Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Cumhurbaşknaı Erdoğan’ın Arnavutluk ziyaretini eleştirenlere yanıt vererek, İslamofobik aptallığın Türk halkıyla dostluğun içeriğini değiştiremeyeceğini vurguladı.
Başbakan Rama yanıtında şu ifadelere yer Verdi:
“Dün, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ziyareti hakkında yorum yapan bazı arkadaşlar, “İskender Bey adına” küfür ve sövmekten geri kalmadılar! Tesadüfen dünkü ziyaretimiz, Milli Kahramanımız İskender Bey’in ölüm yıldönümüne denk geldi ve bu vesileyle, “işgalci” ile her karşılaştığımda tutuşan dijital ya da muhalif vatanseverlik alevlerini körüklemek için talimat verenlerle dolup taştı.
Kruya kuşatması ve kuruluşunun hemen ardından 100 yıl önce, uzak bir yıl olan 1923’te Arnavutluk ile imzalanan “Ebedi Dostluk Anlaşması”nı imzalayan Türkiye Cumhuriyeti’nin Gjergj Kastriot’un direnişiyle ne ilgisi var?
Nato üyesi modern Türkiye, birden fazla durumda Arnavutluk ve Arnavutların denenmiş ve test edilmiş bir dostu, ve bu dost ülkeden Arnavutluk’a gelen aşılar olan Kruja’yı kuşatanların oklarıyla nasıl karıştırıyorlar? Tüm Balkanlar’ın görünmez düşman Covid-19’un kuşatması altında susuz balık gibi kaldığı bir dönemde, dostum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel ilgisi sayesinde Arnavutluk’a aşılar geldi.
Geçen yıl depremden etkilenen ailelere 522 konutluk yeni bir mahalle inşa eden ya da Fier’de yeni ultra modern bir hastane inşa eden yorulmak bilmeyen Türk işçileri ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın 5 asırlık savaşla bağlantısı nasıl olabilir?
“Kayınvalidemin inadına ben değirmenciyle yatarım” sözü başkasında var mı bilmiyorum. Ancak bu halkın tarihi boyunca değirmencinin kapısında pek çok öfkeli Arnavut akınına uğradığı kesin olarak biliniyor. Biz Arnavutların ortak evimizin iyiliğini görmemizi genellikle engelledi. Kalemizin savunucularının Türk işgalcilerine karşı hayali ordusunda (aslında hükümete ve bana kızgın olan) birçoğunun dünkü hizalanması, “anneye karşı öfke” çıkmazının bir başka örneğiydi.
Elbette hastalıklı parti fanatizminden, teselli edilemez “entelektüel” öfkeden ve ne yazık ki bazen İslamofobik aptallıktan kaynaklanan bu nefret spazmları, ne Türk halkıyla geleneksel dostluğun içeriğini ne de Türkiye Cumhuriyeti ile ortaklık ve stratejik mücadelenin gidişatını değiştirmiyor.
Dünkü kızgınlardan biri ikiyüzlülüğümü kınadı. Ona göre, Papa Francis’in Roma’da bana ayırdığı misafirperverlikten sonra Tiran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gösterdiğim misafirperverliğin maskesini düşürmüştüm. Aslında hayır, bu örnek ikiyüzlülüğün tam tersini, görev nedeniyle özel kişisel ilişkilerin doğruluğu ve derinliğini gösteriyor.
Bu düzeydeki bu ve diğer ilişkiler, Arnavutluk’un dış politikasında “Papa’dan daha Katolik” olmaması gerektiği, ancak “birçok dostu olan iyi bir kahraman” olabileceği yönündeki inancımı yansıtıyor.
Kosovaport