Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Türk-İş Genel Merkezini ziyaretinin ardından çıkışta gazetecilere açıklamalarda bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, bugün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Bakanlar Kurulu toplantısının yapılacağı hatırlatılarak, “Toplantılar öncesinde Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne çağrınız olacak mı? İki kritik toplantıdan ne bekleyelim?” sorusunu da yanıtladı.
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin (IKBY), 8 Haziran itibarıyla 25 Eylül’de referanduma gitme kararı aldığını, bu kararın dünya kamuoyuna açıklanmasından itibaren Türkiye’nin, bunun çok yanlış bir karar olacağını defalarca ifade ettiğini vurguladı. Yıldırım, şunları kaydetti:
“Hükümet Sözcümüz, biz, Cumhurbaşkanımız, bunu çeşitli vesilelerle ifade ettik ve kendilerine de bu yanlış karardan vazgeçmelerini defalarca telkin ettik. Geldiğimiz noktada baktığımızda, bu karara uluslararası alanda hiçbir destek yok. Ülkelerin hemen hemen tamamı bunun yanlış bir karar olduğunu ve bu referandumun yapılmaması gerektiğini ifade ettiler. Ayrıca Türkiye, Irak, İran komşu üç devlet de bu konuda doğabilecek, telafisi imkansız sonuçların olacağını yine Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ne defaatle anlattık ancak şu ana kadar burada herhangi bir değişiklik yok. Aslında meselenin kaynağı olan Irak Merkezi Yönetimi ile Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasında anayadan kaynaklanan hakların tam anlamıyla uygulanmadığı ve burada merkezi hükümetin, bölgenin beklentilerine karşılık vermediği yönünde şikayet var. ‘Biz bu konuda da gerekli desteği, katkıyı yaparız, aranızdaki anlaşmazlığı da giderebiliriz.’ diye teklif de götürdük. Fakat şu ana kadar beklediğimiz olumlu adımı görmedik.”
‘Kerkük’ün meseleye dahil edilmesinin apayrı bir fecaat’
Referandum kararı ve referandumun gerçekleşmesinin, Türkiye’nin ulusal güvenlik meselesi olduğuna dikkati çeken Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, ulusal güvenlik meselesi konusunda, uluslararası ulusal anlaşmalardan, ikili anlaşmalardan doğan haklarını kullanmakta kararlıdır, tereddüt göstermez. Nedir bu anlaşmalar? Lozan Anlaşması, Madde 3, Madde 16. 1926 Ankara Anlaşması, 1946 Türkiye ile Irak Arasında Dostluk, İyi Komşuluk Anlaşması ve 1983 Türkiye-Irak Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması. Kısacası işin özü şudur: Gerek Suriye’de gerekse Irak’ta mevcut statülerde, bu devletlerin statülerinde değişikliğe gidecek herhangi bir girişim, anlaşmalardan doğan haklarımız çerçevesinde Türkiye’nin hiçbir zaman kabul etmeyeceği bir sonuçtur. Bunun gereği de yapılacaktır. Ben buradan bir çağrı daha yapmak istiyorum: Henüz zaman bitmiş değil. Kuzey Irak Yönetimi, Barzani bu inattan, bu sevdadan vazgeçmelidir. Bütün dünyanın karşı çıktığı ve açık olarak ikili ve uluslararası hukuka aykırı olarak inatla yapmaya çalıştığı bu referandum bölgedeki Kürt kardeşlerimizi için de hayırlar getirmez, bölge için hiç hayırlı olmaz. Bölgede zaten sorunlar var. PKK, DEAŞ terör örgütü var, Suriye’de PYD/YPG, DEAŞ örgütleriyle mücadele var. Sorunlara yeni sorunlar ilave etmekten kaçınmaları gerek.”
İhtilaflı bölgelerin, “Kerkük’ün meseleye dahil edilmesinin apayrı bir fecaat olduğunu vurgulayan Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“Kerkük bilindiği gibi esas itibarıyla demografik yapısı oldu bittilerle değiştirilmeye çalışılmış bir şehirdir. Esasen orijinal nüfusuna göre Kerkük’ün yüzde 70’i Türkmen. Dolayısıyla demografi yapı değiştirilmiş olduğu için orada yapılabilecek bir referandum aslında yanlış kişilere sorularak yapılmış referandum olacaktır. Bu, tamamen hukuksuz bir durumdur. Adı üstünde ihtilaflı bölge. O bakımdan neresinden bakarsak bakalım, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin giriştiği bu maceradan, bu sevdadan vazgeçmesi gerekir. Bir kez daha yıllarca bölgenin istikrarı, bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimizin barışı, huzuru için gerekli desteği veren Türkiye olarak bunu hatırlatıyoruz. Ümit ederiz ki bu referandum gerçekleşmemiş olur.”
