Balkan Müziği

Hani adettendir derler ya, bende koca bir Merhaba ile yepyeni bir başlangıç olayım sizler için. Yaklaşık dört senedir Balkanların sesi Rumeli’nin en büyük adresi olan Tek Rumeli Televizyonunda müzik programı yapıyorum. Görmediğim sanatçı türü, dinlemediğim müzik eseri yok denecek kadar az. En iyisinden en kötüsüne seslerle dost oldum. Muhteşem isimleri ağırladım, sohbet ettim. E boş oturmadım bende biraz bir şeyler okudum araştırdım. Sonunda coğrafyamızın adeta deniz derya derinliğine kavuştum. Bitmek bilmeyen bir servet, elini nereye atsan ayrı bir malzeme bulabileceğin değerler üstü bir değer.

Bu doğrultuda Balkan Müziği, uğruna kanlı savaşların yapıldığı, katliamların anlatıldığı, anlamsız ayrılıkların, zoraki göçlerin yaşandığı “sınır” kavramının tamamen ortadan kalktığı bir müziktir bence. Soykırımlar yapılmış, ama yine de komşunun komşuya bakışının değişmediği bir türdür. Balkan ruhu; mavi semanın beyaz bulutları arasından masumane süzülen bir martı gibi sınır tanımaz özgürlükle bütün ülkelerin üzerinde eşit uçar. Boşnak’ının, Makedon’unun, Arnavut’unun, Hırvat’ının, Sırp’ının, Rum’unun, Bulgar’ının yıllardır yan yana yaşadığı ayrılıkların, aşkların, özlemin, acının, sevincin ortak eseridir bu müzik.

Bitmez bu müziğin güzelliği. Vardar nehrine bakan, Naretva kıyısında yürüyen, Saraybosna köprülerinden Miljacka’yı izleyen, Üsküp gecelerinde mehtabı içine çeken, Kosova’nın leziz kasabalarında festival sarhoşu olan; yani Balkan rüzgârı sinesine çarpmış her kişinin yürek çarpıntısıdır. Kâh Yeni Pazar’da köfte yermişçesine tok, kâh Prizren’de kale karşısında güzel bir az şekerli kahve tadı alırsın.

Balkan Müziği aslında tarihiyle, kültürüyle, siyasetiyle ama en çok da müziği ile bir iç çekme coğrafyasından yükselen “offf!”lardır. Bu ofların farklı bir üslubu vardır. Çok önemli bir unsur daha vardır bu müzikte. Balkan müziğinde melodi ile sözler asla uymaz. Kimi şarkılar vardır mesela; dinlerken öyle hareketli, öyle kıpır kıpır gelir ki “kim bilir nasıl eğlenceli bir hadiseden bahsediyor” diye düşünür insan. O anlatılan aslında iki kayıkçının derin sulara gömülmüş hayallerinden başka bir şey değildir. Ya da atın teptiği Reco’ya haykıran bir annenin feryadı. Başka bir şarkıda da ritme ayak uydurmak şöyle dursun dinlerken bile yorulursun, ama onda da bir ayrılık, terk ediliş anlatılıyordur hâlbuki.

Balkan insanının her zaman gülen yüzü, her şeye rağmen ayakta kalışı, içinde yeşil tuttuğu umutları, neşesidir buna sebep olan. Bir tek ruhu dinlendirmez ki. Bizi de dinlendirir. Yeni şeyler öğretir. Bildiklerimizi unutturur. Kâh ağlatır, kâh güldürür. Bir de bu müzikle seyahat edebilirsiniz. Evet, seyahat dedim… Gözlerini kapattığınız an mesela sıcacık bir yaz gecesi, mavi inci, Ohri gölü yakınlarında, direklere asılmış, kendini rüzgâra kaptırarak sallanan lambaların altında kurulu ahşap masa ve sandalyelerde oturarak kadehlerini hovardaca tokuşturup ortada oynayanları izleyen insanları, memleketimden düğün resimlerini gözümün önüne getirir bu müzik. Bunu yapmakla kalmaz, bizi de kısa süreliğine oraya taşır. Hatta atar, fırlatır… Çok fena çarpar bu müzik…

Uzaklardan, bir yerlerden, görmediğimiz insanlardan, kardeşlerimizden gelen seslerdir bu müzik…

Read Previous

Erdoğan ile Trump Suriye’yi görüştü

Read Next

Şehit ve Gazi Çocukları, Bosna Hersek’i Keşfedecek

2 Comments

  • It’s genuinely very complex in this active life to listen news on Television, thus I only use the web
    for that reason, and take the hottest news.

  • I want to to thank you for this wonderful read!! I absolutely loved every bit
    of it. I’ve got you bookmarked to look at new stuff you post…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *