Bosna’daki savaş yıllarında Devlet Başkanlığı Konseyi üyeliği yapan Sırp asıllı eski siyasetçi Mirko Pejanovic, 1992’deki bağımsızlık referandumunda bazı Sırpların da “evet” oyu kullandığını söyledi.
AA muhabirine konuşan 73 yaşındaki Pejanovic, 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapılan bağımsızlık referandumu ve sonrasında yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yugoslavya’nın parçalanmaya başladığı dönemde merhum Boşnak lider Aliya İzetbegoviç ile dönemin Makedonya Cumhurbaşkanı Kiro Gligorov’un “ortak bir ülke” seçeneği sunduğunu anlatan Pejanovic, birçok çözüm önerisi gibi bunun da ülke içindeki diğer cumhuriyetler tarafından kabul edilmediğini belirtti.
Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerinde sosyalizmin yıkıldığı bu dönemde eski Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetler arasında çok partili sisteme ilk olarak Slovenya’nın geçtiğini anımsatan Pejanovic, Slovenya’yı Hırvatistan ile Bosna Hersek’in izlediğini ifade etti.
Slovenya ve Hırvatistan’ın 1991’de Yugoslavya’dan ayrılma kararı almasının ardından Bosna Hersek’in de bağımsızlık referandumuna gitmeye karar verdiğini dile getiren Pejanovic, Radovan Karadzic önderliğindeki Sırp Demokrat Partisinin (SDS) buna karşı çıktığını hatırlattı.
“Sırplar da bağımsızlığı destekledi”
Pejanovic, çok partili sisteme geçildiği dönemde SDS’nin Bosna Hersek’i bir devlet olarak değil, bir yönetim birimi olarak nitelendirdiğini anımsatarak, “Maalesef bu görüşe bugün de rastlamak mümkün.” değerlendirmesinde bulundu.
Yugoslavya krizinin çözümü noktasında Avrupa Topluluğu ara buluculuğunda düzenlenen bir konferansta referandum seçeneğini değerlendirmek üzere bir komisyon kurulduğunu anlatan Pejanovic, “Komisyon, ülkenin bağımsızlığına halkın karar vermesi gerektiği kanaatindeydi. Komisyonun bu kararı referandum seçeneğini güçlendirmişti.” dedi.
Bağımsızlık referandumuna Bosna Hersek halkının yüzde 64’ünün katıldığını hatırlatan Pejanovic, “Katılanların yüzde 99’u ‘evet’ dedi. Sırplar da referandumu desteklemeseydi katılım yüzde 64’e ulaşmazdı. Sonuçlara baktığımızda ülkenin bağımsızlığını bazı Sırpların da desteklediğini görüyoruz.” diye konuştu.
Pejanovic, Bosna Hersek’in bağımsızlığının 6 Nisan 1992’de Avrupa Topluluğu, ABD ve diğer birçok ülke tarafından tanındığına işaret ederek, “Bosna Hersek bu şekilde tıpkı Hırvatistan ve Slovenya gibi çağdaş dünyaya ve siyasi sisteme dahil olmayı başarmış, 1992’nin Mayıs ayında BM üyesi olmuştur.” ifadelerini kullandı.
Bağımsızlığa giden süreçte meclis çalışmalarını terk eden SDS’nin, milliyetçi Sırp lider Slobodan Milosevic önderliğindeki Belgrad yönetimiyle koordinasyon içinde olduğunu kaydeden Pejanovic, “Milosevic rejimi, bağımsızlık kararına karşı tutumunu hayata geçirmek için Yugoslav ordusunu kullandı. Bu, sıradan bir ayaklanmadan çok anlaşmazlık neticesinde askeri bir gücün bir devlete saldırmasıydı. Bu saldırının nereye varacağı belliydi.” değerlendirmesinde bulundu.
Bosna Hersek’i oluşturan iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nde (RS) 1 Mart Bağımsızlık Günü’nün kutlanmamasına da değinen Pejanovic, “Bu şekilde Bosna Hersek’in bir devlet olduğu gerçeği inkar edilmeye çalışılıyor ancak tarihi silmek mümkün değildir.” dedi.
“Bosna Hersek sorunu uluslararasılaştırılmıştır”
Pejanovic, savaşın devam ettiği 1994’te Milosevic ile yaptığı bir konuşmayı anımsatarak, “Milosevic bana, ‘Benimkilerin herhangi bir barış planı yok. Onlar savaş ve katliam taraftarı. Dünyanın Bosna Hersek’e egemen ve bağımsız bir devlet olma imkanı tanıdığını görmüyor yahut görmek istemiyorlar’ demişti. Milosevic o an gerçeği kabul etmişti. Müzakerelere başlanmış ve nihayetinde de barış sağlanmıştı.” ifadelerini kullandı.
Bosna Hersek sorununun uluslararasılaştırıldığını söyleyen Pejanovic, “Uluslararası toplum, savaşın durdurulması, Bosna Hersek’e gelişim olanağı sağlanması, ülkenin Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyeliği için kollarını sıvamıştı.” dedi.
Pejanovic, sadece ülkede değil, bölgede de barış ve istikrarın korunması için Bosna Hersek’in NATO ve AB’ye üyelik süreçlerinin hızlandırılması gerektiğini sözlerine ekledi.
AA