Bir bayram arifesinde yüreğimizi Arakan ile parçaladılar. Ne bayramımız bayram ne sevincimiz sevinç oldu. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dinden, hangi ırktan veya milletten olursa olsun orada yaşananları hiçbirimizin yüreği kaldıramıyor işte. İnsan diyorsun, çoluk çocuk, masum birer insan hepsi diyorsun. Bir insanı, bir çocuğu öldürüp ona bu vahşeti ve katliamı yaşatanların insan olduğuna inanamıyorsun. İnsanın insana yaptığını en vahşi hayvanlar bile yapamaz gerçeğiyle karşılaşıyorsun. Hiçbir filmin senaryosunda göremediğin vahşet karşında, elindeki telefonda, televizyonda, bilgisayarında her şey anında gözlerinin önüne seriliyor. Kayıtsız kalamıyorsun, çünkü insansın, çünkü onlar da insan ve aynı insan “insanlık öldü” diyor. İnsanlığını öldürüp mezara gömüyorsun, insanları şikâyet ediyorsun, yardım çağrısı yapıyorsun ama sen yardım edemiyorsun. Duaya çağırıyorsun herkesi ama vazifeni kuru bir duayla yerine getirdiğini düşünüyor, hayatına kaldığı yerden devam ediyorsun. Sussan gönül razı değil, konuşsan tesiri yok cümlesi dökülüyor ağzından.
Ben ne yapabilirim diye düşünüyorsun. “Bir zulmü engelleyemiyorsan o zaman onu duyur.” Belki birileri duyar ve bu sesle zulüm engellenir diyorsun. Sosyal paylaşım sitelerinde yapılan her paylaşım nerdeyse Arakan’la ilgili. Herkes duyurmaya ve durdurmaya çalışıyor. Milyonlarca yürek yapılanlara dayanamıyor çünkü. Öz evladın telefonunu kurcalıyor ve oradaki vahşetin görüntülerine denk geliyor, alelacele elinden alıyorsun, “bakma” diyorsun. Öz evladının bakmasına dahi kıyamadığımız o görüntüler dünyanın bir yerinde adını sadece kanlı vahşetlerle duyduğumuz bir şehirde yaşanıyor. O insanlarla aynı dünyada yaşadığına inanamıyorsun, aklın almıyor. Sebeplerini araştırıyorsun, elinde elle tutulur hiçbir şey yok, aldığın tek cevap “Müslüman olduklarından ötürü” oluyor. Sen de Müslümansın ve yüreğin bir kat daha ağır bir darbe alıyor.
Birleşmiş Milletler toplanıyormuş, endişeyle olanlara seyirci kalıyormuş. Endişe, evet evet endişeliymişler. Bosna’da da endişeliydiler. Haliyle şüpheleniyor insan. Bu sebeple biraz tarihini araştırıyorsun Arakan’ın ve şüphelerin seni aynı adrese çıkarıyor. Ülkelerinde mülteci gibi yaşıyorlar, hiçbir vatandaşlık hakları yok. Aktörler iş başındayken bugün insanlığımızı sorgulayan bizler, bir yerlerde bir şekilde aynı o aktörlerin ürettikleri kuklalarla uğraşmış, Arakan’ın nerde olduğunu dahi bilmemişiz.
Biraz daha açık olmak için sadece küçük bir örnek vermek istiyorum. Aslında konuyla alakalı olanlar tüm raporları incelemiştir. 2010 yılında Arakan’dan başlayıp Çin’nin Yunnan eyaletine kadar uzanan iki boru hattının yapımına başlanmış, tabi ki doğalgaz ve petrol boru hatları. Arakan’ın başkenti Akyap da (eminim ki benim gibi birçok insan ilk kez duyuyordur bu şehri), derin deniz limanı ve enerji terminalleri sayesinde Arakan petrolünün yanı sıra 30 yıl boyunca Afrika ve Orta Doğu’dan Çin’e giden tankerlerin boşaltılacağı liman haline gelecek. Malaka boğazına da alternatif olacak olan bu boru hatları Çin’in Singapur ve Malezya’ya olan bağımlılığını azaltacak. Myanmar ise bu projeden 29 milyar dolarlık bir gelir elde edecek. Hatırlarsanız 2012 yılında yine bir katliama şahittik. Bu olaydan sonra da 140 bin Rohingya ülke içinde göç etmek zorunda kaldı. 3 bine yakın kişinin de öldüğü biliniyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2013 yılında yayınladığı raporda “yapabileceğimiz tek şey dua etmek” demişti. Yayınlanan sayfalarca rapordan sadece kısa bir örnek bu. Kısa ama bazı şeyleri daha net görebilmemizi sağlıyor. Bir yerlerde katliam ve etnik temizlik varsa yapan da yaptıran da bir o kadar vahşidir, haindir, insan değildir. Ne yazık ki bizler böyle şeytanlarla bu dünyada yaşamak zorundayız.
