Bir Behiç abimiz vardı bizim Üsküp’te…
Muhabbetiyle, tarzıyla, ince mizahıyla ve kendine has haliyle tam bir Üsküp beyefendisiydi. Her ortamda, her buluşmada, sohbetiyle yüzümüzü güldürür, en zor anlarda bile neşesiyle içimizi ısıtırdı. Fakat geçen hafta, ilk kez bizi güldürmedi; aksine, hüzne boğdu. Hakkın rahmetine kavuştu.
Behiç İbrahim’i anlatmak gerçekten kolay değil. Onu kelimelere sığdırmak mümkün değil ama tarihe bir not düşmek, ona karşı vefa borcumuzu yerine getirmek adına birkaç satır yazmak istedim. Çünkü Behiç İbrahim, yalnızca Üsküp Türkleri için değil, tüm Makedonya Türkleri için bir iz, bir hatıradır.
Behiç İbrahim, Üsküplü bir Türk ailenin evladı olarak 14 Eylül 1954’te Üsküp’te dünyaya geldi. İlköğretimine Türkçe olarak Vuk Karaçiç okulunda başladı. Ancak 1963 Üsküp depremi sonrası okul binası yıkılınca eğitimine farklı okullarda devam etti ve 1969’da Tefeyyüz İlkokulu’ndan mezun oldu. Ardından Ticaret Lisesi’nin dekoratörlük bölümünü seçti ve 1972’de buradan mezun oldu.
Çocukluğu, Üsküp Türk kültürünün içinde, o geleneksel mahalle atmosferinde geçti. 1972 yılında Üsküp Yeni Yol Derneği’yle tanışması ise hayatında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Burada doğaçlama kabiliyeti ve mizah yeteneğiyle kısa sürede dikkat çekti; Üsküp ve Makedonya Türkleri için yeni bir komedyen doğmuştu.
Karagöz – Hacivat oyunlarında rol aldı, fakat hazır senaryolardan sıkılarak doğaçlama yapmayı tercih etti. Kısa sürede kendi tiplemelerini ve mizah tarzını oluşturdu.
1975–1976 yıllarında askerlik nedeniyle kısa bir ara verdi, sonrasında yeniden sahnelere döndü. 1977’de Nurten Hanım’la evlendi; üçü kız, biri erkek dört evladı oldu.
1990 yılında çalıştığı işyeri kapanınca, dönemin Üsküp Türk Radyosu Müdürü Emine Ademi’nin desteğiyle radyoda programlar yapmaya başladı. Burada “Bayram” karakteriyle halkın gönlünde yer etti. “Bayram ile Cemile” adlı radyo programı, Makedonya’nın dört bir yanında severek dinlendi. Behiç İbrahim, mizahı aracılığıyla hem güldürdü hem düşündürdü.
Sahne performanslarının yanı sıra yıllarca gazetelerde karikatür çizdi. Çizimlerinde dönemin sosyal meselelerini mizahi bir dille ele alıyor, Bayram ve Cemile tiplemeleriyle eleştirilerini ortaya koyuyordu.
Behiç Abi’yi ilk kez 12 yaşındayken, Yeni Yol Derneği’ndeki sahne çalışmalarında tanımıştım. O zaman bile sıradan bir oyuncudan çok daha fazlasıydı. Sadece sahnede değil, günlük sohbetlerinde de mizahı hayatın içine işlemişti.
Yıllar sonra Köprü Derneği olarak faaliyetlerimize başladığımızda dostluğumuz daha da pekişti. Son on yılda neredeyse her Cuma namazı öncesinde derneğimize gelir, namazdan sonra uzun sohbetler ederdik.
“Gençlerle yaptığınız çalışmaları asla bırakmayın,” derdi sık sık. Gençlere olan ilgisi, onların geleceğine dair umudu her zaman güçlüydü. Hatta kültürel gezilerimizden bazısına da katılır, gençlere moral ve neşe kaynağı olurdu.
Behiç Abi sadece bir mizah ustası değil, aynı zamanda kültürel bir taşıyıcıydı. Mizahını Üsküp Türkçesiyle, bazen de farklı şivelerle yaparak Türk dilini ve kimliğini yaşatmaya çalıştı. Her ortamda barışçıl, mütevazı ve gönül alan bir insandı.
Kelimenin tam anlamıyla bir Üsküp beyefendisiydi.
Ne yazık ki artık onun gibi karakterler, onun gibi mizahçılar pek kalmadı. Tıpkı 13 ay önce kaybettiğimiz kardeşi, müzisyen merhum Cengiz İbrahim gibi… Birer birer aramızdan ayrılıyorlar; ama yerlerini dolduracak yeni isimler ne yazık ki yok.
Behiç Abi, ömrün boyunca bizi güldürdün, tebessüm ettirdin. Ama bu kez ağlattın, hüzünlendirdin.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Hepimizin başı sağ olsun.
Bir Behiç Abi geçti bizim Üsküp’ten…
Haftaya görüşmek üzere, Hoşça kalın.







