Tarih boyunca Kosova’nın ve dolayısıyla Arnavutların dostu olarak bilinen Türkiye’nin ülkedeki üst düzey FETÖ üyelerine operasyonu sonrası ülkeden çıkan çatlak seslerden anlaşıldığı üzere, Kosova’da mevcut bulunan örgüt üyelerinin bölge halkına tam olarak tanıtılması gerekliliği baş gösterdi.
Omer Jashari / Dünya Bülteni
Mart ayının sonunda MİT ile Kosova İstihbaratı (AKİ) etkin iş birliği sayesinde bir operasyon sonucunda Türkiye’de aranan ancak Kosova’ya firar eden altı üst düzey FETÖ mensubunun Türkiye’ye getirilmesi Kosova siyasetinde ciddi sarsıntılara yol açtı. Kosova siyasetinde olduğu kadar Kosova Başbakanı Haradinay’nın AKİ şefi ve İçişleri Bakanı’nı görevden alması ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkileri üzerine ilk defa Kosova-Türkiye ilişkilerinde böyle bir gerginlik yaşanmasına yol açtı.
Türkiye-Kosova ilişkileri veya daha genel ifade ile Türkiye-‘Arnavutlar’ ilişkileri ortak bir tarihe dayanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda 500 yıldan fazla hakim olması bu iki halk arasındaki bağın en güçlü yanını oluştururken, bu dönemde iki halkın birçok konuda kader birliği yapmıştır.
Türkiye’de milyonlarla ifade edilebilecek Kosova asıllı Türk vatandaşı yaşarken, kültürel olarak da modern Türkiye’de Kosova asıllı insanlar başta ordu olmak üzere güvenlik, siyaset, ticaret ve kültürde Türkiye Devleti’ne önemli katkılar yapmıştır. Osmanlı Devleti’nde birçok Kosova asıllı bürokrat Veziriazamlık makamına kadar yükselmiştir. Kültürel anlamda zikredilmesi gereken en önemli örneklerden bir tanesi Milli şair Mehmet Akif Ersoy’dur. Kosova asıllı Akif Türkiye’ye önemli katkılar yapmış bir isimdir.
Diğer yandan Kosova özelinde ve Arnavutlar genelinde Türk-İslam kültürünün ciddi anlamda etki bıraktığı görülür. Başta din olmak üzere kültürden güvenliğe kadar Türkiye tarih boyunca Arnavutların dostu olarak hareket etmiştir. Mesela bu tür bir örnek vermek gerekirse 1997 yılına geriye gitmek isabetli olur. 1997 yılında Arnavutluk’ta meydana gelen siyasi istikrarsızlık ve iç çatışma esnasında ortaya çıkan kargaşa ve devlet otoritesinin boşluğunda, iç krizi fırsat bilen Yunanistan’ın Arnavutluk’un güneyini işgal etme niyetini belirtmesi üzerine Türkiye, gerek askerî kanadın gerekse hükümet kanadının kararlı tutumları sayesinde işgal planları konusunda Atina’nın geri adım atmasında etkili olmuştur.
Bu olay Türk-Arnavut ilişkileri hafızasında çok ciddi bir jeopolitik ve psikolojik etki bırakmıştır. Bu gibi güvenlik olayları 1998-1999 Kosova Savaşı esnasında da yaşanmıştır. Türkiye gerek Kosova Kurtuluş Ordusu’na (UÇK) askeri ve lojistik destek gerek sivilleri koruma ve insani yardım sağlama konusunda önde gelen ülkelerden bir tanesi olmuştur. Bu çerçevede Türkiye NATO askeri müdahalesi kapsamında da ABD ile birlikte Sırpların Kosova topraklarından çıkarılmasında kilit rol oynamıştır.
2000’li yıllarda Kosova’nın geçiş dönemi ve bağımsızlığa götüren süreçte başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk yetkililerin ekonomik ve toplumsal anlamda ciddi yardımları söz konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tür tarihsel ve kültürel ilişkiler nedeniyle Kosova’ya karşı ayrı bir ilgisinin olduğunu her daim belirtmiş ve Balkanlarda Arnavutlara her tür desteğin verilmesine her zaman sıcak bakmıştır. Hatta kimi zaman AB yolunda Sırbistan gibi ülkelerin kızdırılmasına bile aldırış etmemiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tutumunun şüphesiz Kosova’daki muhafazakâr-Müslüman kitlede ciddi karşılığı olduğunu da belirtmek gerekir.
Gerek Türkiye’nin Balkanlara olan yaklaşımında Arnavutların rolü ve jeostratejik önemi, gerekse Arnavutlar açısından Türkiye’nin dostluğu ve himayesi karşılıklı olarak tarihsel boyutlara uzanmaktadır. Türkiye’nin, Kosova’nın kurulmakta olduğu askeri yapılanmasına, polis teşkilatı ve özellikle de istihbarat şebekesine verdiği destek ciddi boyutlara taşınmış durumda.
Kosova’nın bağımsızlığından sonra ekonomik olarak da Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabaları ciddi anlamda dikkat çekmiştir. 2008 yılından itibaren Türkiye’nin Kosova’daki doğrudan yatırımları 380 milyon dolardan fazla olarak hesaplanmaktadır. Kosova’nın ithalatında Türkiye 300 milyon doların üzerinde ihracatıyla Sırbistan ve Almanya’dan sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Türkiye Kosova’da başta inşaat olmak üzere sağlık, enerji ve sanayide önemli bir yer tutmaktadır.
Ancak ne var ki Kosova yeni bir devlet. Başta güvenlik aygıtları olmak üzere devlet oluşturma tecrübesinden yoksun Kosovalılar daha yeni yeni kurumsallaşma bilincini kazanmaktadır. Üstelik bu bilinç oluştururken 1912 yılından itibaren bu coğrafyada başta tarih yazımı ve öğretimi olmak üzere son yüzyılda Sırbistan altında Türkler ve Müslüman karşıtı ciddi bir kamuoyu oluşturuldu. Bunun için Kosova’daki siyasal ve kültürel elit tabaka genellikle laik, İslam karşıtı ve komünist bir ideolojiye sahiptir. Bu anlamda eski sosyalist-komünist siyasal elit demokrasiye geçiş sürecinde gömlek değiştirerek demokrat oldular. Savaştan sonrasındaki süreçte oluşan genç nesillerden oluşan kültürel ve siyasal elit de genellikle Batı eğitimli ve Avrupa merkezli bir bilince sahip olmalarından ötürü Avrupa’dan gelen söylem ve bilimi tanrılaştırmıştır.
Siyasal ve kültürel elitin bu tür özellikleri göz önünde bulundurarak tarih ve ideoloji gibi somut verilerle bir araya getirildiğinde Kosova toplumunun belli bir kısmının aslında Türk ve İslam kültürüne olduğu kadar tarih bilincine ne kadar yabancı olduğunu daha iyi anlaşılabilir.
Türk-Arnavut İlişkilerinde bir Parantez Olarak FETÖ Fitnesi
Son olaylar üzerinde düşünüldüğünde aslında Kosova’nın istikrarının ve devletin varoluşsal devamlılığının büyük ölçüde NATO ve ABD’nin iradesine bağlı olduğunu belirtmek gerekir. Aynı şekilde kültürel ve siyasal elitin büyük kısmı da Avrupa merkezli yaklaşıma sahiptir.
Bu durumu fırsat bilen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) insanların iyi niyetini ve henüz oturmamış devlet otoritesizliğini istismar etmeye çalışarak Balkanlar’da üslenmeye çalışıyor. Bu anlamda 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 200 kadar kişinin Türkiye’den Kosova’ya kaçtığı belirtilmektedir.
FETÖ Kosova’da yıllardır başta eğitim olmak üzere çeşitli kültürel aygıtlarıyla Kosova siyasi ve kültürel eliti kesim üzerinden nüfuz sahibi olmaya çalışıyor. Bu anlamda eski başbakanın, şu andaki başbakanın, eski istihbarat başkanının, şu andaki ve eski meclis başkanlarının ve şu anda Kosova meclisinde bulunan yüzde 30 kadar milletvekillerin çocukları FETÖ okullarında okuyorlar. Bu yüzdenin ciddi bir endişe kaynağı olduğunu belirtmek gerek.
Diğer yandan FETÖ özellikle medya üzerinden, ciddi anlamda ya manipülasyon yoluyla ya da satın alarak büyük ölçüde Kosova kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor. Ve şu ana kadar başarısız oldukları da söylenemez.
Ancak şunu belirtmek gerekir ki, başta siyasal ve kültürel elit kesim olmak üzere Kosova halkının çoğu FETÖ’nün gerçek yüzünü bilmemektedir. Bunun için Kosova’daki son MİT ve Kosova İstihbaratı AKİ ile ortaklaşa yaptığı operasyon toprak egemenliği üzerinden okunmaktadır. Halkı büyük ölçüde yönlendiren FETÖ’nün başta Kosova olmak üzere Arnavutluk ve diğer Balkan ülkelerinde nasıl bir tehlike arz ettiğinin ve ne kadar tehlikeli olduğunun anlatımının yerel diller ve yerel insanlar üzerinden yapılması gerekir. Zira Balkanlar genelinde FETÖ’ye benzer herhangi bir cemaat veya grubun varlığı olmadığı için, insanlar kıyaslama yapmadan anlama konusunda zorluk çekmektedirler. Aynı şekilde söylem ve yerel diller önemlidir.
Bunun için önümüzdeki süreçte yerel diller üzerinden başta Kosova ve Arnavutluk olmak üzere hem akademik hem de bilgilendirici olması açısından sempozyum, kongre ve toplantılar düzenlenmesi FETÖ’nün Balkanlardaki tehlikelerine dikkat çekilmesi açısından önemlidir. FETÖ’nün özellikle eğitim adı altında kendine bağlı genç öğrencileriyle ve devletin çeşitli kademelerindeki elemanlarıyla devlet için değil, kendisi için nasıl çalıştığı doğru bir şekilde anlatılmalıdır.
Türkiye’de darbe girişimi sürecine kadar Türk halkının ikna edilmesi konusunda ne kadar zorluk çekildiği göz önünde bulundurulduğunda, normal Kosovalı bir vatandaş açısından bunun yaşamadan anlaşılmasının ne kadar zor olduğu bilmek gerekir.
FETÖ’nün uzun vadede bizzat Arnavutlar için ne kadar tehlikeli olduğunu, Kosova devlet kademelerine hâkim olma olasılığının Balkanlar’ın kırılgan jeopolitiğinde sebep olabileceği tehlikelere dikkat çekmek gerekir.
FETÖ’nün Türk-Arnavut ilişkilerinde önemli bir fitne olduğununun altının çizilmesi ve bu tarihi, kültürel ve jeopolitik ilişkilerin FETÖ tarafından tahribine ve bozulmasına izin verilmemesi gerekir. FETÖ’nün en büyük zararı bu tarihi ilişkilerin soğumasına vesile olmaktır. FETÖ’nün iki kardeş halk arasında fitneye yol açması aslında Kosova için ve genel olarak Arnavutlar için ne kadar tehlikeli olduğunun en somut göstergesidir.
Türkiye-Kosova özelinde ve Türkiye-Arnavutlar genelinde başta FETÖ fitnesi olmak üzere çeşitli fitnelere prim verilmemesi gerekir. İki halkın birbirine bağlı başta güvenlik olmak üzere ekonomik, kültürel ve jeopolitik olmak üzere çeşitli alanlarda kuvvetli ve önemli ilişkilerinin korunması gerekmektedir.