ABD’de sivil haklar alanında verdiği mücadeleyle ırkçılığa karşı sembol isimlerden biri haline gelen Müslüman aktivist Malcolm X, vefatının 56. yılında anılıyor.
Malcolm X, siyahlara yönelik ırkçı politikalara karşı adalet ve özgürlük arayışı hareketlerinin zirveye çıktığı İkinci Dünya Savaşı sonrası özellikle Amerikan tarihine damga vurmuş isimlerin başında geliyor.
O yıllarda özellikle kolonyalizm sonrası kimliğini arayan İslam dünyası halkları için de bir kahraman olarak öne çıkan Malcolm X, özgürlük, eşitlik ve adalet için verdiği mücadeleyle dünyada da simge isimlerden biri olarak hatırlanıyor.
Irkçılıkla mücadele eden bir rahibin oğlu olarak doğdu
Esas ismi “Malcolm X Little” olan Malcolm X, 19 Mayıs 1925’te 7 kardeşin 4’üncüsü olarak Nebraska’nın Omaha şehrinde dünyaya geldi.
Annesi Louise Little, siyahilerin hakkını savunan bir sendikada sekreter, babası Earl Little da “Marcus Grays” adlı Jamaika kökenli siyahi bir aktivistin düşüncelerinden etkilenmiş bir rahipti.
Malcolm’un babası Amerika’da beyazların arasında siyahilere yer olmadığını düşünüyor ve köle olarak getirildikleri Afrika’ya tekrar göç etmelerini savunuyordu.
Baba Earl, siyahilerin bağımsızlık düşüncelerinden dolayı beyaz ırkçılardan, özellikle Klu Klux Klan’dan defalarca ölüm tehdidi aldı. Bu nedenle Little ailesi, birkaç kez yer değiştirmek zorunda kaldı ancak gittikleri hiçbir eyalette beyaz ırkçılığın tacizinden kurtulamadı.
6 yaşında babasız, 12 yaşında annesiz kaldı
Malcolm, 4 yaşındayken bir gece evleri ateşe verildi. 6 yaşındayken de babası bir tramvay yolunda ölü bulundu. Polis, babanın ölümünü raporlara kaza olarak kaydetse de ailesi buna hiçbir zaman inanmadı. Anne Louise, üzüntü ve çaresizlikten akli dengesini kaybettiği teşhisi konularak 26 yıl yatacağı Michigan’daki akıl hastanesine kaldırıldı.
12 yaşında kardeşleriyle annesiz ve babasız kalan Malcolm X, bir süre beyaz koruyucu ailenin yanında yaşadı. Okulunda başarılı bir öğrenciyken, avukat olma isteğine karşı beyaz öğretmeninin kendisine daha gerçekçi olup “marangoz” olmasını tavsiye edince, Malcolm okulunu bıraktı.
Malcolm, 15 yaşında, Boston’a üvey ablasının yanına geçti, ayakkabı boyacılığından lokantalarda garsonluğa kadar her işi yaptı. Boston-New York treninde yiyecek satarken, siyahi mahalle Harlem’i tanıyan Malcolm, buradaki sokaklarda karıştığı uyuşturucu, hırsızlık, fuhuş gibi suçlardan 21 yaşına girmeye birkaç ay kala 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Adi suçlu olarak girdiği hapishaneden “siyahi aktivist” olarak çıktı
Hapishane, Malcolm X’in hayatını değiştiren en büyük dönüm noktası oldu.
“Düşünmek için en iyi yer ya üniversite ya da hapishane” diyen Malcolm X, demir parmaklıklar ardındaki yıllarını okuyarak geçirdi. Burada, Elijah Muhammed’in lideri olduğu Nation of Islam (İslam Milleti) hareketi ile tanıştı.
1952’de hapisten çıkar çıkmaz Nation of Islam’ın merkezi Detroit’e giden Malcolm, kendine kölelik zamanlarında beyaz efendiler tarafından verildiğini söylediği “Little” soy ismini reddederek Afrika’daki kayıp köklerine atfen bilinmeyen anlamında “X” soyadını kullanmaya başladı.
Nation of Islam, İslam akidesinin öğretilerini tam olarak kavramamış, beyaz ırkçılığa karşı tepkisel olarak siyah ırkın üstünlüğünü savunan, aslında kendi içinde ırkçı bir hareketti.
Malcolm X, yaklaşık 400 üyesi olan bu marjinal grubun en ateşli savunucusu oldu ve kısa sürede üye sayısını 40 binlere ulaştırdı, Amerika’da “temple” dedikleri merkezlerin sayısını 4 iken 22 eyalette 50’ye çıkardı.
Malcolm X, 1958’de Dr. Betty Sanders ile hayatını birleştirdi. Çiftin biri erkek 6 çocuğu dünyaya geldi.
O yıllarda Elijah Muhammed’i referans göstererek yüzlerce konferans veren, medya ve üniversitelerde konuşmalar yapan Malcolm X, uzun boyu, karizmatik kişiliği ve güçlü hitabeti ile ulusal düzeyde tanınmaya başladı.
