“Bilge Kral” Vefatının 12’ci Yıl Dönümünde Özlemle Anıldı

Bosna-Hersek’in batısındaki Bosanski Samac şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen Aliya İzzetbegoviç, II. Dünya Savaşı sırasında gençliği faşist ve çetnik ideolojiyle, ardından komünizmle mücadeleyle geçti.

Bu mücadelesinin bedelini hapislerde geçiren İzzetbegoviç, 1990’lı yıllarda ise halkının inandığı, güvendiği bir lider olarak canından çok sevdiği ülkesinin bağımsızlığı için mücadele verdi. Zorlu bir savaşın ardından bağımsız bir Bosna Hersek’i halkına hediye eden “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç, tam 12 yıl önce bugün çile ve ıstırapla geçen bir ömre veda etti.

İlk kez 1946 yılında tutuklandı ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970’li yıllarda kaleme aldığı ”İslam Manfifestosu” adlı bildirgesiyle dikkatleri üzerine çekti. Eski Yugoslavya döneminde, “İslam Manfiestosu” nedeniyle, “bölücülük”, “İslami devlet kurma” gibi suçlamalarla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılann Aliya İzzetbegoviç, 14 yıl hapis cezası aldı. Foça kentindeki cezaevinde zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ”sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılan bütün mahkumların serbest bırakılması” kararıyla hapisten çıktı ve “ateşten gömleği” giydi.

Aliya İzzetbegoviç, Boşnaklar’ı kendi öz vatanlarında aşağılık duygusundan kurtarmak, siyasi arenada etkili olmalarını sağlamak ve ülkedeki diğer etnik unsurlarla birlikte “bir arada yaşamın en güzel örneğini göstermek” amacıyla, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi’ni (SDA) kurdu.

Yugoslavya’yı oluşturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek’te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya İzzetbegoviç’in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86’sını kazanarak, seçimlerden güçlü çıktı. Aliya İzzetbegoviç, önce Slovenya’nın, ardından Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, “ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek ya da o zamanki Yuoslavya’nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç’in ırkçı yönetimi altında kalacaktı”. Aliya İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı ve 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63’ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek’in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullandı, ancak Sırplar referanduma katılmadı. Referandumun ardından AB, 6 Nisan’da, ABD ise 7 Nisan 1992’de Bosna-Hersek’in bağımsızlığını tanıdı.

Dünya katliamları görmezden geldi

Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey’deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karaciç ile Lahey’de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan Miloşeviç, Bosna-Hersek’e karşı savaş başlattı.

Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı. Kısa sürede organize olan Boşnaklar, merhum Aliya İzzetbegoviç’in etrafında kenetlerek, onunla birlikte bağımsızlığın ağır bedelini ödemeye başladı. Bugün Suriye’de yaşananların bir benzeri 1990’lı yıllarda Bosna’da yaşanıken, dünya Avrupa’nın ortasındaki katliamları görmezden geliyordu.

Evler, camiler, tarihi eserler yıkılırken, insanlar toplama kamplarında işkenceye tabi tutulurken, kadınlar sistematik tecavüzlere uğrarken, o acı yıllarda Devlet Başkanlığı görevini yürüten Aliya İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.

Birleşmiş Milletler’in koruması altındaki Srebrenita’da soykırım işlenirken Aliya İzzetbegoviç, direncini kaybetmiyor, halkına sabır ve direnmekten başka bir şeyin sözünü dünyanın ilgisizliğinden dolayı veremiyordu.

Avrupa’nın en büyük 4’üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusunun 3 yıl boyunca dize getiremediği Boşnaklar, savaşın lehlerine dönmeye başlaması üzerine uluslararası toplumun bakısıyla 1 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile Bosna Hersek’in sınırlarını korumayı başardı. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da savaşın yaralarının sarılmasına ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.

“Bilge Kral” şehitlerin arasında yatıyor

Sağlık durumundan dolayı, Ekim 2000’de, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003’te saat 14.25’te hayata gözlerini yummuştu.

Merhum Aliya İzzetbegoviç, ömrünün son dönemlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapıldığını öğrenmesi üzerine, devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek, kendisinin şehitler arasında sade bir mezarda yatmak istediğini iletti. Bunun üzerine İzzetbegoviç, Kovaçi Mezarlığında kendisi için hazırlanan mezara defnedildi. Üstü “yıldız” görünümünde kubbe, çevresi ise “hilal” görünümünde süs havuzuyla çevrelenen mezarına her gün yüzlerce insan gelerek, merhum İzzetbegoviç ve oradaki şehitler için dua ediyor.

Mezarının hemen karşısında ise Aliya İzzetbegoviç’in adının verildiği müze bulunuyor. Müzede, İzzetbegoviç’in özel eşyası, kitapları, fotoğrafları teşhir ediliyor

Vefatından sadece 20 gün önce, hastaneden telefon aracılığıyla Bosna Hersek’in ünlü gazetecisi Senad Hacifeyzoviç’in sunduğu ”Centralni Dnevnik” programına bağlanan İzzetbegoviç, buradaki konuşmasıyla tüm Boşnak ulusunu hüzünlendirmişti.

İzzetbeogiç, Hacifeyzoviç’e yeniden bir araya gelme konusunda şüpheleri olduğunu, ancak bunun artık hiçbir öneminin olmadığını söylemişti.

Halkına son mesajlarını gönderen İzzetbegoviç, ”Sırplar Sırp, Boşnaklar Boşnak, Hırvatlar ise Hırvat olsunlar. Ancak her üçü de daha fazla Bosnalı olsunlar. Önemli olan, Bosna’nın hayatta kalmış olmasıdır” ifadelerini kullanmıştı.

Oğlu Bakir İzzetbegoviç Aliya’yı anlattı

Aliya İzzetbegoviç’i ve bilinmeyen yönlerini, oğlu Bakir İzzetbegoviç, dava arkadaşı Hasan Çengiç, savaş döneminin efsanevi komutanı Atif Dudakoviç, yakın dostu Hilmi Neirmarliya ve Muhamed Şaçirbegoviç, AA’ya anlattı.

Merhum İzzetbegoviç’in oğlu olan Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç, babasının Boşnak halkının sınırsız güvenine sahip olan bir lider olduğunu söyledi.

Bosna’daki savaş sırasında babasının yanından ayrılmayan ve yaptıklarını dikkatlice takip eden oğul İzzetbegoviç, o günleri dün gibi hatırladığını belirtti.

Babası ile geçirdiği anılar arasında, çocukluk günlerinin ayrı bir yeri olduğunu vurgulayan İzzetbegoviç, sözlerine şöyle devam etti:

”İnsan, çocukken en iyi şekilde herşeyi ezberliyor. O günlere dair fotoğraflar, hala zihnimde canlı. Ömrünün son 15 yılında olduğu gibi, çocukluk dönemimde de kendisiyle çok yakındık. Onun cezaevinden çıktığı dönemden devleti yönettiği döneme kadar hiç ayrılmadık neredeyse. Tüm bunlar, tabiki benim siyasi kariyerime de ilham oldu. En zor dönemlerde, bir karar alınması gerekirken, onunla birlikte tarihi yakından gözlemleme, olumlu ve olumsuz tarihi karakterleri görme ve öğrenme imkanım oldu. Karar almanın zorluğunu yakından tecrübe etme fırsatım oldu. Bunu, kitaplarda bulamazsınız.”

Babasının, sıradan vatandaşların hayatlarını kolaylaştırmak, yaralarını iyileştirmek, ekonomiyi düzelterek halklar arasındaki barışa yönelik adımlar atmak arzusuyla dolu olduğunu söyleyen İzzetbegoviç, bugün, Bosna Hersek’te Aliya’nın eksikliğinin fazlasıyla hissedildiğini vurguladı.

İzzetbegoviç, sözlerine şöyle devam etti:

”Yaklaşımı, karizması ve kendisine duyulan güvenle bugün eksikliği hissediliyor. O, Boşnak ulusunun sınırsız güvenine sahip bir bir insandı. Bir lidere güvenmek, zor zamanlarda ve zor durumlarda olur. Bugün, bu denli kapasiteye sahip ve kendini adamış bir insan bulunmuyor. Halk ona ve aldığı kararlara gözü kapalı bir şekilde inanıyordu. Ben de dahil olmak üzere, bugün Bosna Hersek siyasetinde halkın böylesine güvenine sahip olan bir siysetçi bulunmuyor.”

Kaynak: AA / SARAYBOSNA – Faruk Vele/Kayhan Gül

Read Previous

Mısır Halkı Yeni Oluşacak Meclisten De Umutlu Değil

Read Next

Tosiç Bayrağı Gördü Gitmedi

70 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *