Kültür dedim bir kere. Başlığa aldanmayın siz. Kültürden ve değerlerimizden devam edeceğim. 2016 yılında T.C Başbakanlık TİKA ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği desteğiyle evim yuvam olan Tek Rumeli Televizyonu önderliğinde Bursa Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğinde bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıya 7 farklı Balkan Ülkesinden 16 televizyon katıldı ve bir dostluk köprüsü inşa edildi. 2017 yılına geldiğimizde saydığım kurumlar yine bir araya geldi ve ikinci bir çalıştay yapılması kararına varıldı. Bu sefer 10 ülke 25 televizyon İstanbul’da bir araya geldi. İki günlük toplantı sonucu Balkan Medya Grubu kurulması istendi ve neticede kuruldu. Bir sene uzun bir süreymiş gibi görünse de, su gibi akıp geçti. Çekilen bayram programları, haber alış verişleri, ortak çalışmalar bu grubun yükselmesi ve gelişmesine fayda sağladı. Bu sene ufak bir tarih değişikliği ile 27 Temmuz’da başlayıp 29 Temmuz’da biten üçüncü bir çalıştay gerçekleşti. 10 Balkan ülkesinden 26 televizyon katıldı. Bunlar; Arnavutluk, Bulgaristan, Bosna – Hersek, Karadağ, Kosova, Makedonya, Sırbistan, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’den özel televizyon kanallarının yetkilileriydi. Yapılan toplantıda televizyonlar tanıtıldı ve Balkan televizyonları arasındaki ortak ağın nasıl arttırılacağı konuşuldu. Birçok nokta karara bağlandı. Balkan coğrafyasının eli ayağı, gözü kulağı olan televizyon Tek Rumeli Televizyonu yönetim kurulu başkanı Atilla Baykal bir kez daha Balkan Medya Grubunun başına getirildi. Güzel kültürel bir gezi de yapıldı. Efes antik şehirde gezen Balkan televizyon temsilcileri güzel anıları ve hatıralarını bavullarına koyarak evlerine döndüler.
Aslında yapılan bu proje bir medya projesi gibi görünse bile kültürel bir projedir. İlk yazımda Balkan müziğine değindiğimde; Boşnak’ının, Makedon’unun, Arnavut’unun, Hırvat’ının, Sırp’ının, Rum’unun, Bulgar’ının yıllardır yan yana yaşadığı ayrılıkların, aşkların, özlemin, acının, sevincin ortak eseridir bu müzik demiştim. Bu projede ise tüm yaşananların aslında bizleri birbirinden koparamayacağını fark ettim. Kosovalıların Sırplar ile kahve içtiğini gördüm. Yunanların Makedonlar ile konuştuğunu. Bosnalılar Karadağ’dan gelenlerle şakalaşıyordu. Maria Todorova Balkanlar’ı Tahayyül Etmek adlı kitabına çarpıcı bir giriş cümlesiyle başlıyor: “Batı kültüründe bir hayalet geziniyor: Balkanlar hayaleti.” Bu kitap, bir anlamda bu “hayalet”in nasıl oluşturulup kullanıldığının, hangi işlevleri yerine getirdiğinin derinlemesine açıklanmasından oluşuyor. Todorova’ya göre, Balkanlar etrafında inşa edilen söylem, “Batı”nın kendine ilişkin imgesinin kurulmasında da kritik bir rol oynuyor. Aynı kitapta Balkanlar’da sınır kavramına da değinmiştir ‘’Balkanlar’da bırakın bir ülkeyi bir mahallede bile etnik bir üstünlükten bahsetmek imkânsızdır’’ diyor Todorova. Bizde bu gerçeklikle baktık olaya. Onlar kültürlerin en temel unsuru olan müzikte buluştu. Dostlukları kardeşlikleri tüm düşmanlık perdelerinin arkasına sığınarak eğlencede can buldu.
27 Temmuz Cuma Akşamı İzmir Konak belediyesinin ev sahipliğinde düzenlenen akşam yemeği adeta Konak’ta Balkan Rüzgârını estirdi. Gece’de Ekrem Selimler ve Ömür Şanlı’nın büyük desteği ile Balkan Federasyonuna bağlı Halk oyunları gösterisi büyük beğeni topladı. Her gelen televizyon yetkilisi o oyunlarda kendi kültürünün izlerine rastladı. Düşler Atölyesi farkındalık kavramını bir kez daha hatırlatarak tüm telefonların video özelliklerinin kullanılacağı anları yaşattı bizlere. Herkes o anları ölümsüzleştirmek için telefonlarını ellerine almıştı. İnanılmaz güzellikte bir gösteri yaptılar. Geçen sene Rumeli Müziğinin prensi bizleri yalnız bırakmamıştı Rumeli Ekrem Balkan Medya Temsilcilerine muhteşem bir müzik dinletisi yaptı. Bu sene ise; kıyafeti, zarafet ve güzelliğiyle okuduğu her şarkıda farklı bir bölgenin medya temsilcileri tarafından ayakta alkışlanan Gamze Matracı gecenin yıldızı oldu. Kendisini bir yandan tebrik ederken diğer bir yandan, ismini yazmam gereken fakat yer sıkıntım yüzünden yazamadığım, kültür yolunda mücadele eden tüm sanatçılarımıza sonsuz şükranlarımız bir kez daha sunarım. “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.” Demiş büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Cebine üç kuruş para koyan, iki üç şarkı yapıp klip çeken insanlar sanatkar olamaz. Her işin bir asaleti bir özelliği vardır. Sanat, sanat için yapıldığında anlam kazanır. Paranın amaç değil de araç olduğu bir noktada sanattan ve değer yargılarından söz edebiliriz. Geçen sanatçı bir arkadaşımla telefonla konuşurken bana ‘’ Kim olursa olsun ama Rumeli müziğini bir yere getirsin’’ demişti. Aslında kendince haklıydı fakat bence yanlış. Ben eğer bu kültürün sancağını omuzlarımda taşıma vazifesini kendime yüklemişsem olur olmaz herkese veremem bu değeri. Bu müzik bu kültür bir yerlere gelmeli ama getirecek insanlar da bu değeri taşımayı bilmeli. Ben medya mensubuyum; Radyosu, gazetesi ve televizyonuyla bir bütünüm. Balkan Medya Toplantısında Türkiye sınırları içinde gerçekten belli bir kaliteye ulaşmış Rumeli-Balkan sanatçılarının kliplerini ve şarkılarını 26 televizyonda yayınlama kararı aldık. Ama gerçekten bir değer yargısı taşıyanları. Televizyon ekranı halen ciddi bir müessesedir. Sanat, Sanat için yapılsın. Rumeli – Balkan Kültürünü de taşıyabilenler taşısın. Haydi, sağlıcakla kalın.