‘Tezkere bir yıl süreyle tekrar yenilenmiş olacak’
Başbakan Yıldırım, TBMM’de yarın görüşülecek Başbakanlık Tezkeresi’nin kapsamına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
“Gelen tezkere, Türkiye’nin güney kara hudutları ötesinde ve mücavirinde olabilecek her türlü ülkemiz aleyhine, ülkemiz milli güvenliğini tehdit edecek gelişmelere karşı müdahale hakkını veriyor. Asker gönderme hakkını veriyor. Bu da yine uluslararası sözleşmeler ve BM kararları çerçevesinde. Uzun yıllardan beri bu yenileniyor. Biliyorsunuz PKK ile mücadele ediyoruz. O çerçevede yenileniyor. Bu kez de 30 Ekim’den geçerli olmak üzere bir yıl süreyle tekrar yenilenmiş olacak. Yarın Meclisimiz konuyu enine boyuna değerlendirecek, müzakere edecek ve kararını verecek. Zaman üzerinde durmaya gerek yok. Zaten 30 Ekim’de dolacağı için zamanlıca ve yaşanan gelişmeler dikkate alınarak böyle bir çağrı yapmış olduk. ”
‘Kamuda taşeron çalışanların statülerini kalıcı esasa bağlayacağız’
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu ile Türk-İş’e ziyaret gerçekleştirdiklekini söyleyen Yıldırım, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ve Türk-İş Yönetim Kurulu üyeleriyle çalışma hayatına ilişkin meseleleri ele aldıklarını belirtti.
Yıldırım, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, iş camiasının yaklaşık yüzde 80’inin temsil edildiğini kaydetti.
“Taşeron işçilerin görüşmede gündeme gelip gelmediği” sorusuna Yıldırım, şu cevabı verdi:
“Türk-İş’e gelip taşeron konusunu konuşmamak olmaz. Bu konu için hükümet olarak uzun süreden beri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Maliye Bakanlığımız ve diğer ilgili bakanlarımız çalışma yürütüyorlar. Muhakkak bu meseleyi gündemden çıkaracağız ve çalışanlarımızı, kamuda çalışan taşeron olarak çalışanların statülerini bir kalıcı esasa bağlayacağız. Çalışmalar, çeşitli alternatifler dikkate alınarak tamamlanmak üzere. Buradaki son tarihimiz, bu yıl çıkmadan bu işe noktayı koymak. Bu yönde de çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki haftalarda Bakanlar Kuruluna gelecek, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda görüşülecek. Varılan sonuç kamuoyuyla paylaşılacak.”
‘TEOG’un kaldırılması bu toplantıda görüşülmeyecek’
Başbakan Yıldırım, TEOG’un kaldırılması ve yapılacak yeni düzenlemeye ilişkin soru üzerine de “TEOG bir sistem değildir. Dolayısıyla, ortaokuldan liseye geçiş usulünde bir sistem değişikliğine gidilmiyor.” dedi.
“Bilinen nedir; TEOG okullarda yapılan yazılı sınavların her sömestr birer tanesinin merkezi yapılması.” diyen Yıldırım, şöyle devam etti:
“Yani Ankara tarafından bütün okullarda yapılması. Dolayısıyla bunun yerine yine okullarda sınav yapılmaya devam edilecek ve ortaokuldan liseye geçiş veli, okul, öğrenci ve öğrencinin ilkokuldan orta sona kadar ilk 8 yıllık başarı durumları dikkate alınarak lisede hangi tarafa yönlendirileceğine karar verilecek. Dolayasıyla TEOG yerine geçecek uygulamayla ilgili Milli Eğitim Bakanlığımız çalışmaları alternatifli olarak sürdürüyor. Bu Bakanlar Kurulunda görüşülmeyecek ama daha sonraki Bakanlar Kurulunda konuyu görüşmüş olacağız. Ben burada velilere, anne babalara şunu söylemek isterim: Hiçbir şekilde yavrularımızın, velilerin mağduriyetine yol açacak bir uygulamaya fırsat vermeyeceğiz. Böyle bir endişe olmasın.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın istifa ettiği yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine de Başbakan Yıldırım, “Bu konuda bugün içerisinde Kadir Bey bir açıklama yapacak.” dedi.
Kaynak: AA