“Yugoslavya’nın en fakir evi” diye adlandırılan Kosova’nın iktisadi durumu iyi değildir. Nüfusun kalabalığı, tarımın geri kalmışlığı ve %50’lere varan işsizlik oranı, bölgenin temel ekonomik özelliklerini oluşturmaktadır.
Kosova, tarih boyu hep bir devletin egemenliği altında kaldığından ekonomik açıdan da bu ülkelerin uygulamalarına bağımlı olmuştur. Zengin maden yataklarına sahip olan Kosova’da halkın geçim kaynağı daha çok tarım ve hayvancılıktır. Bu anlamda son dönemde küçük değişiklikler yaşansa da kırsal nüfus kentli nüfustan fazla olmuştur. Tarım ve hayvancılık yanında diğer önemli geçim kaynakları ormancılık ve madenciliktir.
Avrupa’da yeraltı zenginlikleri ile meşhur olan Kosova, Tito Yugoslavya’sı döneminde, sahip olduğu linyit yatakları ile Yugoslavya rezervlerinin %58’ini teşkil etmekteydi. Kosova’nın Yugoslavya ekonomisine katkısı “Trepça Radi Beogradi Segradi” (Trepça çalışır, Belgrad gelişir) şeklinde ifadelendirilmekteydi. Bölgede kurşun, çinko, nikel, magnezit, boksit, krom, bakır, demir, kömür, gümüş ve altın gibi zengin maden yatakları mevcuttur. En meşhur maden ocakları Trepça, Tregu, Vjeter, Novobrdo ve Ayvalı’dır.
Bu yeraltı zenginliği, Roma döneminden II. Dünya Savaşı Almanya’sına kadar Kosova’yı ele geçirme noktasında güçlü bir etken olmuştur. Kosova’daki ekonomik zenginlik, II. Dünya Savaşı’ndaki paylaşım sırasında Almanya’yı İtalya ve Bulgaristan’ın yanında Kosova’ya 3. ortak kılmıştır. Almanlar savaş sırasında kurşun ihtiyaçlarının %40’ını Trapça madenlerinden karşılamışlardır. Bölgenin ekonomik geri kalmışlığı, Kosova’da yaşayan Arnavutların düşman addedilmesi sonucunda bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır. Federasyon maliyesine akan dış kredilerden Kosova’ya düşen pay ile bölgeyi iyileştirebilmek mümkün olmamıştır.
Dış krediler ile yapılan yatırımların, Kosova ile diğer Cumhuriyetler arasındaki iktisadi kalkınmışlık düzeyi farkını azaltması beklenirken, tersine aradaki mesafe daha da açılmıştır. Bu krediler, imalat sanayiinin kurulması ve teşviki yönünde kullanılmayıp, sadece Kosova’nın zengin madenlerinin çıkarılmasında ve Priştina’ya göstermelik yatırımlar yapılmasında (kamu binalarının restore edilmesi ve yeni kamu binalarının yapımında) harcanmıştır.
1958’de tüm Kosova’da 49 sanayi işletmesinde toplam 16 bin kişi çalışmaktayken aynı dönemde Slovenya’daki işletme sayısı 465’ti. 1946’da Slovenya ile Kosova arasındaki gelir farkı üç misliyken bu fark, 1964’te beş misline çıkmıştır. Özerk bölge statüsü kazanmasından sonra, Sırbistan yönetimi, Kosova’ya ayrılan bütçeyi olabildiğince kısmış, yatırımları engellemiştir. Kosova’ya ayrılan kamu yatırımları da ayrımcı bir uygulama ile ağırlıkla Sırp yerleşimcilerine tahsis edilmiştir. Bu ortamda Kosova’daki ekonomik ve siyasi bunalım artarak devam etmiştir.
80’li yılların başında Yugoslavya’da 1000 kişiden 254’ü kamu teşekküllerinde çalışmaktayken, bu sayı Kosova’da sadece 107 idi. 1983’te Yugoslavya’daki işsizlik oranı %14 iken Kosova’da bu oran %43,4’tür. Sırp yönetimi, Kosova’daki ekonomik çöküş için “Kosova, Yugoslavya’nın gelişmiş bölgeleriyle entegrasyonu sağlayamadığı için geri kaldı,” şeklinde bir bahane öne sürmektedir. Fakat bu bahanenin geçerliliğinin olmadığı yine Sırp iktisadi uygulamalarıyla ortadadır. Özellikle 1989 sonrasında polis gücüyle işlerinden atılan Arnavutlar yoksulluk ve mahrumiyetle baş başa bırakılmış, Arnavut işçiler sağlık ve sosyal güvenlik sistemi, emeklilik, sakatlık maaşı, konut gibi haklardan mahrum edilmiştir. Dahası ellerindeki gayrimenkulleri satmaları bile yasaklanmıştır.
1990 yılına gelindiğinde özerkliğin kaldırılmasını protesto etmek isteyen çok sayıda Arnavut işten çıkarılmıştır. 187.298 kişinin çalıştığı firmalardan %78 oranında işçi indirimine gidilerek 147 bin Arnavut işten çıkarılmıştır. 1995’teki kişi başına düşen GSMH’sı 400 dolar olan Kosova, bu oranla Avrupa’da en alt seviyede bulunmaktadır. Bu nedenle, 1991–96 yılları arasında 500 bin genç, çalışmak için Batı ülkelerine gitmek zorunda kalmıştır. Kosova’da 1991 yılında kurulan paralel devletin gelirlerinin büyük bir kısmı da yurt dışına çıkmak zorunda kalan Arnavutların gönderdikleri vergilerle sağlanmıştır.
Ekonomik yatırım ve programların yanlış yönetimi ve bu alanda yaşanan sömürü neticesinde zaten savaş öncesinde de kötü durumda olan Kosova ekonomisi, 1999’da NATO harekatı ile sonuçlanan savaştan büyük zarar görmüştür. Özellikle de Kosova’nın batısında bulunan yerleşim bölgeleri, tarım alanları ve altyapı tesisleri tahrip edilmiş ya da tamamen yok edilmiştir. Bunun sonucu olarak endüstriyel ve tarımsal üretimde hızlı bir düşüş yaşanmıştır. Savaş sırasında bir milyondan fazla Kosovalı, Kosova’nın daha güvenli bölgelerine, komşu ülkelere ve Batı Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı. Bunların çoğu Almanya ve İsviçre’ye gittiler. Daha önceden Kosova dışına çıkan Arnavutların %70’i de zaten bu iki ülkede yaşamaktaydı. Avrupa ülkelerinden Kosova’ya geri dönen göçmenler, Kosova’nın siyasi, ekonomik ve sosyal gelişiminde kilit role sahiptirler. Kosova’da yaşayan Arnavutların %80’i, diasporadan gelen aylık 250–500 dolar arasında yardımlarla ayakta kalmışlardır. Kosova’nın yeniden yapılanması büyük ölçüde bu yardımlar sayesinde gerçekleşmiştir. Savaş öncesinde Kosova’nın milli gelirinin %25’ini teşkil eden bu yardımlar, savaş sırasında %45’e ulaşmıştır. Savaş sonrası Kosova ekonomisi yine içler acısıdır. Fabrikaların büyük bir çoğunluğu hâlâ kapalıdır ve savaşın üzerinden altı yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen statü konusunun hâlâ çözümlenememiş olması istikrarsızlığın temelini oluşturmuştur. Nüfusun çoğunu gençlerin oluşturduğu Kosova, işsizlik nedeniyle neredeyse sosyal patlama noktasına gelmiştir. İşsizlik bazı bölgelerde %70’lere çıkmaktadır ve sınır bölgelerindeki ekonomik durum çok daha kötüdür.
2004 yılı rakamlarına göre Kosova’nın GSMH’sı 1.100 dolardır. Yine 2003 rakamlarına göre ise bölge ihracatı 36,3 milyon Euro iken ithalatı 968,5 milyon Euro’dur ki böyle bir açık ekonomik durumun ne derece kritik olduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomi ile ilgili kararların, uzun yıllar bölgeyi tanımayan ve nasıl bir ekonomik yol izleyeceğine karar verememiş UNMİK yönetiminde olması; ticarette %10’luk gümrük vergisi; %15 KDV ve diğer vergilerle toplam %26,5’a varan peşin vergiler; bölgenin statüsü belli olmadığından Kosovalı vatandaşların ellerindeki geçersiz ya da her ülkenin tanımadığı pasoportlar halen sorun olmaya devam etmektedir. 2005 Haziran’ındaki Kosova ziyaretimiz esnasında görüşme imkanı bulduğumuz ekonomist Prof. Dr. Bedri Selmani, durumun göründüğünden de kötü olduğunu ifade etmiştir.
Selmani, Kosova’da hemen hiçbir şeyin üretiminin yapılmadığını, yedikleri ekmeğin bile Sırbistan’dan gelen unla yapıldığını, Kosovalı Arnavutların bugüne kadar UNMİK yönetimine 8 milyar Euro’luk vergi ödediklerini, buna karşın uluslararası toplumun Kosova’ya sadece 2,35 milyar Euro’luk bir yardımının olduğunu, Kosovalı Arnavutların tüm bu sıkıntılara rağmen diasporadaki akrabalarının 1,8 milyar Euro’luk yıllık girdisiyle hayatlarını idame ettirdiklerini ve sadece bu miktarın bile yaklaşık 400 dolarlık bir GSMH meydana getirdiğini belirtmiştir. UNMİK’in bölgede ekonomik yolsuzluklara karıştığı ve UNMİK bünyesinde bir basın danışmanının 89.000 Euro’luk astronomik bir maaşla çalıştığı Kosova basınında da uzun zaman yer almıştır.
Kosova’nın yıllık 500–600 milyon doları bulan ithalatında Türkiye’nin %15’lik bir payı bulunmaktadır. Fakat kimi Türk mallarının kalitesizliği de şikayet konusu olmaktadır. Anlaşılacağı üzere Kosova ekonomisi uzun yıllardır içinde bulunduğu darboğazı kısa zamanda atlatacak gibi görünmemektedir. Kosova’nın statü sorununun halledilmesinin ardından ekonomik istikrarın da yavaş yavaş sağlanacağı öngörülüyor.
Kaynak: Boşnak Medya