Yugoslavya’nın parçalanması burada yaşayan milletlerin bir gece vakti uykudan uyanıp “haydi savaşalım” dediği için olmadığı gibi, Arakan’da da Budistlerin “haydi Müslümanları katledelim, hepsi göç etsin” gibi bir düşünceye kapıldıklarını zannetmiyorum.
Bizler ise her şeyi geç fark ediyoruz. Balkanlara geç kalındığı gerçeği gibi. Onlar emellerine ulaştıktan sonra bölgeye yardım ulaştırıp yaraları sarmaya çalışmak gibi. Ne yazık ki hâlâ aynı kafada devam ediyoruz. İşte Kurban Bayramı örneği, bu katliamlar sürerken bölgeye kurban eti dağıtımı yapmaya çalışmak gibi. Hâlihazırda büyükbaş hayvan var, yedi kişi içine gireriz dünyayı kurtarırız. Kurbana yedinci kişiyi ararken ne yazık ki 57 İslam ülkesinden en azından yedisi bir olamıyor ve Müslümanların üzerinden oynanan bu pis oyuna dur diyemiyoruz. Neden? Çünkü her ülkenin başı dertte, birine Sisi diye bir kukla vermişler, birine Esad diye, birinin üstünde İsrail gibi bir ülke musallat etmişler, birilerine uyku ilacı vermişler, birilerini çoktan sömürmüşler, birileri de hani bana hani bana demiş!
İşte bu sebeplerden dolayı Türkiye her yere tek başına yardıma koşmak zorunda kalıyor. Özgürlüğün farkı bu olsa gerek. “Otorite”den izin almadan koşmak bu olsa gerek. Ancak tekrar etmek zorundayım; Balkanlar’a yapacağınız her yardımı şu anda Arakan’a yapın, ne Kurban dağıtımına, ne yardım paketlerine ihtiyacımız var. Bu gibi yardımları ihtiyacı olan ülkelere yapın, çocuklar açlıktan ölürken bizler böyle bir yükün altından kalkamayız. Sevap olsun diye uğraşırken kimsenin hakkına girmeyelim. Balkan değil Arakan, adres belli şimdilik. Evet şimdilik, ve inşallah son olur. Ne zaman sessizlik hâkim olursa, ne zaman “pray for…” diye başlayan “heşteg”lerimiz herhangi bir şehirli olmuyorsa çok yakında bu sessizlik bozuluyor maalesef. Müslümanların nerede yaşadıklarını hep bu sayede öğrenmiş oluyoruz maalesef.
Dünyadaki masum insanların hayatlarını karıştıranların alnını karışlamak için geç kaldık, bari birilerinin kafasını ütüleyelim. Hak verirsiniz ki onca vahşetin yaşandığı Arakan’dan ulaşan resimlere bakmaktan beynimiz Tarantino’nun beyninden bile daha kötü bir hâl aldı. Kurban Bayramı ve Arakan’dan dökülen kandan bir Balkanlı olarak benim de kalemime bunlar yansıdı. Bir an önce o masum insanların bu vahşetten kurtulmalarını için dua edelim inşallah: Çocuklar katledilirken, bu bayram günlerinde Allah onları bu zalimlerin ellerinden kurtarsın ve İslam ülkelerinin bir an önce uyanmalarını sağlasın diye niyaz edelim.