Ramazan ayının son günlerini yaşarken içten içe hüzün, içten içe bayram sevinci ve heyecanı sarıyor herkesi. Bu heyecana Türkiye’deki seçimler de ortak oluyor. Bu heyecanı sadece Türkiye’de yaşayan vatandaşlar değil, dünyanın birçok ülkesinde yaşayanlar da paylaşıyor. Bize ne oluyor peki, neden heyecanlıyız diye birkaç noktada buna değinmek istiyorum bu yazımda.
Evet, seçim sizin ama bundan etkilenecek olan kocaman bir coğrafya var, bu nedenle sorumluluğunuz bir kat daha fazla. Birkaç aydır sizler gibi bizler de siyasilerin konuşmalarını, vaatlerini takip ediyoruz. Şimdi biraz daha kolay, her yerde uydu antenleri var, tüm kanallar bizlerin de televizyonlarında. İktidar ile muhalefet her yerde var ve her seçimde olması çok doğal. Biri beyaz derse diğeri siyah der, gri der. Ancak bazen bazı konuşmalar sırf muhalif olmak için yapıldığında hem çok absürt duruyor, hem de samimi gelmiyor. Hatta bazen gülünç oluyor. Neyin ne olduğunu, kimin kime bağlı olduğunu aşağı yukarı ayırt edebiliyoruz.
Geride 15 Temmuz gibi bir darbe girişimini bırakmış, Afrin Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarından başarıyla çıkabilmiş bir ülke var. Avrupa’nın ve Batı’nın kontrolü altında olmayan, karşısında ABD olsa bile boyun eğmeyen ve her şeye rağmen dik durabilen, güçlü olmaya çalışan bir Türkiye var. İster terör grupları olsun, ister Batı’nın ekonomik oyunları olsun hiçbirinin etkisi artık eskisi gibi değil. Neden? Çünkü uyanan bir ülke var ve bu ülkenin istediği sadece kendi bağımsızlığı ve yaşadığı coğrafyada sınırlarını koruyabilmesi, milletine güzel bir gelecek kurabilmesi. Bunu benim biri dışarıdan biri bile görebiliyorsa Türkiye içindeki vatandaş da görüyordur, bu nedenle uzun uzadıya bunu anlatmama gerek yok.
Kim ne derse desin, hangi ideolojiyi savunursa savunsun, hangi partiden olursa olsun görebildiği bir gerçek var; Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği. Erdoğan, sadece Türkiye için değil, kocaman bir coğrafyanın ülkeleri için de güçlü bir lider vasfında. Karşısına bugüne kadar çıkan güçlü bir rakip de yok. Seçimlerde ona oy vermeyecek olanlar rakiplerine inandıkları için değil, sadece ona oy vermemek için oy vermeyecek. Dediğim gibi, seçimi siz yapacaksınız ama birçok ülke ve birçok ülkede yaşayan Türkler olsun Müslümanlar olsun etkilenecek bundan. Türkiye’yi seven biri olarak söyleyebileceğim tek şey var, vatanını seven ve dış güçlere peşkeş çekmeyecek birine oy verin. Ancak tabloda görünen de şu: “Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz.” İktidarı paylaşmak zordur, ancak muhalefet kolay paylaşılır, bizler de sizin gibi milletvekili pazarlığı gördük, bir birleşip sonra ayrılanları gördük. Daha baştan tökezleyenlere vatan emanet edilir mi siz karar verin. “Seçim bizim size ne oluyor” diyebilirsiniz yine. Anlatayım.
Her şey yolundaydı, bir seçim havası olması gerektiği gibiydi, arada güldük biz de ama dikkatimi çeken bir olay oldu. Mesela siyasilerin işi zordu, çünkü gerçekten son dönemde güçlü ve modernleşen bir ülke vardı, bu “modernleşmekten” siz ne anlarsınız bilemem ama birçok ülkeden çok daha güzel ve güçlü görünüyorsunuz uzaktan. Dosta güven, düşmana korku salıyorsunuz. Her neyse, muhalefetin konuşmalarını da takip ettik, “hazır yapılmışı” olan birçok projenin üzerine ne vaat edebilirler diye. Zor tabi işleri, yapamıyorsak o zaman farklı bir şey yapalım “kapatalım” diye düşünmüş olacaklar ki mantık dışı bazı cümleler çıktı. “TİKA’yı kapatalım”, ardından ”yok TRT demek istedim”, daha neyi ne için yapmak istediğini bilmeyen bir mantıkla kurulmuş cümleler. Siyasetçi dediğin yenilikler açar, daraltmaz genişletir, satmaz, satın alır, velhasıl halkın refahını düşünür. Neden kendilerine oy vermeniz gerek diye seçenekler sunar vatandaşlarına.
