AB-Batı Balkanlar ‘Sofya Zirvesi’: Balkanlar AB’yi Kurtarabilecek Mi?

AB’nin tüm bu uğraşlara rağmen Balkanlar’da geleneksel aktör olan Türkiye’nin yanında son zamanlarda Çin ve Rusya’nın da ekonomik ve kültürel etkisinin dışında Brexit’ten sonra İngiltere’nin Balkanlara yönelik geliştiren ayrı politikaları söz konusu sürecin uzun vadede başarıya ulaşması zorluklarını göstermektedir.

Omer Jashari / Dünya Bülteni

2003 yılı Selanik zirvesinden sonra Avrupa Birliği (AB) Balkanlar’daki entegrasyon sürecini hızlandırmak adına ilk defa tüm AB ve Batı Balkanları içeren ilk zirve niteliğini taşıyor. Batı Balkanlardaki ekonomik işbirliği, ulaşım, güvenlik ve entegrasyon alanındaki bölgesel iş birliğinin arttırılması adına toplanan zirvede AB’nin aynı zamanda Balkanlara yönelik yeni stratejisini oluşturmaktadır.

AB içinde özellikle Doğu Avrupa ülkeleri Polonya’dan Macaristan’a kadar siyasal ve ideolojik meydan okumaları AB’yi ciddi anlamda sorgular hale getirmektedir. Üstelik bu dönemde Brexit olayı ve Yunanistan krizi gibi daha büyük krizler hiç olmadığı kadar AB projesini sorgular hale getirdi. Avrupa kıtasında popülist ve ırkçı akımların ve hareketlerin artmasıyla birlikte İngiltere’den sonra şimdi de İtalya’daki aşırı sağ ve sol radikal grupların birleşmesiyle AB’yi yeni bir çıkmaz sokağa sokabileceği bir gerçektir. AB’nin İtalya halkının ekonomik krizdeki sıkıntılarını çözmede aciz kalması İtalya’daki marjinal grupların güç birleşimine itmesine yol açarak AB kuşkuculuğunu büyük ölçüde arttırmış durumundadırlar. Euro bölgesinden çıkma ve Euro gibi para birimini kullanmayı bırakma gibi vaadlerde bulunan bu tür gruplar AB içinde git gide kamplaşmalara yol açmaktadır.

Oluşan bu konjonktüre bağlı olarak Almanya önderliğindeki AB projesine sahiplenen ülkeler çatlaklara karşı bazı adımlar almakla çareyi bulmaya çalışıyor. Bu çerçevede Batı Balkanlar olarak bilinen ve henüz AB’ye entegre olmayan ülkelere yönelik entegrasyon politikaları geliştirildiğini görülüyor.

AB son dönemde ise Batı Balkanlar olarak bilinen ve genellikle Kosova, Bosna Hersek, Makedonya ve Arnavutluğu içine alan nüfus itibariyle Müslümanlardan oluşan ülkelerini entegrasyon sürecine hız verdiğini gözüküyor. Bunun dışında Sırbistan ve Karadağ Rusya’nın etkisinde olan bazı Slav ülkelerini entegre etmeye yönelik ciddi çalışmalar olduğunu gözlemlemek mümkündür.

Bu adımlar çerçevesinde AB siyasal bir entegrasyondan önce kültürel ve ekonomik olarak bazı ortak projeler üzerinde durmaktadır. Yeni yolların inşası, limanlar, posta ve telekomünikasyon, enerji ve ticaret alanındaki bölgesel işbirliğini arttırmak adına ‘Berlin süreci’ olarak bilinen sürecin son ayağı da geçen hafta sonu Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da gerçekleştirilen ve ‘Sofya Zirvesi’ olarak adlandırılan AB-Batı Balkanlar süreci ile devam etti.

Zirvede Bulgaristan misafirliği dışında 28 Avrupa ülkesinin liderleri 6 Batı Balkan ülkelerin mevkidaşlarıyla buluşarak çeşitli görüşme ve mini zirveler gerçekleşti. Zirve’de konuşma yapan Almanya Şansölyesi Angela Merkel ‘Hepimiz, Batı Balkan ülkelerinin güvenli bir geleceği olmasını istiyoruz. Bölgede güvenlik ve istikrarın olması tüm AB’nin ortak çıkarlarına uyar’ diyerek AB’nin ve özelinde Almanya’nın Balkanlara olan yaklaşımı ve perspektifini ortaya koyma bakımından önemlidir. Merkeli destekleyen Avustruya’nın Başbakanı Kurz da benzer açıklamalarda bulundu.

İlinden Makedonya Cumhuriyeti

Sofya’da gerçekleştirilen AB-Batı Balkanlar Zirvesinde kabul edilen sonuç bildirgesinde yine demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi AB’nin temel kriter ve prensipleri içeriyor. Berlin sürecinin bir devamı olarak iyi komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi, bölgesel istikrar ve karşılıklı işbirliğinin yanında AB, Batı Balkanlar’ın Avrupa perspektifini desteğini yineledi. Resmi olarak zikr edilmezse de zirveden çıkan en somut anlaşma ise Yunanistan ve Makedonya arasındaki isim sorunun çözülmesidir. Geç sabah saatlerine kadar ortak çalışma yapan Makedon ve Yunan müzakerecilerin prensipte Makedonya’nın ‘İlinden Makedonya Cumhuriyeti’ ismi üzerinde anlaşma sağladıkları yönünde mutabakata varıldığını söyleniyor. Bunun için de Yunanistan Başbakanı Çipras ile Makedonya Başbakanı Zoran Zaev arasında yapılan görüşmede de söz konusu durumun yansımasını görmek mümkündür.

