Yaşadığım ülke Makedonya’nın, komşusu Yunanistan’la ilişkileri son günlerde çok gergin. Yakın zamanda, üç komşumuzla aramızdaki geçmişten gelen bazı sorunları yazdım. Neden isim, millet ve kiliseyle sorunları olduğuna dair kısa bilgiler yer alıyordu yazıda. İsim konusu birkaç aydır ülkenin kangreni durumunda. Komşunun tavuğu kaz görünürmüş komşuya. O kaz yıllardır yolunuyor. Her iki taraf anlaşmak için adım atsa da ortaya başka bir sorun çıkıyor hep. Üsküp’teki “Büyük İskender Havalimanı” ismi değişti, “Uluslararası Üsküp Havalimanı” olarak kullanılacak yakında. Onun yanında “Büyük İskender Otobanı” ismi de değişti “Dostluk” olarak kullanılacak artık. İki ülke arasında yapılan bu anlaşmanın dostluk içinde yapıldığına atfen öyle bir isim verildi. Makedonya Cumhuriyeti ismiyse Yukarı Makedonya (Gorna Makedonya) olarak düşünülmüş sanırım.
Tam bu anlaşmanın ortasında Yunanistan’da bir gösteri oldu. Alt komşularımız, Makedonya isminin kullanılmasını hiç istemiyor. Aslına bakarsanız, konu yıllardır “Makedonya’nın isim sorunu” gibi görünse de aslında bu Yunanistan’ın sorunu. Çünkü Makedonya’nın tek derdi en yakın zamanda AB üyeliğinin kabul edilmesi. Kendi ismiyle de hiçbir sorunu yok, aksine en doğal hakkı kendi ismiyle anılması. Coğrafi bölgenin ismi zaten Makedonya, eğer bu bölge bu isimle anılmazsa o zaman diğer ülke sınırları içinde kalmış Makedonya da zamanla eriyip gider; bu bölgenin bayraktarlığını Makedonya Cumhuriyeti yapıyor.
Mesele isim sorunundan başlasa da Atina’da yapılan gösteri başka sorunlara yol açmakta. Gösteride kullanılan pankartlara bakarsanız, sosyal medyada tartışılan konulara bakarsanız durum çok daha vahim. Makedonya isminde bir ülke olması Yunanistan’ın sınırları içinde olan “Ege Makedonya” için tehlike arz ediyormuş. NATO üyesi olursa ve AB’ye girerse, gözü o topraklarda olurmuş gibi tuhaf önyargılar. Makedonya’nın gerçekte bambaşka sorunları varken bu gibi önyargıların içinde olunması çok gereksiz. Aslında Yunanistan’ın içerde de diğer azınlıklarla ilgili sorunları var, Yunanistan’da yaşayan Makedonlar da var. Onları zamanla Helenleştirme çabaları vardı yıllarca. Kuzey Yunanistan’da Pindus Dağları ve Rodop Dağları ve Ege Deniziyle çevrili bölgede kendini Makedon olarak tanımlayan bir etnik topluluk var. Ancak hükümet onları coğrafi bir tabir olarak görmekte, onların Makedon olduğu iddialarını reddetmekte; onları Slav-Yunanlılar ya da çift dilliler olarak tanımlıyor.
1912-13 yılları arasında Makedonya bölgesi üçe bölünürken, Ege Makedonya’yı ele geçiren Yunanlar yoğun bir asimilasyon ve etnik temizlik politikasıyla Ege Makedonları milliyetsizleştirmeye başladı ve bu sorun günümüze kadar sürdü. 1926 yılında da 352 sayılı yasayla bu bölgedeki Makedon yer isimlerini ve bu ailelerin isimlerini “Helenleştirmek” için büyük çabalar sarf edildi. Resmi gazetenin 21 ve 23 Kasım 1924 tarihli 322 ve 324 sayılı nüshalarında bütün bu adları “os”, “is” veya “pulos” ekleriyle biten isimlere çevirme kanunu getirdi. Slav-Makedonca yazılmış tüm dini eserler yakıldı. Makedonlar zorunlu olarak Yunanca kurslara götürüldü, dini nikâhlarda dahi dillerini kullanmaları yasaklandı. Yunanistan’ın isim konusundaki gerginliğini Ege Makedonya’sında yaptıklarına bakılırsa anlamak zor değil. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaptıkları akıl almaz olaylar var. Ege Makedonya’da 16 bin kişi öldürülmüş, 120 bin kişi de toplama kamplarında işkence görmüş, çoğu akli dengesini kaybetmiş. 80 köy yağmalanmış, 1291 ev kundaklanmış, binlerce kişi de bu işkencelere dayanamayıp denizaşırı ülkelere göç etmek zorunda kalmış; gidenleri vatandaşlıktan çıkartmış, arazileri müsadere edilmiş. Bugün Üsküp’ün içinde bazı semtlerde o dönemde Ege Makedonya’dan kaçanların bir kısmına tahsis edilen evler vardır, herkes onlara Egeliler der hâlâ burada. Çoğu aslında Kanada, ABD gibi ülkelere de göç etmiştir.
Bütün bu baskılardan sonra Makedonlar da -hem dışarda kalanlar hem içerde kalanlar- birbiriyle kenetlenip kendi haklarını savunan sivil inisiyatifler ve dernekler kurarak yasal haklarını arama çabalarına girdi. Yunanistan’da aslında birçok azınlık var tabi, Türkler olduğu gibi Çameriye bölgesinde, Çam Arnavutları ve Atina etrafında Arvanitler diye bilinen Arnavut kökenli bir topluluk da yaşamaktadır. Sevr Anlaşması dâhilinde de 10 Ağustos 1920 yılında Yunanistan’ın içinde Arnavut azınlığı olduğu kabul edildi. Ancak onlar da 1940’lı yıllardan sonra baskıcı bir asimilasyon kampanyasıyla karşı karşıya kaldı.
Bugünkü Atina şehri de geçmişte Aravitlerin kasabası olarak bilinmektedir. Ancak günümüzde Atina Akropolis yakınlarında olan Plaka kasabasında yaşamaktadırlar. Yunanca söyleniş şekli olan Arvanitika’nın günümüz Arnavutçasıyla dil benzerliği bulunmaktadır, buna rağmen kendi dillerini yasal olarak kullanmaları yasaklanmıştır. Arvanitler Ortodoks olduklarından Kilise de bu topluluğu Helenleştirme konusunda çok etkisi olmuştur. Çameriya Arnavutların bir kısmı ise Müslümandır. Arvanit Arnavutları ve Çam Arnavutları yaklaşık olarak üç milyon nüfusa sahiptir bu nedenle de Yunanistan iç güvenlik açısından kaygılanmaktadır. Bu nedenle de Arnavutluk ile arasında da bu konuda da bir anlaşmazlığı hep vardı.
Günümüz Makedonya Cumhuriyetinde olduğu gibi orada da birçok azınlık yaşıyor; Türk, Makedon, Arnavut, Ulah, Pomak gibi. İlginç olanı ise her ne kadar bazen baskı altında kalınsa, hatta bunun için savaşlar verilse de bugün Yunanistan’da yaşayan azınlıkların durumuna bakıldığında Makedonya Cumhuriyeti daha hakkaniyetli görünüyor. Azınlıklara tanınan haklar, özellikle Ohri Barış Anlaşmasından sonra eskiye nazaran daha iyi. Bazı pürüzleri görmesek tam Avrupalık bir ülke. Dil yasası kabul edilirse İsviçre’yi de geçeriz. Makedonya’nın hiçbir komşusuyla sorunu yok aslında, ama komşuları tarafından sorunlar çıkartılan bir ülke. Bu da trajikomik bir durum. Şu durumda AB’ye kabul edilen ilk ülkelerden olan Yunanistan mı daha demokrat, yoksa tüm azınlıklarla daha refah bir ülkede yaşamaya çalışan Makedonya mı? İsim sorununda bile Çipras ile tam anlaşmaya varılacakken o gövde gösterisi neyin alameti anlamış değiliz. Kuzey Makedonya ya da Yukarı Makedonya denilmesinde ne gibi sorun var; “tamamen Makedonya ismini silin” denilmesi bu coğrafyaya yapılan büyük bir haksızlık değil mi? Bir grubun bunu kendi komplekslerinden sebep istemiş olması da ayrı bir kabalık.
Geçen günlerde sosyal medya paylaşım sitelerinde 1993 yılında Genelkurmay Başkanlığının yayınladığı Erdoğan Öznal’ın “Makedonya Yunan Değildir” kitabı Makedonlar tarafından paylaşılıyordu. Birçok Makedon da Osmanlı döneminde bile ne adımız ne dilimiz ne de dinimizi yasakladılar diye paylaşımlar yapıyordu. Sanırım bu yüzyılda yapılanlar insanların biraz daha derin düşünmesine sebep oldu. Osmanlı döneminde tüm bu bölgeye Rumeli denilmesinin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor, bu bölgeyi 600 yıl idare edebilmek hiç de kolay değildi.
Kritik bir dönemden geçtiğimiz aşikâr, dua edelim de şu sorun çözülsün, Makedonya tüm Balkan’ın kangreni haline dönüşmesin. Bir Osmanlı torunu olarak burada yaşayıp gerçekleri de görebilmek gerekiyor. Ecdadımızın yaptığı gibi yine hoşgörü ve adaletin yanında olacağız hep…