Batı’daki ‘sürgün Doğulu’ Edward Said’in vefatının üzerinden 18 yıl geçti

Doğduğu topraklara dair “Tüm dünya bir misafirhane iken Kudüs benim evimdir” diyen Filistinli düşünür Said, vatanından uzak “sürgün” olarak 18 yıl önce hayata veda etti.

Amerika’da yaşayan bir Filistinli olarak hem oryantalizme yaptığı eleştirilerle hem Filistin davası için verdiği mücadeleyle tanınan bir bilim insanı, teorisyen ve insan hakları aktivisti olan Edward Said’in 25 Eylül 2003’te hayatını kaybetmesinin üzerinden 18 yıl geçti.

“Araplığı apaçık belli olan Said soyadına zoraki iliştirilmiş, budalalık derecesindeki İngiliz Edward ismine alışmam 50 yılımı aldı.” diyerek Filistinli Arap kimliğine sıkı bir bağlılık ortaya koyan Said’in, İsrail-Filistin sorununun yerel bir mesele olmaktan çıkarak, bölgesel ve evrensel meseleye dönüşmesine çok güçlü katkıları oldu.

Filistin’in yankılanan sesi olan Said, yaşamadığı ülkesini, tüm sürgün edilenler, mülteciler ve göçmenler için bir sembole dönüştürerek sürgün bavulunda başkentlerden başkentlere dolaştırıp, bu durumunu Kış Ruhu adlı kitabında, “Gerçekten de mülteci çağıdır bu içinde yaşadığımız çağ, yerinden edilmiş kişi çağı, kitlesel göç çağı.” ifadeleriyle anlatmıştı.

Said, içinde yaşadığı Batı’nın ruh yapısının ve zihin dünyasının karanlık alanlarını ifşa eden Filistinli bir bilge olmasının yanı sıra yeri geldiğinde Doğulu bir toplum olan Filistinliler için pasif sivil direniş ve duruş tarzı olarak taş atan bir eylemci de olmuştu.

Doğduğu topraklara uzak büyüyen ve yaşadığı gurbette “öteki” olmanın çilesini çeken bir Doğulu olarak bilim, sanat, kültür, akademi ve edebiyat dünyasında adından söz ettiren Said, 68 yıllık ömrüne onlarca eser, yüzlerce makale ve konferansın yanı sıra Filistin davasının bilfiil içinde yer alarak eylem adamlığını da sığdırdı.

AA ekibi, vefatının 18’inci yılında Said’in Kudüs’te doğduğu evin yeni halini görüntüledi, yakın dostu Kudüslü akademisyen Mehdi Abdulhadi ile Said’e dair bir röportaj yaptı.

Said Kudüs’te doğdu, Kahire’de büyüdü

Batı’daki “sürgün Doğulu” olarak bilinen Filistinli ünlü düşünür ve Filistin davasının güçlü bir savunucusu olan Said, 1 Kasım 1935’te Kudüs’ün Talibiyye Mahallesi’nde Filistinli Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Zengin bir iş adamı olan Kudüslü Vedi Said ile Nasıralı Hilda Musa’nın çocuğu olan Said, Filistin’de Araplarla Yahudiler arasındaki gerilimin artışından dolayı endişeye kapılan ailesi ile birlikte 1947’de Mısır’ın başkenti Kahire’ye yerleşti.

Said, çocukluğunun ilk 12 yılını geçirdiği Kudüs’te, o dönemin önde gelen okullarından biri olan Saint George Akademisi’nde bir süre okudu.

Ailesiyle yerleştiği Kahire’nin en iyi okullarında okuyan Said, daha sonra gittiği Amerika’nın Princeton Üniversitesi’nde 1957’de lisans eğitimini, aynı üniversitede 1960’ta yüksek lisans eğitimini tamamlarken, Harvard Üniversitesi’nden de doktora derecesini aldı.

Arapça ve İngilizcenin yanı sıra Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca da bilen Said, Columbia Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaparken 1992 yılında aynı üniversiteden profesör unvanını kazandı.

Öte yandan 1978’de kaleme aldığı ve aydınlanma felsefesi ile sömürgecilik arasındaki kirli ilişkiyi gözler önüne serdiği “Oryantalizm” adlı eseriyle Arap ve uluslararası entelektüel ortamı zenginleştirirken, bu eser ona küresel bir boyut da kazandırdı.

Filistin kurtuluş mücadelesine katıldı

Said, vefatından bir süre önce yayınladığı “Yersiz Yurtsuz” adlı otobiyografisinde, “1967 yılı benim için ve bildiğim her şey için yıkıcıydı. O zamanlar Amerika’da yalnızdım, büyük bir zafer duygusu vardı -sadece Yahudiler arasında değil- herkes arasında da. 67’den sonra artık aynı kişi değildim. Savaşın şoku beni Filistin mücadelesinin başlangıç ​​noktasına itti.” demişti.

Bağımsız egemen bir Filistin devletinin kurulması için çok ciddi bir mücadele sergileyen Said, 1977’de Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) yüksek otoritesi olan Filistin Ulusal Konseyine bağımsız delege olarak katıldı.

Said, solcu entelektüel kimliğiyle, çizgisinde yer aldığı Yasir Arafat’ı, Oslo görüşmelerinde (Filistin-İsrail barış görüşmeleri) aşırı teslimiyetçi bir politika izlemekle eleştirerek, 1991’de yaklaşık 15 yıldır görev yaptığı Filistin Ulusal Konseyinden istifa etti.

Göç ettiği vatanı Filistin’e ve Kudüs’e ancak Amerikan vatandaşlığı aldıktan sonra 1992’de dönebilen Said, aynı yıllarda kan kanserine yakalandı.

İsrail’in kurulmasından sonra adı Komemiyut olarak değiştirilen ve Batı Kudüs’te kalan Talibiyye Mahallesi’ndeki evinden bir eserin dahi kalmadığı Said, hastalığı ilerlemeden kısa süre önce yazdığı Yersiz Yurtsuz’u yayınladıktan 4 yıl sonra 25 Eylül 2003’te hayata gözlerini yumdu.

New York’ta vefat eden Said’in cenazesi vasiyeti üzerine Lübnan’a getirilerek, başkent Beyrut’un kuzeybatısındaki Brummana’da bulunan Protestan mezarlığına defnedildi.

Dostu Abdulhadi Said’i anlatıyor

Filistin Uluslararası İlişkiler Akademik Topluluğu (PASSIA) Başkanı Dr. Mehdi Abdulhadi, Said’i anlatırken zaman zaman duygusal anlar yaşayarak “Edward Said’le birçok defa Kudüs’te buluşma fırsatım oldu. Said, Kudüs’e ve okuduğu Saint George Okulu’na özlem ve hasret ile doluydu.” dedi.

Abdulhadi, Said’in Kudüs’teki yaşamı ve eğitimine dair bazı karartma girişimleri bulunduğuna ilişkin şunları söyledi:

“Hatta Batılılar ve İsrailliler Said’in St. George Okulu’ndaki eğitimine dair bir karartma çabasına girmişlerdi. Tabii Said, günlük ve otobiyografi mesabesinde olan Yersiz Yurtsuz kitabında burada yaşadıklarını dile getirmişti.”

“O, tüm varlığıyla Filistinli bir Arap’tı”

Said’in Filistin ve Arap kimliğinin entelektüel bir savunucusu olduğunu vurgulayan Abdulhadi, “O kökleriyle Filistinli bir Arap’tı. New York’taki evinde, Boston’daki, Michigan’daki ve yüzlerce üniversitedeki konferanslarında bu kimliğine atıfta bulundu.” dedi.

Abdulhadi şöyle devam etti:

“Filistinli Arap kimliğine ‘Bu benim duruşum, bu benim kimliğim’ şeklinde bir düşünür, bir entelektüel ve bir eleştirmen olarak daima vurgu yaptı. Kimseden çekinmiyor, kimseden korkmuyordu, tereddüt etmeden ifade ediyordu bu yapısını.”

İsrail’e taş atan bir eylemci

Abdulhadi, Said’in 2000 yılında Lübnan sınırından İsrail’e doğru taş attığı sırada çekilen ve çok kısa bir zaman içinde hem siyaset hem de akademi çevresinde gürültü kopardığı fotoğrafına ilişkin ise “Olayın sembollüğü, ‘Topraklarımızdan defolun!’ söylemidir. Tamamen Mahmud Derviş’in şiirlerinde ifade ettiği gibi ‘Topraklarımızdan defolun, tuzumuzdan defolun, havamızdan defolun, dilimizden defolun, varlığımızdan defolun!’ İşte bu Filistin’den, Arap topraklarından defolmaları için sembolik bir taştı.” yorumunu yaptı.

Hişam Şerabi, Velid el-Halidi ve Edward Said’in Amerikan kamuoyunda çok etkin rol oynayan önemli Filistinli şahsiyetler olduğunu belirten Abdulhadi, “Edward’ı ikisinden ayıran özellik tarih ve hatırat yazmak değil, Batı’nın üstten bakan zihniyetini, Arapları aşağılayıcı bakışını, emperyalist sömürgeciliği temize çıkarma çabasını anlamış olmasıydı.” dedi.

Abdulhadi, Said’in postkolonyal dönemi araştırdığına dikkati çekerek, “İngilizlerin Hindistan işgalini, Belçika’nın Kongo’yu sömürmesini ve bunları temize çıkarma gerekçelerini ele alıyordu. İşte bu okumaları Filistin davasına yansıdı. Edward, Filistin davası ile ilgili kitaplar yazdı. Theodor Herzl’den bu yana Siyonizm’in çok fazla iddiasını çürüttü. Said, bir Filistinli ruhuyla bilim, düşünce, edebiyat ve eleştiri alanında izler bıraktı.” ifadelerini kullandı.

Etkilediği Filistinli şahsiyet “geri dönüş hakkını” Said’in etkisiyle aldı

Said’in ABD’de yakın bir akademisyen dostu olan Filistinli bilim adamı İbrahim Ebu Luğud’u Filistin’e dönmeye ikna ettiğini belirten Abdulhadi, Ebu Luğud ile ilgili bir anıyı şöyle aktardı:

“İbrahim Ebu Luğud meselesinde asıl etkileyici olan ise Ramallah’ta vefat ettiğinde (23 Mayıs 2001), vasiyeti gereği Yafa kentinde defnedilmek istemesiydi. Ancak biz İsrail’in, Yafa’da cenazenin defnedilmesine izin vermemesinden korktuk. Bunun üzerine Ebu Luğud’un cenazesini bir gece yarısı Ramallah’tan kaçak bir şekilde Doğu Kudüs’teki El-Makasıd Hastanesi’ne naklettik.

Ertesi gün Ebu Luğud’un vefat ettiğini duyurduk. Böylece Ebu Luğud’un cenazesini Yafa’ya taşıdık ve orada defnettik. Dolayısıyla İbrahim Ebu Luğud, Edward Said’in daveti ve tavsiyesine uyarak Filistin’e dönmüş ve vefatından sonra bile geri dönüş hakkını kullanabilmiş nadir bir şahsiyettir.”

AA

Read Previous

New York’ta “mini” Balkan zirvesi

Read Next

Karadağ’da süpermarket ve iş merkezlerine Kovid-19 sertifikasıyla giriş yapılabilecek