Zirve elbette ilkleri de kendi içinde barındırmaktadır. Zira uzun bir dönemden sonra AB’nin Balkanlara yönelik ilgi ve alakasının somut bir örneğini teşkil etmektedir.

Kosova’nın ilk defa eşit bir devlet olarak katılması ve Sırbistan’ın bu duruma karşı fazla itiraz etmemesi AB’nin Batı Balkanlar ile ilgili sorunların çözümü noktasında yaklaşıldığını ifade edilebilir. AB içinde İspanya’nın Kosova’nın katılımı konusundan tüm itirazlarına rağmen, Kosova diğer delegeler ile eşit olarak temsil edilmesi önemli olarak görülmektedir. İspanya dışında Kosova’yı tanımayan Slovakya, Güney Kıbrıs ve Yunanistan gibi ülkelerin itiraz etmemesi AB’de daha olumlu bir havanın oluşması anlamına gelmektedir. Üstelik bu tür üst düzey zirvelerde Kosova ve Sırbistan üst düzey yetkililerin ortak bir platformda en azından sözlü çekişme olmadan Balkanlar’ın yeni bir evreye girdiğin anlamına gelmekle birlikte her iki ülkenin de iç dinamikleri ne kadar izin vereceği konusunda ise ayrı bir mesele olduğunu belirtmek gerekir.

Bulgaristan’ın Değişen Yaklaşımı

Sofya’daki zirvede Bulgaristan’ın rolü ayrıca ele alınması gereken bir meseledir. Zira Bulgaristan giderek AB içinde Balkanlar’ı farklı bir şekilde okuyan bir ülke haline gelmiş durumundadır. AB Dönem Başkanlığını yürüten Bulgaristan bu avantajı oldukça ülkesi adına kullanmaktadır. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ayrıca diplomatik kanallarını etkin bir şekilde kullanan bir kişi olarak öne çıkmaktadır. Borisov zirvenin ev sahibi olarak oynadığı rolün dışında AB ve Balkanlı liderlerle yaptığı ayrı ayrı görüşmelerde de ciddi bir ağırlığı koyduğunu görülüyor. Borisov, doğal gaz enterkonnektör bağlantısı inşaatına ilişkin Sırp Cumhurbaşkanı Vuçiç ile ortak anlaşma metni imzaladı. Aynı zamanda Kosova Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi ile de görüşmede bulunan Boykov’un bu yaklaşımı elbette Bulgaristan adına oldukça yenidir.

Bu zirvede Bulgaristan’ın geleneksel olarak ilişkilerin soğuk olarak bilinen özellikle Kosova, Bosna Hersek ve Arnavutlukla ilişkilerini geliştirilmesi noktasında dikkat çekmektedir.

Bulgaristan ayrıca Makedonya-Yunanistan isim sorununu çözmek için ciddi uğraş içinde girdiğini ve anlaşmada kritik bir rol oynadığını görülüyor.

Bulgaristan hem Batı açısından ancak özellikle AB için tampon bir ülke konumunda rol oynamaktadır. Türkiye ile Balkanlı Müslüman nüfus arasındaki karasal bağlantısını kesen Bulgaristan aynı zamanda Türkiye’nin de Avrupa’daki etkisini kısıtlayıcı bir rol niteliğindedir. Bunun için AB içinde Bulgaristan’ın giderek artan bir rolünün yanında AB nezdinde güvenilen ve stratejik bir konum haline geldiğini ifade ediliyor. Bulgaristan’a verilen bu rolünü Borisov’un, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Junckerle birlikte ortak basın toplantısı düzenlenmeside de görüldü.
Şüphesiz zirvenin de Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da gerçekleştirilmesi ayrı bir mesaj taşımaktadır. Bir nevide AB’nin sınırlarını da çizen bu zirve Türkiye’ye yönelik bir mesaj da taşıyor.

**
AB’nin tüm bu uğraşlara rağmen Balkanlar’da geleneksel aktör olan Türkiye’nin yanında son zamanlarda Çin ve Rusya’nın da ekonomik ve kültürel etkisinin dışında Brexit’ten sonra İngiltere’nin Balkanlara yönelik geliştiren ayrı politikaları söz konusu sürecin uzun vadede başarıya ulaşması zorluklarını göstermektedir. İngiltere bu yaz aylarda Batı Balkanlar ülkeler ile ayrı bir zirve düzenleyeceğini açıkladı. Bu konjonktürde İngiltere Başbakanı May’in Makedonya başkenti Üsküp’ü ziyaret etmesi önemli bir mesajdır. 25 yıl sonra Başbakan düzeyde ziyaret gerçekleştirilmesi İngiltere’nin Brexit sonrası Balkanlara yönelik yaklaşımı ile ilgili ipuçlarını verme bakımından önemlidir. Bunun dışında İspanya’nın zirveden memnuniyetsizlik duyması diğer Doğu Avrupa ve İtalya’daki gelişmelerle birlikte AB açısından makro düzeydeki krizlerin Balkanlarla örtülecek kadar basit olmadığını söylemek mümkündür.

Read Previous

Türkiye’ye Batı Trakya suçlaması

Read Next

Radoviş Yörükleri

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *