüncü defa seçimlere gitti. Böyle Bir Halk Var (İTN) partisinin haziran ayında koalisyondan çekilmesiyle birlikte, muhalefetin verdiği gensoru Kiril Petkov liderliğindeki hükümetin 22 Haziran 2022’de iktidardan çekilmesine neden oldu.[1] Muhalefet liderlerinin hükümeti kuracak çoğunluğu sağlayamaması üzerine Cumhurbaşkanı Rumen Radev, 2 Ekim 2022’de erken genel seçimlere gidileceğini açıklayarak Rusya yanlısı Gılıb Donev’i geçici hükümeti kurmakla görevlendirdi.

Seçimlere katılım oranının oldukça düşük kalması Bulgarların gelecekten çok da büyük bir beklentisinin olmadığını gösteriyor. Duygusallık ve gerçeklik arasında geliş gidişler yaşayan Bulgaristan’da yeni neslin tercihi daha görünür hale geldiğinde siyasi istikrarsızlıkların da durulacağı söylenebilir.

2 Ekim’de yapılan seçimlerde 7 parti, yüzde 4’lük barajı aşarak 240 sandalyeli meclise girdi. Merkez Seçim Komisyonunun (ZİK) kesinleşmemiş sonuçlarına göre Boyko Borisov liderliğindeki Demokratik Güçler Birliği (GERB-SDS) yüzde 25,37, Kiril Petkov’un liderliğindeki Değişime Devam (PP) partisi yüzde 20,21, Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH) ise yüzde 13,66’lık oyla ilk üç parti olmayı başardılar.

Söylemlerinde Batı’ya, uygulamalarında ise Rusya’ya yakınlığı ile bilinen Borisov’un -hakkındaki yolsuzluk suçlamaları da dikkate alındığında- yeni bir koalisyon kurmakta zorlanacağı ya da uzun soluklu bir hükümete başkanlık edemeyeceği şimdiden kabul görmüş durumda.

Koalisyon alternatifleri

Kiril Petkov ile koalisyon kurma ihtimali olmayan Borisov’un Batı’ya sıcak mesajlar verebilmesi için Rus yanlısı olmayan partiler ile görüşmesi ya da en azından bu partilerin dışarıdan bile olsa desteğini alması gerekiyor. ABD’yi ürkütmeyecek, Rusya’yı ise kızdırmayacak böylesi bir formülün koalisyon hükümetinin ömrünü uzatabileceği bir gerçek. Bu yüzden GERB’in, Diriliş Partisi (Vazrazhdane) gibi aşırı milliyetçi partilerin açık desteğine ihtiyaç duymadan bir koalisyon formülü oluşturması gerekiyor.

GERB çoğunluk sandalyesine sahip olmasına rağmen daha önce de olduğu gibi bir hükümet kuramaz ise Kiril Petkov hükümet kurmakla görevlendirilecektir. Bu aşamada Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in arabulucu fonksiyonunun devreye girme ihtimali oldukça yüksek. Borisov’suz bir GERB ile koalisyon kurulabileceği düşüncesini ise seçim öncesinde açıkça dile getirdi ve oldukça ciddi bir kamuoyu desteği buldu.

Borisov, kuracağı hükümetin çok uzun soluklu olmayacağını bilse de kendi hakkında asılsızca ortaya atıldığını düşündüğü suçlamalarla mücadele edebilmek ve ülkesini Doğu ile Batı arasında bir köprü yapabilmek için mücadele edecektir.

İlk iki partinin hükümet kuramadığı durumda ise Cumhurbaşkanı, yine Rusya yanlısı bir lider ile teknokrat hükümeti kuracaktır. Uzunca bir süredir böylesi geçiş hükümetleri kurmak zorunda kalan Cumhurbaşkanı aslında sembolik bir konumda olmasına rağmen ülkenin en güçlü siyasi figürü olmaya devam edecek. Aralarındaki uyuşmazlık nedeniyle Cumhurbaşkanı Radev de Borisov’suz bir GERB ile koalisyon çabalarına destek verecektir. Rusya yanlısı olmasına rağmen Radev, kendi görev süresini salimen tamamlayabilmek adına uyguladığı politikalar itibarıyla her iki bloğu kırmamaya da özen gösterecektir.

Halkın her seçimde birbirinden farklı tercihler ortaya koyması ise bir taraftan kafa karışıklığı ve çaresizliklerini diğer taraftan da uluslararası müdahalenin etkilerini ortaya koyuyor.

Seçimlerin uluslararası ilişkiler boyutu

Bulgaristan’daki son seçimler her ne kadar iç meselelerden kaynaklanıyor gibi görünse de esasında uluslararası güçlerin bölgesel çıkar çatışmalarına dayandığı biliniyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya’yı çevreleme politikası kapsamında Balkanlar’dan Baltık ülkelerine uzanan hat üzerinde NATO ve Batı yanlısı hükümetler kurulmasına destek oldu. Etnik yapıları, mezhepleri ve üyesi oldukları uluslararası örgütlere bakılmaksızın bölge ülkeleri, uluslararası bir mücadelenin merkezi haline getirildi.

Ekonomik sorunlara çözüm bulunacağı ve demokratik yapılanmaların güçleneceği umudu ABD yanlısı Kiril Petkov’u kısa zamanda beklentilerin üzerinde güçlendirirken, eski Başbakan Borisov hakkında yolsuzlukla mücadele kapsamında başlatılan yasal süreçler bu kırılmaları daha da netleştirdi. “Ülkedeki yolsuzlukların ardında Rusya’nın olduğu” gerekçesini öne süren Kiril Petkov’un 70 Rus diplomatını sınır dışı etmesi ve Borisov’u “Rusya yanlısı” olarak nitelemesi ülkedeki siyasi gerginliği zirveye taşıdı. [2]

Ancak Rusya’nın, Ukrayna’ya askeri müdahalesi sonucunda bölgede bir üstünlük kurma girişimi Bulgaristan iç siyasetini de doğrudan etkiledi. Petkov hükümetinin koalisyon ortakları ve bakanları başta olmak üzere belirli bir yaş üstündeki halkın Rusya’nın askeri ve ekonomik politikalarından etkilenmesi hükümetin dağılmasına neden oldu. Zira ABD ve Avrupa ülkelerinin siyasi ve ekonomik ambargolarına rağmen Rusya’nın savaşa devam edebilmesi, halkın bilinçaltındaki Rus hegemonyası endişesini yeniden ortaya çıkardı. Diğer taraftan enerji krizi ve artan enflasyon da Bulgaristan halkının bu konudaki endişelerini destekler mahiyette devam ediyor.

Bulgaristan bugün NATO ve AB üyesi bir ülke olmasına rağmen, vaktiyle Rusya bloku içinde olmasından kaynaklanan sosyo-psikolojik değerlerine hala sahip çıkıyor. Rusya’nın eski görkemli günlerine kavuşacağı beklentisi doğal olarak bu ülkedeki belirli bir yaş grubunda etkisini göstermeye başladı. Rusya’nın Zaporijya, Harkiv, Donetsk ve Luhansk bölgelerini ilhak ettiğini açıklaması bile Bulgaristan halkında Rusya’ya yönelik korku temelli sempatik duyguların güçlenmesine neden oluyor.

GERB’in parlamentoda çoğunluğu sağladığı dönemde bile hükümet kuramadığı düşünülürse, esasında mücadelenin birçok siyasi kişilik ve parti nezdinde bir ABD/AB ve Rusya mücadelesine döndüğünü açıkça görüyoruz.

Rusya’nın içine girdiği bu zorlu uluslararası mücadelede Batı bloku içinden aldığı destek bugün büyük oranda Balkanlar politikasına da sirayet etmiş durumda. AB, İngiltere ve ABD, Balkanlar ve Doğu Avrupa politikalarında bir bütünlük içinde hareket etmiyor. Rusya’nın bugün hem kendi coğrafyasında hem de çevresinde daha rahat bir politika izleyebilmesinin sebebinin Batı’nın kendi içinde yaşamaya başladığı rekabet boyutuna varan uyuşmazlık olduğu söylenebilir. Bu yüzden Rusya, savaşı daha uzun bir zamana yaymak suretiyle rakiplerinin ekonomik ve psikolojik dengesini bozmaya yönelik bir siyaset yürütüyor. Seferberlik kararının ardında da böylesi bir mantığın yattığı bir gerçek.

Bölgesel etkiler

ABD ve Rusya arasındaki mücadelenin en yoğun olarak yaşandığı Balkan coğrafyası eskiye nazaran daha büyük bir öneme kavuştu. Rusya, Balkanlar’da Çin’in ekonomik gücünden istifade ederek askeri ve siyasi alanda güçlenmeye çalışacaktır. Rusya’nın bölgedeki etnik ve mezhepsel üstünlüğü her ne kadar bu ülkelerin AB ve NATO’ya girmesiyle etkisizleştirilmeye çalışılsa da Rusya bu rekabeti yönetmekten asla vazgeçmeyecektir.

Bu şartlar altında herhangi bir Batı örgütüne mensup olmayan Sırbistan, her iki taraf açısından daha önemli hale geldi. Rusya, Sırbistan’ı askeri savunma hattına dönüştürmek için her türlü gayreti sergileyecektir. Bu aşamada Çin, sözde ekonomik çıkarlarının peşinde koşuyormuş gibi yaparken Rusya’nın bölgedeki askeri yapılanmasına da katkı sağlamayı ihmal etmeyecektir.

Vaktiyle Makedonya üzerinde çok güçlü ekonomik etkiler oluşturan Çin, bu ülkede bir hükümet değişikliğine neden olmuştu. Bu defa rövanş için Rusya’nın etnik ve mezhepsel gücüne başvurma ihtimali oldukça yüksek. Çin ve Rusya’nın Karadağ üzerinde etkinleşme politikaları Adriyatik’i de etkisi altına alacaktır. Bosna Hersek içindeki siyasi ve dini huzursuzlukların boyutu da bu çekişmelere bağlı olarak gelişecektir.

Uluslararası alanda yaşanan güç mücadelesi Balkanlar’daki meydan okumaları her geçen gün değiştiriyor. Türkiye’nin izlediği politikaların bu meydan okumaların seyrini değiştirebilecek güçte olduğu ise herkesçe bilinen bir gerçek.

Seçimlere katılım oranının oldukça düşük kalması Bulgarların gelecekten çok da büyük bir beklentisinin olmadığını gösteriyor. Duygusallık ve gerçeklik arasında geliş gidişler yaşayan Bulgaristan’da yeni neslin tercihi daha görünür hale geldiğinde siyasi istikrarsızlıkların da durulacağı söylenebilir.

[Korsanlıktan Siyasal İslam’a: Cezayir’de Sosyal ve Toplumsal Değişim kitabının yazarı Ali Maskan, sömürgecilik ve Afrika üzerine yazılar kaleme almaktadır.]

[1] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/bulgaristanda-gensoruyla-dusen-hukumet-ve-erken-secim-beklentisi/2624286

[2] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bulgaristan-70-rus-diplomati-sinir-disi-ediyor/2624929

*Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

AA

Read Previous

Cvijanovic, Bosna Hersek’in ilk kadın Devlet Başkanlığı Konseyi üyesi oldu

Read Next

Milanovic: Bosna’da Hırvat öz yönetimini destekleyeceğim