‘Batı’nın Mursi’nin ölümü karşısındaki sessizliği demokrasi yalanlarını gün yüzüne çıkardı’

Yemenli siyasi analist el-Bekiri, Mursi’nin ölümü hakkında, “Arap Baharı karşısındaki tutumunda ortaya çıkan demokrasi ve insanlık yalanlarını yeniden gün yüzüne çıkardı.” dedi.

Batılı ülkelerin, Mısır’ın demokratik yollarla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin vefatına ilişkin sessizliği, sözde demokrasi ve insan hakları yanlısı tutumlarında samimi olmadıklarının kanıtı olarak yorumlanıyor.

Zor hapishane şartları altında geçen 6 yılın ardından çıkarıldığı mahkeme salonunda yaşamını yitiren Mursi’nin vefatı karşısında Batılı ülkelerin takındığı sessiz tavrı AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, bu tutumun, Mısır yönetimine “destek verme, muhaliflere yapılanların üstünü örtme” anlamı taşıdığını ve böylelikle Batı’nın Abdulfettah Sisi’nin işlediği suçların ortağı olduğunu ifade ediyor.

Batı’nın bu sessizliğinin “demokratik ve insan hakları yanlısı oldukları yönünde yaptıkları propagandaların aslında birer yalandan ibaret olduğu” gerçeğini gün yüzüne çıkardığı belirtiliyor.

Yemenli siyasi analist Nebil el-Bekiri, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Mursi’nin hapishanede insanlık dışı şekilde tutulması ve vefatı karşısında Batı’nın sessizliği, Arap Baharı karşısındaki tutumunda ortaya çıkan demokrasi ve insanlık yalanlarını yeniden gün yüzüne çıkardı.” dedi.

Batı’nın sessizliğinin Arap bölgesinin içinde bulunduğu durumdan memnun olduğunu gösterdiğini kaydeden Bekiri, “Mursi’nin vefatı karşısındaki tutumları, Batı’nın yasa dışı çıkarlarını gerçekleştirmek için öne sürdüğü ‘insan hakları yalanının’ açıkça göstergesidir.” diye konuştu.

Bekiri, Arap Baharı’ndan sonra geçen 8 yıl boyunca Arap ülkelerinde pek çok insanlığa karşı suç işlendiğini, tüm bunların Batı’nın aslında demokrasi ve insan hakları söylemleriyle alakası olmadığını ortaya koyduğunu söyledi.

“Demokrasi onlar için yalnızca çıkarlarına ulaşma aracı”

Araştırmacı yazar Cahit Tuz ise, uluslararası toplumun tutumunun insanlık için utanç verici olduğunu belirtti.

Batılı ülkelerin sessizliğinin, hedeflerine ulaşmak için Orta Doğu halklarının tarafında yer almadıklarının kanıtı olduğunu ifade eden, Tuz şöyle devam etti:

“Batı’nın bu tutumu sürpriz değil. Batı dünyasının devrimlere ve rejimlere karşı tutumu aslında kendi ilkelerine göre değil. Bunun sebebi Batı gelen yöneticiye göre çıkarlarını şekillendiriyor. Eğer gelen yönetici onlarının çıkarlarına göre hareket ediyorsa insani olmasa bile onu destekliyorlar. Tıpkı Libya’da Halife Hafter’e yaptıkları gibi.”

Mursi’nin vatanına bağlı ve Mısır’ı geliştirmek isteyen biri olarak Batı’nın emellerine uygun olmadığını belirten Tuz, “Bu yüzden Batı Mursi’ye yapılan darbeye sessiz kaldı. Batı, kesinlikle demokrasi ve insanlık değerleriyle uyumlu hareket etmedi. Demokrasi onlar için yalnızca çıkarlarına ulaşma aracı. 21. yüzyılda Mısır halkına yönelik katliamlar yapıldı. Batı’nın bu suçlar karşısındaki sessizliği, Mursi’nin yönetiminden memnun olmadıklarının göstergesiydi. Kendi politikalarına uygun birinin yönetimde olmasını istiyorlardı. Batı, Sisi’nin işlediği suçların ortağıdır.” ifadelerini kullandı.

“Utanç verici bir leke”

Uluslararası toplumun sessizliğine tepki gösteren Lübnanlı yazar Hüseyin Bakir, “Mısır tarihinde, demokratik olarak seçilen ilk cumhurbaşkanının askeri darbe yönetiminin hapishanelerinde can vermesi ve Batılı ülkelerin bu durum karşısında tepkisiz kalması insanlığın alnına sürülen utanç verici bir lekedir.” diye konuştu.

Bakir, “Mursi’nin ölüme itilmesi, Mısır’daki rejimin doğasının ve gelecekte işlerin nereye varabileceğinin tehlikeli bir göstergesidir. Bundan zarar göreceklerin başında şüphesiz Avrupa gelmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Batılı ülkelerin bölge ve halklarına yönelik teamüllerinde çifte standart uygulamasının yeni bir durum olmadığına işaret eden Bakir, bu ülkelerin, meşruiyetini halktan alan, halkını ve ülkesinin menfaatlerini temsil eden bir liderdense kendi çıkarlarına uygun olacak şekilde yönetimde kalan bir diktatörle iletişim kurmayı daha kolay ve iyi gördüğünü söyledi.

“Batı’dan yeşil ışık”

Bakir, Batı’nın Sisi rejimine yönelik tutumunun da bu bağlamda anlaşılabileceğini dile getirdi.

“Mısır yönetiminin ihlallerine yıllardır Batı tarafından muteber bir tepkinin olmayışı, sadece görmezden gelmeyle açıklanamaz. Bu aynı zamanda destek verme ve muhaliflere yapılanların üstünü örtme anlamı taşır. Sisi yönetimi Batı’nın bu sessiz tutumunu zulmünün devam etmesi için yakılan yeşil ışık şeklinde anlıyor.” diyen Bakir, uluslararası toplum ve Batı’nın sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini aksi takdirde yapılan zulmün devam etme nedenlerinden biri olacaklarını ifade etti.

Omran Araştırma Merkezi Başkanı Ammar Kahf da toplumlarında önemli bir yere sahip mazlum insanların ölümüne karşı Batı’nın tutumunun olumsuz olduğunu söyledi.

Kahf, “Batılı ülkelerin edindiği bu pozisyon, insanlığın alnına bir lekedir. Bu ülkeler, soruşturma yapılması ve gerçeklerin ortaya çıkması için çağrıda bulunmuyorlar.” dedi.

Mısır yargısının devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ile Muhammed Mursi’ye karşı muamelesinin karşılaştırılması gerektiğini ifade eden Kahf, yargının ikisine karşı tutumunun çok farklı olduğuna dikkati çekti.

Ammar Kahf, uluslararası tutumunun istikrar bahanesi ile rejimlerle suç ortaklığı olduğunu ve olumsuz bir tutum sergilediğini belirterek, bu tutumun adalete ve kanunların bağımsız olmasına çağıran değerleri yok ettiğini kaydetti.

 

AA

Read Previous

Albin Kurti İstanbul’da Göçmen Dernekleriyle Görüştü

Read Next

Türk Eximbank, Sırbistan’ın resmi ihracat destek kuruluşu AOFI ile anlaşma imzaladı

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *