Bir süredir yaşadığım ülke ve etrafındaki ülkelere baktığımda bir değişim görüyorum. İster iç ister dış siyasette olsun, yapılan ziyaretler ve alınan tutumlardan yola çıkarak birkaç nokta gözüme ilişti. Kendi kendime “acaba” diyorum. Bu değişim beni umutlandırıyor. Buralarda Türkiye’ye karşı, 15 Temmuz’dan önce başlayan, darbe girişimi sırasında ve sonrasında da devam eden çok farklı bir tutum vardı. Geçen yıl yazdığım birkaç yazıda buradaki medyada, bazı internet haber portallarında yayınlanan ve sosyal medyada yer alan birtakım haberlerden söz etmişimdir. Bu haberlerin çoğu Türkiye’yi karalamaya çalışan başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden yalan ve farklı algılar oluşturmaya çalışan haberlerle doluydu. Batının bu konuda çok etkisi vardı. İstedikleri haberleri alarak, o haberler üzerinden Türkiye’yi karalayan, Cumhurbaşkanı diktatörlükle suçlayan, demokrasinin olmadığını ve darbe girişiminin de bir senaryo olduğuna dair türlü türlü haberler yayıp farklı bir algı oluşturmaya çalışıyorlardı. Ancak bir süredir buna benzer haberlere pek denk gelmiyorum. Tam aksine haberler Türkiye ve Balkan ülkeleri arasında işbirliği, yatırımlar ve yeni projeleri ele alınıyor. Türkiye için “dost ülke” tabiri kullanılmaya başlandı. Bir takım çevreler bundan rahatsızlık duysa da bu yaşanan yeniliği hazmedemeyip provokasyonlar yapsa da onların bu taktikleri eskidiği için etkisini kaybediyor ya da sönüp gidiyor.
Türkiye için 2017 yılı bir toparlanma, derlenme, güçlenme yılıydı, bir hamle yapmak için hazırlık yılıydı. Yani öyle yansıdı. Fırtına öncesi sessizlik derler ya. Batı, elindeki son kozları kullanırken Türkiye sessiz sedasız toparlanıyordu. Yay gerildi, gerildi ve ok fırladı. Geçen yılın son aylarından başlayarak, 2018’in ilk ayından itibaren Balkan ülkeleri yavaş yavaş Türkiye’nin yanında yer almaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Sırbistan ve Sancak ziyaretinden sonra gözle görülen bir değişim yaşanmaya başladı. Oradan belki fark edilmeyebilir ama burada yaşayıp bu değişimleri görmemek imkânsız. Birkaç olaydan bahsetmek istiyorum. Kosova’nın bağımsızlık yıldönümü her yıl 17 Şubat’ta kutlanır, bu vesileyle de ülkede her yerde Kosova bayrağı dalgalanır, bazı şehirlerde de Türk bayrağı asılır. Prizren’de bir grup Türk bayrağını indirip çirkin bir olaya imza attı. Geçen yıl da buna benzer bir olay yaşanmış, bunu yapan gençlerin ailesi çıkıp bu konuda özür dilemişti. Kosova önemli bir ülke, yıllardır tarih kitaplarında çocuklara okuttukları derslere bakarsanız, birilerinin uzun zamandır Arnavut-Türk düşmanlığı yaratmak istediğini görürsünüz. Balkan ülkelerinde Arnavutlar, Boşnaklar ve Türkler en büyük Müslüman nüfusu temsil eder, elbette ki bu üç farklı milletin birbiri ile sıkı dost olmalarını istemezler. Bayrağı indirmek açık bir provokasyon evet ama bu olay bir yandan da o bayrağı kendi milli bayramlarında şehirlerinde asabilen bir kesim olduğunu gösteriyor. Sevgi olmasa provokasyon da olmazdı. Kosova’da yaşayan Türk milletvekilleri zaten bu olayın peşini bırakmadı, gereken yazışmaları ve tedbirleri aldılar. Diğer yandan aynı Kosova’da bir dernek YPG/PKK terör örgütlerinin propagandasını yapmaya çalıştı. “Sabota Sosyal Merkezi” müzik gecesi adı altında bu grupların propagandasını yapmak isterken, duyuruyu gören Kosova Emniyet Müdürlüğü hemen gereken tedbirleri alarak bunu engelledi. Bu grup daha önce de Afrin Zeytin Dalı harekâtı karşıtı paylaşımlar yapmıştı. Kosovalı Arnavutların büyük bir kısmının Türkiye’de ya akrabası ya yakını vardır ya da Türkiye’yi sever. Bu bölgede bu gibi provokasyonların tek nedeni de tekrar Kosova ve Türkiye arasında işbirliği ve dostluğun olmasıdır. Mesela Kosova Barış Gücü (KFOR) Türk Temsil Heyeti Başkanlığı, Kosova’nın güneyindeki Ştimle kasabasında bulunan bir meslek lisesine teknik donanım yardımı yaptı. Heyet komutanı Albay Cem Sinan Barım da “Türk askeri geçmişte olduğu gibi gelecekte de Kosovalı arkadaşlarıyla, kardeşleriyle yan yana olmaya, beraber olmaya devam edecektir. Öğrencilerimizin iyi bir eğitim alması, geleceğe umutla bakması, bilgi ve beceriyle donanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beraber görüntüleri hep gündem olmuştur, birçok programda da Erdoğan’ı savunmuştur. Arnavutluk geçenlerde Türkiye’nin girişimiyle hazırlanan, ABD’nin Kudüs kararını eleştiren tasarıya destek vererek Türkiye tarafında yer almıştır. TİKA’nın da çalışmaları ve yatırımlarını göz önüne alırsak bu bölgede de Türkiye’nin etkisi büyüktür. Ayrıca Tiran’da inşa edilen ve Balkanların en büyük camisi olan Namazgâh Camii de yine Türkiye’nin büyük gayret ve çabaları ile inşaat edilmektedir. Sadece orada çözülmeyi bekleyen FETÖ durumu var ancak kısa bir zaman içinde tüm Balkan ülkelerinde olduğu gibi oradan da uzaklaşacaklar, bekleyip göreceğiz.
BTSO yani Bursa Ticaret ve Sanayi odası ile BALKANTÜRKSİAD Balkanlarda kurulacak Türk Ticaret merkezi için protokol imzalıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ve Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konsey üyesi Bakir İzetbegoviç ile Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’nde görüşüyor. Diğer taraftan Saraybosna ile Belgrad arasında Türkiye’nin desteği ile inşa edilecek otoyolun başlaması kararlaştırılıyor. Bu otoyol iki yıldır aslında bürokratik işlemlere takılmış vaziyetteydi. Tarihi bir anlaşma olan bu güzergâhın üzerinde tam 350 km yeni yol yapılacak. Türkiye bu gibi adımlarla Batı’ya resmen “ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da Balkanlardan çekil” diyor. Yugoslavya dağıldıktan sonra zaten bu bölgeler tamamen Batı’nın eline kalmıştı. İstedikleri gibi at koşturdular ama şimdi durum biraz değişti. Afrin’de Türkiye, Ege’de Türkiye, Balkanlarda Türkiye. Hilal tamamlanacak gibi görünüyor.
O kadar çok anlatılacak konu var ki, TİKA’nın tek tek bütün faaliyetlerini yazsam sayfalar yetmez. Bir de Macaristan’dan hükümetin karar aldığı “Soros’u durdur” kampanyası da dikkatimi çeken bir başka konu oldu. En sona Makedonya kaldı, özellikle sona bıraktım. 12 Şubat’ta Makedonya Başbakanı Zoran Zaev’in Türkiye ziyareti vardı. İş adamları, Makedonya’nın Türk Bakanı, milletvekilleri ve her iki ülkenin elçilerinin de eşlik ettiği bir takım görüşmeler çok verimli geçmiş diye bir duyum aldık. Özellikle Türk yatırımcılara kapıları sonuna kadar açan Başbakan Zaev, “Türkiye bizim en yakın dostumuzdur, işbirliğin ilerletilmesi de her iki ülkenin yararınadır” diyerek Türkiye’den güzel haberler ile Üsküp’e döndü. Özellikle “Türkiye’nin terörle mücadelesinde onun yanındayız ve bunu ispat edeceğiz” demesi çok önemlidir. Çünkü FETÖ konusunda bir yıldır Makedonya Hükümeti sessiz kalmıştı. Tabi seçimler ve hükümet kurulamama gibi sorunlar da vardı elbette. Ama ilk olarak geçen yılın Aralık ayında Makedonya Başbakanı ilk kez “terör örgütü FETÖ” demesi ve bunun akabinde Türkiye ziyareti de çok önemliydi. Bir telaş var şimdi, bizler de açıkçası bekliyoruz ve burada yaşayan Türkler olarak da ülkemizin Başbakanından bu sözleri duymak gurur vericiydi. Diğer yandan Türkiye’nin Makedonya isim sorununda sonuna kadar her kararına saygı duyması da önemli. “Türkiye ile omuz omuzayız” gibi cümleler, haber portallarında Türkiye’ye övgüler, e haydi bakalım hayırlısı olsun. Tek Yunanistan kaldı bu bölgede direnen aslında ama gereken cevabı da aldı. Türkiye ile omuz omuzayız artık, bahara hoş geldin diyelim, işte görüyorsunuz kardeşlerim, Türkiye Afrin’de terörü temizlemeye çalışırken doğuda, batısında da güçlü, rüya değil bu anlattıklarım gerçek hepsi. Bir zamanlar olduğu gibi kocaman bir coğrafyada hep ve daima güçlü…