1999 yılından bu yana İstanbul’da yaşayan ve bu süre boyunca Yunanistan’ı da sıkça ziyaret eden tarihçi Adam McConnel, son Yunanistan izlenimlerini Türkiye’yle ilişkili ve mukayeseli olarak kaleme aldı.
Adam McConnel
Ramazan bayramından önce Yunanistan’da, Atina’nın banliyösü sayılabilecek kadar ona yakın olan, hemen güneyindeki zengin kıyı kenti Varkiza’da yaklaşık bir hafta geçirdim. Çoğu kişinin farkında olduğu gibi, Yunanistan’ın ekonomik sorunları bazı iyileşme emarelerine rağmen devam ediyor ve Avrupalı alacaklılarıyla görüşmeleri gergin bir havada sürüyor. Orada geçirdiğim günler boyunca, hükümetle aralarındaki bir anlaşmazlık üzerine Atina’nın çöpçüleri greve gitti ve (Varkiza’dakiler toplanmaya devam etse de) Atina’nın sokaklarında çöpler birikmeye başladı.
ÇÜRÜYEN KEPENKLER
Çok daha dikkat çekici olan ise sadece Varkiza’da değil, seyahat ettiğim her yerde görülebilen ekonomik sıkıntının işaretleriydi. Yunanistan sokaklarının artık daimi bir unsuru haline gelmiş olan kepenkleri indirilmiş dükkanlar o kadar uzun bir süredir kapalılar ki artık gözle görülür şekilde çürümeye başlamışlar. Bazı Atina semtlerinin refah seviyesini koruyup capcanlı kalmasına ve Atina’nın sahillerinin her zamanki gibi kalabalık olmasına rağmen, insanlardaki genel keyifsizlik havası belirgin şekilde seçiliyor. Halbuki yedi, sekiz yıl önce durum böyle değildi.
Türkiye’de yaşadığım yaklaşık yirmi yılda, bazen bir aydan uzun bir süre kalarak, değişik vesilelerle Yunanistan’a bir düzineden fazla ziyaret gerçekleştirdim. Bundan önceki en son ziyaretimi 2014’te gerçekleştirdiğim Yunanistan’da da çok yakın arkadaşlarım ve tanıdıklarım var. Oraya gidiş sıklığım, Türkiye ve Yunanistan’daki gelişmeleri mukayese etmemi kolaylaştırdı. Ancak 10 gün önce İstanbul’a döndüğümde, bu sefer yeni bir şey yaşadım. Yunanistan’dan İstanbul’a döndüğüm birçok seferden bu sonuncusunda, ilk defa İstanbul’un yeşil, rengarenk, canlı ve modern görünüşünün Atina’nın yorgun, harap haliyle oluşturduğu büyük tezat beni çok etkiledi.
YUNANLILAR DA İŞ ARAMAK İÇİN TÜRKİYE’YE GELMEYE BAŞLAYABİLİR
Yunanistan’ın mevcut ekonomik ve siyasi marazları, daha genel seviyedeki bölgesel sorunlara da menfi katkıda bulunuyor. Yunanistan için daha müspet bir gelecek, Türkiye’deki herkes için de daha müspet bir gelecek demek. Fakat Brüksel ve Berlin’deki siyasilerin ve alacaklıların uzlaşmazlık konusundaki inadının yanı sıra, Yunanistan’ın siyasi zümrelerinin liyakatsizliği ve yolsuzlukları, yakın bir gelecekteki bir iyileşme umudunu zayıflatıyor. Yunanistan’daki arkadaşlarım bana, yüz binlerce Yunan gencinin gelecekten ümidini kestiğini, ya ülkeden göç edip gitmeye baktığını ya da berbat bir depresyona saplanmış, ekonomik ve profesyonel açıdan sınırlı bir realite içinde ayakta kalma mücadelesi verdiğini söylüyorlar. Yunanlılar en sonunda, iş aramak için Türkiye’ye akın etmiş on binlerce Ermeni, Gürcü ve Orta Asyalı Türkün arasına katılır mı acaba?
TÜRKİYE’NİN HER ŞEYE RAĞMEN DEVAM EDEN EKONOMİK CANLILIĞI
Türkiye’nin ekonomik canlılığı Yunanistan’ın durumuyla çarpıcı bir tezat oluşturuyor .Türkiye ekonomisi, Türkiye’ye saldırmaya odaklanmış PKK ve onun çeşitli suretlerdeki versiyonları, DHKP-C, FETÖ ve DEAŞ gibi çeşitli terörist grupların Türk toplumuna son beş yılda yaşattığı siyasi istikrarsızlık ve şiddete rağmen, büyümeye ve verimlilik üretmeye devam ediyor. Uluslararası basında çıkan, artık ‘cılkı çıkmış’ ve hatta kötü niyetli haberlere rağmen, Türkiye’nin geleceği giderek daha da olumlu bir tablo çiziyor. Siyasi istikrarın sürdürüldüğü, FETÖ mensuplarını devletten temizleme ve devlet kurumlarını ıslah etme gayretlerinin devam ettiği ve Türk demokrasisinin güçlenip derinleştiği her geçen gün, Türklerin daha müreffeh bir geleceğe olan güvenleri de artıyor. Şu anda Yunanistan ve Türkiye zıt yönde ilerliyor.
İki yıl önce, Yunanistan’ın Avrupalı alacaklılarıyla yapacağı anlaşmayla ilgili referanduma gidilen süreçte serbestiyet.com’da, hem Yunanistan hem de Türkiye’deki devlet kurumlarını ıslah etmeye yönelik siyasi gayretlere odaklanan bir yorum yazısı kaleme almıştım. O yazıda, Yunanistan’daki bağlantılarımdan gelen bilgilere dayanarak, Yunanistan’ı yöneten solcu koalisyon Syriza’nın, ülke ekonomisinin ve toplumunun izlediği istikameti değiştirme yeteneği konusunda iyimser olmadığımı ifade etmiştim. Yunan seçmenler o Temmuz referandumunda hayır oyu kullandı, ancak Syriza ve Başbakan Aleksis Çipras yine de Yunanistan’ın mali meseleleriyle ideolojilerinden ödün verecek şekillerde uğraşmak zorunda kaldılar.
Bana bilgi veren kaynaklarımın kötümserliği, neticede müteakip olaylardan kaynaklanıyordu. Son iki yılda Yunanistan kesintisiz bir ekonomik durgunluk yaşadı, Yunan devlet kurumlarının kalitesinde pek bir iyileşme görülmedi ve Syriza’nın popülaritesinde düşüş yaşandı. Bir sonraki seçimler, Syriza’nın o zamana dek hükümet etme kabiliyetini elinde tutabileceğini varsayarsak, 2019’da yapılacak.
BİR SONRAKİ SEÇİMLERDE YENİ DEMOKRASİ FAVORİ ADAY
Bir sonraki seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, Yunanistan’ın iki geleneksel siyasi partisinden daha muhafazakar olanı Yeni Demokrasi (diğeri ise merkez sol bir çizgideki PASOK) meclisin kontrolünü geri almaya hazır görünüyor. Bu ise, kuvvetle muhtemel, Yunanistan’ın ‘her zamanki siyasetine’ bir dönüş anlamına gelecektir.
Yeni Demokrasi’nin başındaki isim Kyriakos Mitsotakis. Mitsotakis köklü bir siyaset hanedanından çıkmış diğer bir siyasetçi. Babası eski bir milletvekili, ablası Dora Bakoyannis ise Atina’nın eski belediye başkanı ve Yunanistan eski dışişleri bakanı. Mitsotakis’in Harvard ve Stanford diplomaları ve finans alanında tecrübesi var ve özelleştirme, bürokratik reform ve kısıtlamaya yönelik kemer sıkma tedbirlerini savunuyor. Ayrıca siyasi reçetelerine destek kazanabilmek için Avrupa başkentlerini turluyor.
MİTSOTAKİS’İN DERTLERİ
Bütün bunlar daha önce Yunan siyasetinde görüldü, ancak hükümet eden parti konumundayken icraatta bulunmak, muhalefetteyken eleştiriler yöneltmekten tamamen farklıdır. Mitsotakis’in hakkında endişelenmesi gereken tek şey Yunan devleti değil; kendi partisiyle de ilgilenmesi gerekiyor. Mitsotakis, hakkında az şey bilinen bir aday olarak Yeni Demokrasi’nin başkanı seçildi ve görünüşe göre parti içinde sert bir muhalefetle karşı karşıya. “Umut fakirin ekmeği” derler ama Mitsotakis’in –bir sonraki Yunan başbakanı olacağını varsayarsak– devlette anlamlı bir kurumsal reform gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini ancak zaman gösterecek.
YUNANİSTAN’DAKİ TÜRK TURİZM DALGASI
Nispeten yeni bir olgu, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde olumlu bir havanın yanı sıra, en azından biraz rahatlama sağlıyor. Ramazan bayramı başladığında, Türk basınında çıkan makalelerde, Yunan adalarına giden çok sayıda Türk turiste dikkat çekildi. Bu ziyaretler Avro ile Türk Lirası arasındaki olumsuz orana rağmen gerçekleşiyor; Türk Lirası Avro karşısında son yedi senede yarıdan çeyreğe düşecek derecede değer kaybetti.
Birkaç yıldır Türk turistler sınırlı vizelerle Yunan adalarına seyahat edebiliyorlar ve artık orada sevinçle karşılanan bir gelir kaynağı oldular. Umudum o ki, Yunan devletinin geçen sene Türkiye’de yaşanan darbe kalkışmasının kışkırtıcılarını korumaya yönelik aldığı son derece talihsiz karara rağmen, Yunanistan’daki Türk turizm dalgası, Yunan ekonomisi için son derece ihtiyaç duyulan bir gelir kaynağı olarak kalabilir. Ve umarım bu da Yunan ve Türk vatandaşlarının daha iyi ilişkiler kurabileceği bir platform olmayı ve arasında etkileşimi sürdürebilir. Her iki halkın birlikte Yunan ekonomisini güçlendirmesi ve de Yunan-Türk ilişkilerini iyileştirmesi, bütün bu bölge için daha iyi bir geleceğin inşasında önemli birer unsurdur.
[1999 yılından bu yana İstanbul’da yaşayan Adam McConnel, tarih alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini de almış olduğu Sabancı Üniversitesi’nde Türk tarihi dersleri vermektedir. 20. yüzyıl Türk tarihi, Türk-Amerikan ilişkileri ve 19.,20. yüzyıl dünya tarihi özel olarak odaklandığı araştırma alanlarıdır]
Dünya Bülteni