Her insan hayatında karın ağrısı yaşamıştır. Doktora ilk müracaatında ise sorunun ne olduğunu bilmez, malum karın bölgesinde birçok organ vardır. Doktor da karına baskı yaparak hangi organın ağrıdığını anlamaya çalışır. Mide mi, pankreas mı, böbrek mi, apandisit mi, ona göre tedavi sürecini başlatır. Bir de metaforik bir “karın ağrısı” vardır. Bunun ne olduğunu anlamak için de bazı yöntemler vardır.
Malumunuz, Balkanlar çok karışık bir bölge, millet olarak, din olarak, hatta milletlerin içinde de farklı gruplar olarak her şey birbirinin içine öyle bir karışmıştır ki kim neyi savunuyor, kim hangi tarafta yer alıyor anlamak zordur. Görünürde herkes dost, görünürde herkes birbirini seviyor, saygı duyuyor ama bir olay olmaya görsün, kimden ne ses geliyor bakarsın, hemen anlarsın tarafların rengini. Bir doktor edasıyla kimin midesinin neyi hazmedemediğini fark edersin.
Şöyle bir örnek vereyim: Balkanlar’da TİKA yıllardır her konuda birçok projeye imza atıyor; belediyeler olsun, bakanlıklar olsun ellerinde dosyalarla TİKA’nın kapısını hemen her gün çalıyor. Belediyeler, halka hizmet için onların yararına olacak projeler üretmek zorundadır. E malum “dost ülke” Türkiye olunca, TİKA her belediye için bir velinimet sayılıyor buralarda. Özellikle son dönemde Türkiye’nin şehirlerinde belediyelerin düzenli olması, bu konuda geride kalmış birçok ülke için örnek oluyor. TİKA da belediyelerin bu isteklerine her zaman sıcak baktı, her konuda elinden geldiğince yardımcı olmaya çalıştı. Günümüzün modern akıncıları gibi, gittikleri her bölgeye, her ülkeye Türk’ün duruşunu ve dostluğunu götürdüler. Hiçbir beklenti olmadan hem de. Bunun yanında, T.C. Büyükelçilikleri ile de devamlı koordinasyonda olundu. Diplomatik işlemler elçilikler üzerinden yapılır, ama bir iş bir proje söz konusu olduğunda onu TİKA sırtlanır. Bunda ne kötülük var diyeceksiniz, yok elbette, her şey olması gerektiği gibi. Ancak 15 Temmuz’u anma etkinliklerinde kimin ne karın ağrısı varsa hepsi ortaya çıktı. Zaten her şeyin karışık olduğunu söylemiştim, düğümleri çözmek için küçücük bir hareket yeterliydi.
15 Temmuz’u anmak ve unutturmamak için Üsküp şehir meydanında ve birçok belediyelerde “15 Temmuz’da demokrasi kazandı” yazılı billboardlar asıldı. Bu billboardların en altında TİKA yazıyordu. Bazılarının midesine kramp girdi; sağa bak, sola bak karşında 15 Temmuz’u hatırlatan yazılar. Birçoğumuz ise bunların resmini çekerek “sizin nöbetiniz bizim de nöbetimiz” diyerek Türkiye’nin yanında yer almayı seçti. Karın bölgesine sadece küçük bir dokunuş, hangi organda ne gibi seslerin geleceğine yetti. Yüreği dağlananların kalp atışları hızlandı, hazımsızlık çekenlerin karnı guruldadı. Bu gurultu seslerini ise biz medyadan duyduk.
Bazı medyalar hemen seslerini yükseltti, iş o kadar büyüdü ki o afişlerden neler neler çıkardılar. Ağrı bazen hata yapmaya sürükler, öyle ki ağrıdan beynin kontrolü kaybettiği de olur. Bir hafta bu görüntüler karşısında hastalananlar, hazımsızlık çekenler, kafalarında türlü sorular biriktirenler elbette bir tedaviyi hak etmişti. Bir basın açıklaması karşısında, bütün bu medyalar midelerinde ne varsa kustu.
