Geçen hafta Ankara’nın en güzel yerleşimlerinden Hamamönü KABAKÇI KONAĞI – alanlarında, – YENİ OSMANLILAR- Dernek Genel Başkan Saffet Atak Hanımefendinin organizasyonu dahilinde Tarihi Söyleşi düzenlendi…
Tarihi söyleşiye geçmeden önce, Ankara’da söyleşinin gerçekleştiği yerin yakınlarında tarihi bir camiden bahsetmek isterim. Hacı Bayram Veli Camisi, Ankara’nın en eski dini yapılarındandır. Altındağ ilçesinin Ulus semtinde bulunur. Bu tarihi cami Augustus Tapınağı’nın bitişiğindedir. İlk zaviye olarak yapılış tarihi, hicri 831 yılı olan, caminin ilk Mimarı, Mehmet Bey’dir. Hakkında gereken bilgilere ulaşamadığımdan dolayı Mimar hakkında başka birşey yazamıyorum. Ancak caminin açılış tarihinin 1428 yılı olduğu biliniyor…
Neden bunu yazıyorum bilmek isterseniz, tarihi söyleşinin düzenlendiği -KABAKÇI KONAĞI’na geçmeden önce bu tarihi eserden de bahsetmekti amacım… Hamamönü’ne gelmek de Hacı Bayram Veli Camisi’ni ziyaret etmeden olmuyor…
14 Ekim Akşamı – Yeni Osmanlılar- Dernek Genel Başkanı Saffet Atak’ın sevgi dolu misafirperverliği de katılanlara, konuklara unutulmaz anları yaşattı. İlk defa karşılaşmamıza rağmen birbirimizi sanki yıllarca tanıyor biliyor gibi birbirimize sarıldık. Tabi ki, bu samimiyet Sayın Genel Başkan’ın bizim memleketimizi, insanlarını yakından tanıdığından oldu. Saffet Atak Hanımefendi bizim memleketimize sık sık gelen, insanlarımızla sevgi dolu karşılaşmaların olduğunu bize de anlattılar. Bundan dolayıdır ki birbirimizi yıllardır tanıyormuşcasına sarıldık. Böyle samimi, sıcacık insanların varlıkları tabiki dostlukların daha da güçlenmesinin göstergesidir. Bizler böyle yürekleri sevgi dolu insanlar arasında bulunduğumuzdan tabiki mutlu olduk.
Düzenlenen böylesi değerli ve tarihi söyleşiye sunumlarıyla: Araştırmacı Yazar İlber Şiyak –Rumeli Tarihi ve Rumeli’den Anadolu’ya Göçler- ve Gazi Üniversitesi Edebiyat Bölümü Emekli Hoca Kamil Akarsu: -Divan Edebiyatının Eşsiz Değerlerini- Ankara’nın güzel insanlarına sundular…
Söyleşiyi anlatmaya, ilk olarak hemşehrim Sayın İlber Şiyak Bey’in sunumundan alıntılarla başlamak isterim. Sunumdan alıntılar yaparken, hangi bölümleri seçeceğime zor karar verdim, çünkü tüm yazılanlar önemli tarihi belgeleri içeriyor. –‘Çanakkale Savaşlarında ve Plevne Savaşında Şehit düşen Torbeşler Kendilerini başka ne olarak hissetmiş olabilirlerdi…!!! Çanakkale Savaşlarında en çok Şehit verenlerin Gönüllü Kosova ve Bosna Sancak Taburları olduklarını biliyor muydunuz? Gazilerin Savaştan sonra sırf Osmanlı Devletinden maaş almamak için kendilerini Gazi kütüklerine yazdırmadıklarını biliyor muydunuz.?
‘Osmanlılar Makedonya’yı 1371 yılında fethettiler. Oysa Trabzon 1461’de feth edildi. Selanik önlerine 1387’de gelindi, Kosova 1389, Üsküp 1392 yılında fethedildiler. ….Devamında -oysa Balkanlarda inşa edilen ilk Mescidin Gora’nın Milika köyünde olduğunu biliyormusunuz.. Bugün camiye dönüşen mescidin kitabesinde şöyle yazmaktadır- 1090 yılında bu Camiyi Ahmet Aga inşa etmiştir. Onarımı da 1128 yılında tamamlanmıştır’… Söyleşinin son bölümünde: – İşte böyle dostlar; I. Dünya Savaşında Çanakkale Savaşlarında kazandığımız Manevi Ruh ve İman Birliğinin, Vatan Sevgisi ile birleşerek, İstiklal Savaşı sonrası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, Başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Silah arkadaşları kumandanlar, Şehit ve Gazilerimiz ile Dünyaya Türk Milletinin şanlı tarihini yeniden yazdıran Bu Şanlı Milletin Aziz Evlatları…Tarihinize ve Geçmişinize sahip çıkınız.! Balkanlar’da Anavatanını kaybetmenin acısını yaşayan Biz Balkan Göçmenleri, bir kez daha Vatansız kalmak istemiyoruz.!!! Unutmayalım ki! BAŞKA TÜRKİYE YOK….!!!
Söyleşiye, sunumuyla katılan,- Gazi Üniversitesi, Edebiyat Bölümü- Emekli Hocası Kamil Akarsu’nun konuşmalarından alıntılar: ’Klasik edebiyatımız olan Divan Edebiyatımız, zaten metruktür ve öyle olmak zorundaydı; ama onunla birlikte klasik Türk musikimiz de son 7o senede tepelenip gitti. Şunu kabule mecburuz: Yunan klasik trajedilerinden bir tek örneği, günümüze kadar geçen asırlar içinde yazılmış değil. Ama onlar klasikti.Etkileri, yüzlerce yıl sürdü,sürecek de. Divan edebiyatı niye diriltilmiyor demiyorum o sebeple. Ama klasik müsikimiz için ağzıma geleni söyleyebilirim. ‘Son 70 yıl içinde eser denebilecek tek örnek, -Akşamın olduğu yerde bekle diyorsun, gelmiyorsun- mısraıyla başlayan Avni Anıl eseridir’. Diyebilirim… Sanat’ın kökü , Cenab-ı Hakk’ın sani’ (Kusursuz bir şekilde yapıcı) sıfatından gelir. Fark, Allah’ın yapıcılığının, malzemesiz ve bir tek KUN emriyle meydana geldiği hususudur.’…
Yerimin yetersizliğinden dolayı böyle sunulan değerli sunumlardan fazlasını yazamadığımdan üzgünüm. Ancak şunu belirtmek isterdim ki, keşke böyle değerli Söyleşiler memleketimde düzenlense, o zaman tarih ve edebiyat sevdalıları eşsiz tarihe damgasını vuran sunumları izleyebilirler. Umarım yakınlarda Yeni Osmanlılar Derneği’nin çalışkan Başkanı Saffet Atak Hanımefendi Memleketimize de bu değerleri taşıyabilecektir. Kendilerini ve söyleşiye katılanları bizlere değerli anları yaşattıkları için teşekkürler, diyerek yazımı noktalıyorum.