TİKA’nın neler yaptığını elbette siz Türkiye’de haberlerden izlersiniz, birkaç dakikada geçer gider. Ancak yüz yıldır yetim kalan bu coğrafya onu yaşar, onunla yaşar, onu yaşatır. Ben elbette TİKA’nın Balkanlar için neler yaptığını bilirim, çünkü buna şahidim. Afrika’da yaşayan da kendi ülkesinde olanlara şahittir, Orta Asya’da yaşayan da kendi ülkesinde vs. Siyaseti bir kenara bırakıp biraz da bunlardan konuşalım.
Geçen günlerde Ankara’da Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı olan TİKA ve Stratejik Düşünce Enstitüsü işbirliğinde 11 Balkan ülkesinden bilim adamı, akademisyen, sivil toplum kuruluş temsilcileri, din adamları ve yabancı basın mensuplarının katılımıyla “2. Balkan Buluşması” düzenlendi. Bu buluşmadan sonra birçok başlık öne çıktı. Bunlar, “Farklılıklardan güç alarak yükselen Balkan ruhu inşa edilecektir. Türkiye’nin Balkanlar’daki derdi nüfuz değil barıştır. Güçlü bir Türkiye Balkanlar için yararlıdır” gibi konular masaya yatırıldı. Bu konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın kaleme aldığı “Türkiye Balkanlar’da ne istiyor?” yazısını okuyun okutturun. Bu yazının beni duygulandıran kısmı, “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanı geldi” cümleleri oldu. Son on beş yılda canlanan ve güçlenen ülkeler arası ilişkiler, hep birlikte bu güzel gönül coğrafyasının güçlü olması için atılacak daha çok adımların olacağının ispatıdır.
Türkiye bir destan yazdı ve yazacak, Türk milleti gittiği her yere hoşgörü ve adaleti götürdü çünkü. Sadece tek başına TİKA’nın yaptıkları bile takdire şayandır. Tek tek anlatmak için sayfalar yetmez. Gerek sağlık kurumlarında, gerek eğitimde, keza ziraatta ve kültürde, tarihi eserlerin restorasyonlarında, her yerde TİKA’nın amblemini görüyoruz. Gezdiğiniz ülkelere sizden önce TİKA uğramıştır. Üsküp’teki koordinasyon merkezinde gece gündüz çalışan kardeşlerimizi görünce içimiz rahat uyuyabiliyoruz. Biliyoruz ki bizim de burada bir Türkiye’miz var, sınırları aşmamıza gerek yok, elçilikler ve bütün Türk kurumlarında açılan kapılarımız var. Bizi yüz yıl önce gözü yaşlı bırakmak zorunda kaldınız ama bugün geldiğinizde sevinç gözyaşlarıyla karşılaşıyorsunuz. Sizi karşılarken biz, burada yalnız kaldığımız dönemlerde nelerle başa çıktığımızı ve hiç değişmediğimizi, bir gün yeniden kucaklaşacağımıza inandığımızı söylerken yaşanan o duyguların tarif edilemez. Hangi vatansever buna mani olmak ister söyleyiniz? Soros mu gelsin, sömüren ve ülke karıştıran batı kuruluşlarıyla mı kalalım ki onları da görüyoruz. Buralarda FETÖ ile kol kola gezenlerin en büyük rahatsızlığı TİKA ve diğer Türk kurumları. Kimi sevindirmek istiyorsunuz? “Evlad-ı Fatihan” öyle kolay söylenmez, bunun ispatı bir Fatihâne yürek ister. Vatansız kalanlara vatan olan, milletine hasret kalanlara millet olan, hasarlı ve yıkılmaya terk edilmiş, Mimar Sinan’ın ve ecdadın eli değmiş, Fatih’in emriyle yükselmiş nice minarelere dokunan ve onları onaran, Türkiye’nin dışardaki aynası olan TİKA’yı kapatacağım diyenlere cevabımız: “Bizi vatansız bırakanlarla aynı safta olmayın!”
Biz, sizler için burada kaldık, siz bizim için ve hepimiz için güçlü olun, yapacağınız her seçimde bizim kaderimiz de var bunu unutmayın. Siyasi istikrarın, barış ve huzurun sağlanması herkes için önemli. Karayolları projeleriyle kurulan yollardan daha çok gezeceğiz. Bizim özgüvenimizi yükselten bir Türkiye var çünkü, uzun yıllar beklediğimiz bir Türkiye var. Hep var olsun inşallah…