Ezan-ı Muhammediyi imamlarımıza daha iyi okutmak ve ezan nidalarının semada en güzel şekilde yankılanmasını sağlamak amacıyla Üsküp’te bulunan Diyanet Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde Türk Tasavvuf Musikisi Korosu Şefi Ali Osman Alaca TIMEBALKAN’ın Yedi Soru Bir Manşet bölümüne konuk oldu. Projenin ana hedefinin Ezan-ı Muhammediyi yeniden hem Balkanlar’da, hem Afrika’da, lâyıkı veçhile okutmak olduğunu kaydeden Ali Osman Alaca, şu anda Üsküp’te ezanların belli bir seviyede okunduğunu vurguladı. Kısa bir sürede Üsküp’te çok güzel dostluklar elde ettiğini vurgulayan Ali Osman Alaca, “Üsküp insanı o kadar sıcak ki bağrına bastığında bırakmak istemiyor ve sen Anadolusun, Anadolu kokuyorsun diyerek sımsıkı sarıyor. Bu kentte Anadolu insanının sıcaklığını, samimiyetini buldum.” ifadelerini kullandı.
Röportaj: Aydın DAVUD Fotoğraf: Sezer SALİHİ
Proje neyi amaçlıyor ve şu ana kadar nasıl gerçekleşiyor ? Üsküp’te yetenekler var mı ?
Projemiz Ezan-ı Muhammediyi imamlarımıza daha iyi okutmak ve ezan nidalarının semada en güzel şekilde yankılanmasını sağlamak. Anadolu’da okunan İstanbul tavrı dediğimiz Ezan-ı Muhammediyi yeniden hem Balkanlar’da, hem Afrika’da, lâyıkı veçhile okutmak projenin ana maksadıdır. Evet Üsküp’te yetenekli hocalarımız var. Benim kursumda da çok yetenekli gördüğüm hocalarım var. Allah cc.tin suresinde: “Biz insanı en güzel şekilde yarattık.” buyuruyor. Biz bu ifadeden şunu anlıyoruz ki aslında kötü ses yok, eğitimsiz ses var. Bu alanda bir eğitim almamış olanlar kulaktan dolma bilgilerle Ezan-ı Muhammediyi okuyorlar. Bu aşılamayacak bir sorun değil. Benim yıllardır verdiğim eğitimler sonunda gördüğüm; kursa gelen hocalarımızda kurs başlangıcı ile bitimi arasında çok büyük değişiklikler meydana gelmesidir. Tabiki kursa devam etmek ve böylece öğrenilen bilgileri câmilerde tatbik etmek eğitimin başarısı açısından çok önemli.
Kursta hangi teknikler kullanılıyor? Ezan okumak için sadece güzel ses yeterli midir ?
Kursta ezanı daha güzel okutabilmek için bizim Türkiye’de uyguladığımız bir takım eğitim teknikleri var. Birincisi hangi makamda ezan okunacaksa o makamda bir ilahi okutarak ezana başlamalarını sağlamak. Mesela sabah makamı ezanı öğretmek için aynı makamda; “Ötme bülbül” isimli ilahiyi okuyarak müezzinimiz ezana başlayabilir. Bu tekniklerden bir tanesidir. Fakat bu eski bir tekniktir . Biz bunu ileri bir seviyeye taşıyarak notalarla birlikte öğretiyoruz. Yani “Sabâ” makamını öğretmek için bir “Sab┑ kalıbımız var bizim. bu kalıp “la si dooo re (bemol) kalıbı tekrar edilerek ezana girme şeklinde uyguluyor ve bu tekniği de öğretiyoruz. Yani iki teknikle ezan öğretimi yapıyoruz. Diğer sorunuza gelince Ezanı güzel okumak için hem güzel ses hem düzgün bir kıraat ve tecvid lazım. Bu eğitimlerin bütününden güzel bir ezan ortaya çıkıyor. Geçmişinde Kuran-ı güzel okuma eğitimi almamış birisinde ezan okurken mutlaka bir takım aksaklıklar ortaya çıkıyor. Bu hataları da düzeltmek gerekiyor. Mesela hocamız “Eşşedü enlâââ” diyor veya “Hayyalel salaam” ve “Hayyealessalâhh ” diye orda “hâ” harfini çıkarıyor. Halbuki orda “güzel He” dediğimiz harf var. Yani bir kıraat ve tecvit eğitimi ezan-ı güzel okumak için çok önemli.
Ezan’da Arap tavrı (Mısır tarzı okuma) veya Türk tavrını (İstanbul Tavrı) göz önünde bulundurursak, burada Ezan okuyanlar hangisine daha yatkın ?
Dünya üzerinde Kur’an-ı Kerîm ve Ezân-ı Muhammedileri okumada iki tavır vardır. Biri Mısır tavrı dediğimiz yol, diğeri de İstanbul tavrı dediğimiz yol. Mısır tavrı okuyuşu son dönemde özellikle Abdussamed ile çok geniş kitlelere ulaşan tavırdır. Bu tavır dünyada bir çok müslüman ülkeyi etkilemiştir. Üsküp ise İstanbul’dan önce fethedilmiş ve kadim bir Osmanlı kentidir. Yani okuyuş tavrı olarak İstanbul tavrını yıllarca içerisinde barındıran bir kenttir. Benim gözlemlediğim Osmanlı’nın 1912’de buralardan çekilmesiyle İstanbul’dan gelen sesler azalmış ve bir süre sonra Mısır’ın ünlü okuyucuları Abdussamed gibi, Minşevi gibi üstadları takip eden insanlar burada çoğalmış. Ama biz istiyoruz ki Anadolu’da okunan İstanbul tavrının hem Kur’an-ı Kerim okuyuşunda hemde Ezanlarda yeniden burada canlanması.
Ezanı güzel okuma İslam alemi için ne demektir ?
Ezan her şeyden önce bir davet. Müslümanlığın şiârı, âlâmeti, kelime manası da (duyurmak bildirmek) bir çağrı. Muhtevasındaki ibareler itibariyle söyleyecek olursak kurtuluşa davet. Demekki bu davetin insanlara en iyi şekilde sunulması lazım. Yani davet ister Afrika’da olsun, ister Rusya’da, ister Üsküp’te olsun en güzel şekilde olması İslam âlemi için önem arzetmektedir. Peygamber efendimizin ezanı İlk olarak Habeşistanlı Bilal’e sabah namazında Neccaroğulları’ndan bir kadına ait yüksekçe bir evde okuttuğunu biliyoruz. Efendimiz’in ilk ezanı ona okutması ve bu dünyadan irtihaline kadar ezanı hep ondan dinlemek istemesinin sebebi de Bilal’in ezan-ı en güzel şekilde okumasıydı. Bu da aslında gayet normaldi; yeryüzünün gördüğü en zarif insan Âlemlerin Efendisinin, davetin estetiğine dikkat etmesi ve her şeyden önce o estetiği bizatihi kendisinin duymak istemesi şaşılacak bir durum olmasa gerek. Yani davetin estetiğine bu kadar dikkat eden bir Peygamberimiz var. Bizlere de düşen Peygamberimizin gösterdiği bu ehemmiyeti önemi bu konuya vermemizdir.
Bir kaç haftadır Üsküp’tesiniz. Üsküp’te okunan ezanlar hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Benim gördüğüm kadarıyla şu anda ezanlar belli bir seviyede okunuyor. Çok güzel okuyan imamlarımız var ama imamlarımızın genelinde var olan eksiklik eğitimsizlik. Kendileri de bunu bana özellikle vurguladılar. “Hocam bizler eğitim alamadık, kulaktan dolma bilgilerle insanımıza ezanı okuyoruz.” Yani ezanlarla alakalı makamsal eksiklerimiz var. Ayrıca bazı hocalarımızda da kıraatsal eksiklikler var. Buradaki eski imamlarımızın ezanın tecvid ve kıraate uygun olması hususunda yeni imamlarımızdan daha hassas olduklarını gözlemledim.
Sizin için ezan ne demek ve hangi camiide ezan okumak isterdiniz ? Ezan hususunda örnek aldığınız kişi kimdir ?
Ezan benim için o kadar önemli ve kıymetlidir ki her okuduğum ezanı son okuduğum ezan gibi sanki bir daha okuyamayacakmışım gibi aşkla okurum. Nerede okumak isterdim ? Tabiki Ayasofya’da ezan okumak isterdim. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u 27 mayıs günü fethetti. Ama ecdadımızın adetine göre bir şehir fetholunduğunda fethi yapan hünkar veya kumandan Cuma günü şehre girer ve o şehirde Câmi haline çevrilen en büyük kilisesinde Cuma namazını eda ederdi. Fatih Sultan Mehmed Han’da 30 Mayıs günü şehre girdi. O şehre girdiğinde Ayasofya kilisesi temizlenmiş, kubbenin altında bir bölüm namaz kılınacak hale sokulmuş ve muvakkat bir mihrap oturtulmuştu. Akşemseddin hazretlerinin imametinde Fatih Sultan Mehmed Han Cuma namazını eda ettiler. Bu andan itibaren Ayasofya kilisesi Ayasofya Cami olmuştu. Bu yıldan itibaren 481 sene bu cami Kuran-ı Kerim tilaveti ve Ezan sesleri ile yaşamıştı. Taki 1935’e kadar. Yani bugün Ayasofya aynı sesleri yeniden duymak hasreti içindedir. Ezan okuma hususunda benim örnek aldığım kişi Konyalı hocam Ahmed Kirdiştir. Onun ezanları hala kulağımdadır. Onun ezanı titrercesine okuyuşu cami içerisinde gökkubbeyi sallarcasına okuyuşu beni hala heyecanlandırır. Ahmet hocam derdi ki bize, “Oğlum bizler Ezan-ı Muhammedi’yi okurken gökkubbeden toz indirirdik” derdi. Yani “Ezanı öyle bir aşkla, öyle bir muhabbetle okurduk ki kendimizi kaybederdik ve kubbeden tozlar inerdi” derdi.
Üsküp’ü Anadolu’nun bir şehriymiş gibi görüp, Konya, Amasya, Manisa, Kayseri Sivas ne ise Üsküp’te o dediniz. Size göre Üsküp’ü bir Anadolu şehriymiş gibi yapan nedir ?
Üsküp, İstanbul fethedilmeden önce fethedilmiş bir kenttir. Yani 1392 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve 500 yıldan uzun süre Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Önce Rumeli Eyaletine bağlı Üsküp sancağının merkezi olmuş, daha sonra vilayet sistemine geçilmesiyle oluşturulan Kosova vilayetinin merkezi olmuştur. 1912 de Balkan savaşlarıyla Sırbistan krallığına geçmiştir. Yani bu kent kadîm bir Osmanlı kentidir. Osmanlı ruhunu görmek yaşamak isteyen kesinlikle Balkanlara özellikle Üsküp’e gelmelidir. Osmanlı bu kente dinini, ruhunu, sanatını, ticaretini, çarşısını, pazarını birebir aktarmış, kültür-sanat ve bir ticaret merkezi haline getirmiş. Bende kendimi bu kentte hiç yabancı hissetmedim. Ayrıca çok kısa bir süre kalmama rağmen Üsküp’te çok güzel dostluklar edindim. Üsküp insanı o kadar sıcak ki bağrına bastığında bırakmak istemiyor ve sen Anadolusun, Anadolu kokuyorsun diyerek sımsıkı sarıyor. Bu kentte Anadolu insanının sıcaklığını, samimiyetini buldum. Burayı gerçekten özleyeceğim…
Ali Osman Alaca kimdir?
Diyanet Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde Türk Tasavvuf Musikisi Korosu Şefi olarak görev yapıyorum. İmamlarımıza ezan, salayı güzel okuma eğitimlerine gidiyorum.
Marmara Üniversitesi – Türk Din Musikisi alanında Yüksek Lisans. Cumhuriyet Üniversitesi – İslam Tarihi ve Sanatları Musikisi alanında da Doktora.
Aslen Konya’lıyım. Konya’da doğdum büyüdüm. Selçuklu başkenti olan Konya’da halen ezanlar çok güzel bir şekilde okunuyor. Çocukluğumdan itibaren hafızlığımdan sonra meşhur Hafız Sadettin Kaynak’ın talebesi olan Ahmed Kirdiş isimli bir hocaefendi vardı. Bu hocanın Konya’da Aziziye Camii’nde musiki dersi verdiğini öğrendim ve bende hafız olduğum için kendimizi imamlığa hazırlama sürecinde idim. Ahmed Kirdiş hocaefendiye 11 yaşımda gittim. Orda bulunan diğer hocalarle beraber Türk musikisinin klasik eseler dediğimiz zor eserlerinden öğrenme sürecine başladım.
Hocamız günlük hem ezan, hem makamıyla birlikte bir sayfa Kur’an okutuyordu. Ondan sonra konservatuvar sürecim oldu. Ardından ilerleyen yıllarda Mevlana Sema topluluğu isimli bir toplulukta semazenlerle birlikte Mevlevi ayinleri okumaya başladım. 8 yıl Mevlevi ayinlerine gittim geldim, babam da Mevlevi idi. Onunla beraber ney üflemeye başladım aynı zamanda.
Ezan-ı Muhammedinin tarihçesi
Ezan-ı Muhammedi Medine-i Münevvere’de okunmaya başlamış. Bir rivayete göre hicretin 1.yılında diğer rivayete göre 2. Yılında okunmaya başlamış.
Ezan-ı Muhammedi bir rüya vesilesiyle okunuyor. Bu rüya ise şöyle başlıyor; O dönemde insanlar namaza çağrı için farklı arayışlar içerisine giriyorlar. Kimisi çan çalalım diyor, kimisi ateş yakalım, kimisi de diyor ki salah, salah(namaz, namaz) bağıralım diyor. Peygamberimizde biraz daha bekleyin diyor. Sanki bir işaret bekliyor. Bir dönem Müslümanlar “salah salah” diye namaza geliyorlar.
Bir gün Abdullah bin Zeyd isimli sahabi rüyasında ezanın sesleri kendisine öğretiliyor, okutuluyor. Aynı rüyayı, aynı zamanda 7 sahabi daha rüyayı görüyor. Ertesi gün bunu Peygamberimize rüya gördüklerini iletiyorlar. Asıl burda Peygamberimizin burda bize öğrettiği birşey var. Rüyayı gören sahabiye demiyor çık ezanı oku diye. Sana ne öğretildiyse onu git Bilal’e öğret onu diyor. Yani burda birşey öğreniyoruz ki işi ehline vermemizi söylüyor. Çünkü Bilal güzel sese sahipti.