Düğünü, takısı, ilk dansı falan derken bitti. Şimdi sıra tatil parasında… Tatilden döndüklerinde, mutlu olmak için yuva kuran gençleri, faizle alınmış kredi borçlarını ödemek için çalışmak bekliyor. Mutlu olmak için evlenenler, mutluğu tuhaf şatafatlarda harcayıp, asıl yuva kuracakları ve muhabbet edecekleri dönemde ‘borçları nasıl öderiz’ derdine düşüyorlar.
Balkanlar’da düğün sezonu, mâlumunuz yaz aylarında gelin arabaları ve ardından korna çalan arabalara rastlamak olağan bir durum. Akrabalar, tanıdıklar Ramazan ayı biter bitmez düğün furyasına kapılıp gittiler. Rumeli’de düğün adetleri ve gelenekleri konusunu yazmışımdır, bunun dışında da sosyal medyadan neredeyse artık canlı olarak düğünleri takip edebiliyoruz. Kim nasıl bir elbise giymiş, nasıl bir düğün yapmış, nerede yapmış, akabinde balayına nereye gitmiş gibi konular hep gözümüzün önünde artık. Çok mutluyuz, evleniyoruz, Allah muhabbet versin demek düşüyor bize.
Ancak dikkat çekmek istediğim başka bir konu var. ‘Ekonomik kriz var’ denildiğinde, çocuklar üniversite ya da okul çağında olduğu zaman veliler ağız birliği ile “nerde bizde okutma masrafı” diyor. Ancak ardından bir talebenin dört yıl okul masrafını bir gecelik düğünde harcayabiliyor. Bu nasıl mı oluyor, anlatayım.
Gençlere sorsanız eski geleneklerden bıkmış, modası geçmiş birçok şeyi yapmak istemiyor, eyvallah, buna durum da müsait değilse zaten yapılmasın. Önemli olan gençlerin yuva kurması, ne kadar varsa o kadar. Geçen günlerde Üsküp’te yaşayan Türkiyeli bir arkadaşımla konuşuyoruz. Üsküp Türk Çarşısı cıvıl cıvıl insan kaynıyor, hayalimiz bir kütüphane ve içinde kahve içilecek, arada bir toplanıp ilmî konular konuşacak mekân açmak. Bir maaşla kimse yaşayamaz bu devirde değil mi?
Bizimki bir hayal tabi, ama sonra bir baktık Üsküp’te bunun dışında neye yatırım yapılabilir, düşündük taşındık, boş muhabbet bizimki, buna ne vaktimiz var, ne de gücümüz. Yaz ayına gelince baktık bir sürü değişik adetler türemiş, millet çarşıya farklı şehirlere giderek tuhaf tuhaf süslemelere yığınla para harcıyor. Gülüştük aramızda, galiba düğün ve buna benzer konularda hizmet sunacak bir mekân açmak anca kurtarır bizi.
Her genç kızın hayali bir evlenme teklifi, bunun için de ayrı bir organizasyon lazım şimdi, eskiden bir dünür seçilir, bir çiçek ve çikolata yeterdi. Şimdi bunu sosyal medyada duyurmak gerek tabi, tek taşıydı, mekân kirasıydı, değişik bir fikirdi derken ilk adım atıldı. Sonra sözümüzü verdik, kurdelalar kesildi, ardından nişan, yeni elbiseler süslemeler için yapılan harcamalar, değişik hediyeler, balonlar, havai fişekler, nişan için salon, damada bohça derken düğüne biraz daha yaklaştık sanırım.
Kına gecesi, biraz modası geçmiş, dur buna bir cila atalım, davullu kızlar, defile gibi bir gece, değişik değişik elbiseler, kaftanı, yanında kırmızı özel kına elbisesi, yine bir salon, o da yemekli, canlı müzik olsa daha iyi olmazsa DJ gelir, sorun olmaz derken yine yüklü bir harcama.
Kına bitti mi, yeni moda neydi, ha ‘Bride to be’ yani, gelin oluyor bizim kız, buna da bir parti lazım şimdi. Balonlar, karton çerçevelerde gülen suratlar, son kız kıza tatil, eğlence, e tabi yine sosyal paylaşım sitelerde bunun reklamı derken çok şükür düğüne kavuştuk. Kuaför kısmına girmek dahi istemiyorum, bazı isim yapmış kuaförlere gidip “büyük” bir değişim yaşamak için can atan kızlar var. Salondan çıkınca “bizim kız nerede, bu kim” diye afallıyor insan. Sonra tüm yeni gelinler birbirine neden bu kadar benziyor, o kuaförde var bir sihir.
Damat zavallı, mahallenin berberinde başına geleceklerden habersiz yüzü gülüyor. Düğünü, takısı, ilk dansı falan derken bitti. Şimdi sıra tatil parasında… Tatilden döndüklerinde, mutlu olmak için yuva kuran gençleri, faizle alınmış kredi borçlarını ödemek için çalışmak bekliyor. Mutlu olmak için evlenenler, mutluğu tuhaf şatafatlarda harcayıp, asıl yuva kuracakları ve muhabbet edecekleri dönemde ‘borçları nasıl öderiz’ derdine düşüyorlar.
Para yok deniliyor ya, geçen Bit Pazarı’nın yanında “kadınlar çarşısı” denilen çeyizlik, düğünlük, kumaşlar ve malzemeler satılan meşhur bir pazarımız var bizim. Yazıyı yazmadan uğrayayım dedim. İğne atsan yere düşmez, millet harıl harıl para harcıyor, kayınvalidelerin elinde bir mendil, alnındaki terleri siliyor. Gençtir, bir yerlerde görüyor o da istiyor, ne yapalım, derken birkaç yıl sonra geçimsizlik, stres ve dağılan yuvalar…
Zorlaştırıyoruz, kolaylaştırmıyoruz! Yeter, biraz kendimize gelelim artık!