Bu yıl bizim ülkemizde aslan gibi, yiğit bir Büyükelçimiz var. Yiğit dedim de “yiğide” mi desem şimdi bilemedim. Sayın Tülin Erkal Kara hanımefendi bir basın açıklaması yaptı, derdiniz neyse çare bulalım dedi, bu kadar karın ağrısı çekmesinler sonuçta “dost ülkeyiz”. 15 Temmuz gerçeğini önce rahat bir tavırla açıkladı, ardından sorulara cevap verdi. Tedavisi mümkün olan bir hastalıktan ağrı çekenler vardı ama tabi önce hastanın hastalığıyla barışması gerekir, tek ilaç budur sonuçta. Dedim ya beyin kontrolü kaybediyor, bir gazetecinin (15 Temmuz afişlerini eleştiren bir TV kanalının muhabiri) sorusu işe şöyleydi: “Türkiye neden Makedonya’nın iç işlerine karışıyor.” Konuyla nasıl bir bağlantı kurduğu muamma. FETÖ virüsü bu, her yere bulaşabiliyor, beyine “iç işler” olarak yerleştirmiş 15 Temmuz’u. Ancak cevap açık ve netti: “Bu sorunun sizin tarafınızdan yönlendirilmesine hiç şaşırmadım, bu konu ile iç işleri arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu da anlayamadım ancak burada bir hükümet boşluğu vardı. 6 aydır bir tek Türkiye Cumhuriyeti Makedonya’nın iç işlerine karışmamıştır. Makedonya bizim için dost ve kardeş ülkedir. Ezelde de böyleydi, ilelebet de devam edecek. Makedonya bizim için çok önemli bir kardeş ülkedir. Biz buraya çok önem veriyoruz. Makedonya’nın bağımsızlığını, anayasal ismini ilk kabul eden ülke Türkiye olmuştur. Bence bu soruyu bana değil de başka ülkelerin büyükelçilerine sorarsanız daha yerinde bir cevap bulursunuz. Türkiye hiçbir zaman başka ülkelerin iç işlerine karışmaz. Türkiye ancak dosttur, kardeştir ve yol göstericidir, ancak konumuz 15 Temmuz.”
FETÖ’nün bu topraklarda her yere bir virüs gibi sızdığını anlıyoruz buradan. Ancak hasta tedaviyi kabul etmiyor, ne diyelim geçmiş olsun…
İkinci bir hazımsızlık da İslam Birliği’nin 14 Temmuz Cuma günü camilerde okunacak hutbeleri 15 Temmuz şehitlerine adamasından sonra oldu. Belgrad’da bir grup FETÖ mensubu buna engel olmaya çalıştı. Bizde bir sorun çıkmadı ama hutbeyi dinlemeden kaçanlar çok oldu. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez Hocanın çok emeği oldu. İlk kez Balkanlar’daki bütün ülkeler bir cuma günü aynı konuda birleşti. Müslümanlar olarak böyle bir birliğe çoktandır ihtiyacımız vardı, o da Görmez Hoca sayesinde oldu. Ayrıyeten 15 Temmuz gecesi Mustafa Paşa camiinden salâlar duyuldu, artık o salâlar Balkanlar’da da duyulacak her Temmuz’un ortasında. Bununla birlikte, Diyanet’in geçenlerde hazırladığı FETÖ raporunun kitaplaşıp tüm dillere tercüme edilmesi elzemdir.
15 Temmuz’u anma etkinlikleri esnasında Arnavutluk’tan da bir hazımsızlık sesi geldi. Arnavutluk’ta Tiran Büyükelçiliği himayelerinde, TİKA ve ALSAR (Geleceğin Alternatifi) Vakfı’nın yoğun çabasıyla 3 binden fazla kişinin katıldığı “Demokrasi Zaferi ve 15 Temmuz Şehitlerini Anma” programı düzenlendi. Ertesi gün kendine “din hocası” diyen biri bir paylaşım yaptı. Paylaşımda önce Türk milletine övgüler vardı, ardından da (ne hikmetse) o geceye katılmadığını, çünkü o geceyi düzenleyenlerin aslında “Gülenist” olduğunu iddia etti. Ardından 15 Temmuz’u ve şehitleri anmak için bir araya toplanan Türkiye sevdalılarına ağza alınmayacak iftiralar ve hakaretlerde bulundu. Müslüman Arnavut halkı ise demokrasinin, milli iradenin, Erdoğan’ın ve dolayısıyla Türkiye’nin yanında olduğunu gösterdi. Din kardeşliği bunu gerektiriyordu. Bu durum da ülkedeki gizli ve aleni FETÖ’cüleri çileden çıkardı. Bu programlardan önce iftira ve hakaretlere varan yazılar yazıldı.
Düzenlenen programa yüksek katılım oluşunun, Arnavutluk’ta diyaneti, okulları, şirketleri elinde bulunduran FETÖ’yü yeni bir hamle yapmaya ittiği söylenebilir. Şimdilerde ise Türkiye’ye karşı kötü bir algı oluşturmak için her şeyi yapıyorlar.
İşte bu topraklarda 15 Temmuz’u anmak böyle bir şeydi.