Beyaz ırkçı şiddete gerekirse şiddetle karşılık verilebileceğini vaaz eden Malcolm, çok geçmeden FBI’ın kırmızı listesine girerek yakın takibe alındı.
Malcolm X, 1959’da Gana, Sudan, Nijerya, İran, Suriye, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahatler düzenledi, dini ve siyasi liderlerle görüştü.
Nation of Islam içinde en etkili ama aynı zamanda en dalgalı dönemi 1960-1964 yıllarında Malcolm X’e ve ailesine yönelik FBI ve polis baskısı artarken, kendi hareketi içinde de kıskançlıklar ve çıkar sorunları gün yüzüne çıkmaya başladı.
ABD Başkanı John F. Kennedy’nin 1963’te suikast ile öldürülmesi üzerine “Ne ekersen onu biçersin” şeklindeki yorumuna tepkileri fırsat bilen Nation of İslam yönetimi, Malcolm’a 3 ay konuşma yasağı getirdi. Bu dönemde Malcolm X, özellikle peygamber gibi gördüğü lideri Elijah Muhammed’in yanında çalışan genç kadınlarla uygunsuz ilişkilere girdiğini öğrenince büyük hayal kırıklığı yaşadı ve ırkçı fikirlerini savunduğu Nation of İslam konusunda ciddi sorgulamalar yapmaya başladı.
İslam kardeşliğini Kutsal topraklarda gördü
1964’te Nation of Islam ile ilişkisini tamamen kesen Malcolm X, aynı yıl nisanda hacca gitti.
“Kutsal topraklarda daha önce hiç şahit olmadığım şekilde, dünyanın dört bir yanından gelen her tür renkte insanların birlik ve kardeşlik ruhunu gördüm.” diyen Malcolm X, Amerika’daki ırkçılığa çözüm olarak Sünni İslam’ın kardeşlik öğretisine inanmaya başladı.
Hac dönüşü “El Hac Malik el Shabazz” ismini kullanmaya başlayan Malcolm X, Harlem’de “Müslümanların Camisi Inc.” adlı yeni bir oluşum kurdu, siyahlara karşı uygulanan adaletsizliğe ve ırkçılığa karşı Amerikan sistemindeki ikiyüzlülüğü uluslararası platformlara taşımak için Birleşmiş Milletler (BM) ile yapılabilecek ortak projeler üzerine çalışmalara başladı.
Malcolm X’e karşı Nation of Islam, tehdit ve baskılarını artırdı. 14 Şubat 1965’te saat 03.30 civarı evine yangın bombası atıldı. Olayda mucize eseri kimse yaralanmazken, Malcolm X saldırının “Elijah Muhammed’in emriyle” yapıldığını söyledi.
Bir hafta sonra da henüz 40 yaşına basmamışken, Harlem’de Audubon Ballroom Konferans Salonu’nda yaklaşık 400 kişiye konuşma yapmak için çıktığı kürsüde suikasta uğradı, vücuduna yakın mesafeden 20’den fazla kurşun isabet etti. Vurulduğunda eşi Betty Shabazz, en büyüğü 7 yaşında 4 kızıyla salondaydı ve Malcolm X’in yüzlerini hiç göremeyeceği ikiz kızlarına hamileydi.
Malcolm X’i kimin öldürttüğü konusu tam olarak açıklığa kavuşmadı. Suikastta Nation of Islam üyelerinin, onların da ardında FBI’ın parmağı olduğu şüphesi hiç silinmedi. Suikasttan sonra tutuklanan 3 kişi, ömür boyu hapse mahkum edildi.
Otobiyografisinin yazılması için 1963’te yazar Alex Haley ile çalışmaya başlayan Malcolm X, “Bu kitap yayımlandığında ben hala yaşıyor olursam, bu bir mucize olacak.” demişti. Ölümünden birkaç ay sonra Haley kitabı tamamladı ve “Malcolm X’in Otobiyografisi” adıyla yayımlandı.
1992’de ünlü oyuncu Denzel Washington’un canlandırdığı ve çeşitli ödüller kazanan “Malcolm X” filminin de kaynağı olan kitap, 1998’de Time tarafından “20. Yüzyılın en etkili 10 kitabı” arasında gösterildi.
Bugün New York’un Hartsdale bölgesindeki Ferncliff kabristanında mütevazı bir mezarda yatan Malcolm X’in hayat hikayesi, karizmatik kişiliği ile ırkçılığa, adaletsizliğe karşı verdiği tavizsiz mücadele ve insan hakları konusunda ulaştığı nokta hala insanlığa ışık olmaya devam ediyor.
– 6 yaşında babasız, 12 yaşında annesiz kalan Malcolm X, Harlem sokaklarında karıştığı suçlardan 21 yaşına girmeye birkaç ay kala 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı
– Malcolm X, adi suçlu olarak girdiği hapishaneden 1952’de sivil haklarla mücadelede Amerikan tarihine damga vuracak bir lider olarak tahliye edildi
– Özellikle son yıllarda beyaz ırkçılığın ve göçmen karşıtlığının arttığı bir dönemde Malcolm X’in 56 yıl önce ölümüyle geride bıraktığı mirası, daha bir anlam kazanıyor
AA