Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer daha ileri giderseniz bu sınır kapıları da açılır bunu da bilesiniz. Öyle kurusıkı tehditlerden ne ben anlarım ne bu millet anlar, bunu da bilesiniz.” dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işbirliğiyle düzenlenen 2. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin açılışında, zirvenin ilkine de katıldığını ve kadın sorunları konusunda yeni bakış açıları üzerinde durarak KADEM’i gösterdiği özgün duruş için tebrik ettiğini anlattı.
İslam inancına göre insanlığın ilk insan ve ilk peygamber olan Hazreti Adem ile Hazreti Havva’dan doğduğunu, çoğaldığını ve bugünkü 7,5 milyarlık nüfusuna ulaştığını dile getiren Erdoğan, “Dikkat ederseniz ilk erkek olan Adem’i hangi saygı ifadesiyle anıyorsak, ilk kadın olan Havva’yı da aynı ifadeyle zikrediyoruz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz bizi bir erkekle bir dişiden yarattığını, kendi katında değerli olanın da Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan olduğunu ifade ediyor. Bakınız burada ‘Erkek kadından’ veya ‘kadın erkekten üstündür’ diye bir hüküm yok. Tam tersine, yaradılışta eşitlik var. Üstünlük ise sadece Allah’tan sakınmada yani takvada söz konusu olabiliyor. Bu açık emir mucibince kadınları, sadece ve sadece cinsiyetlerinden dolayı tahkir eden her türlü anlayışı reddediyoruz.” diye konuştu.
“Mücadelemizin ilkelerini doğru koymazsak…”
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadın meselesinin, son günlerde yoğun bir şekilde tartışılan yasaların izin verdiği yaşın altındaki evliliklerle ilgili düzenleme vesilesiyle gündemde yeniden öne çıktığına değinerek, şöyle devam etti:
“Tartışmalar üzerine dikkatimi çeken bu kanun değişikliği teklifinin, yeterince özenli hazırlanmadığını ve belirsizlikleri sebebiyle istismara açık bulunduğunu gördüm. Bunun için de toplumsal taleplere karşılık vermek için atılan bu iyi niyetli adımın maksadının dışında istismarlara yol açmayacak şekilde daha hassas biçimde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettim. Hükümetimize ve Meclisimize hatta toplumumuza söz konusu kanun değişikliğinin mevcut haliyle çıkartılması yerine daha geniş bir mutabakatla ele alınmasını tavsiye ettim. Hükümetimiz de bu doğrultuda gerekli adımları atarak değişiklik teklifinin geri çekilmesini kararlaştırdı. İnanıyorum ki geniş mutabakatla yeniden parlamentomuza gelecektir.
Siyaset mekanizması ve siyasetçilerin sorumluluğunda faaliyet gösteren kurumlar, elbette sorun çözme yeridir, sorun çözme makamıdır. Ülkemizde yasaların izin verdiği yaşın altında evlilikler ve bunlardan kaynaklanan sıkıntılar söz konusuysa çözümü için gereken adımlar mutlaka atılmalıdır. Bu adımlar öncelikle sosyal ve kültürel bilinci artırmaya yönelik olmalıdır. Şayet kanuni yaş sınırının altında evlilik kültürü mevcutsa, siz istediğiniz kadar kanun çıkartın, istediğiniz kadar ceza verin bunun önüne geçemezsiniz. Demek ki öncelikle toplumda bu yönde bir anlayış değişikliğini yerleştirmek gerekiyor, bunun adımlarının atılması gerekiyor. Bu görev de hükümet ve devletle birlikte tüm sivil toplum kuruluşlarına, medyaya, ailelere düşüyor. Özellikle altını çizerek ifade ediyorum, örflerde, adetlerde, geleneklerde kadının istismarıyla ilgili ne varsa bunların hepsinin de aynı zaman inancımıza, kadim kültürümüze aykırı unsurlar olduğuna inanıyorum. Bu yanlışları ayıklamak, düzeltmek, değiştirmek, hepimizin ortak görevidir. Yasama, yürütme ve yargı organlarının, sivil toplum kuruluşlarının bu çerçevede her türlü çabayı göstermesi şarttır, öyle yapıldığına da inanıyorum. Ancak bunu yaparken, mücadelemizin ilkelerini doğru koymazsak, istismarı özendiren, meşruiyeti baskılayan bir konuma düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Hükümetimizden ve bu alanda çalışan resmi, sivil tüm kurumlarımızdan kadınlarımıza yönelik adaletsizliklerle mücadele konusunda öncelikle ilkeleri doğru koymalarını bekliyorum.”
“Daha ileri giderseniz o sınır kapısı da açılır”
Suriye, Irak, Afganistan Libya, Somali gibi ülkelerde yaşanan çatışmalar, uygulanan zulüm, dökülen kanların, sadece çıkar kavgaları ve mülteci tehdidi boyutuyla dünyanın gündemine girebildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
“Eğer mülteci sorunu olmazsa inanın bana bu ülkelerdeki insani dramların dünyada gündeme gelme ihtimali neredeyse yoktur. Kapaklarda yer aldı, Aylan Bebek, ardından Ümran bebek yer aldı, peki acaba sadece Türkiye’de 3 milyonu aşkın mültecinin olduğu dünyanın değişik yerlerinde bu tür mültecilerin olduğu dünyamızda sorun sadece Aylan bebek midir, sadece Ümran yavrumuzdur? Değil. Çünkü şu anda dünyada milyonlarca Aylan bebek cevap bekliyor, şefkat bekliyor, merhamet bekliyor, onlara yönelik atılan bir adım var mı? Yok. İşte Afrika. sahra üstü, sahra altı. Milyonlarca orada bebek, kadın yediden yetmişe hepsi çözüm bekliyor, atılan bir adım yok. Atılan adımı söyleyeyim, ‘Türkiye Avrupa Birliğine girsin mi, girmesin mi?’ Atılan adım bu, niye? Erdoğan doğru açıklamalar yapıyor. Toplanmışlar gelmişler bir araya 30-40 kişi verilen o bildiriye (Hayır’ diyor, 400-500 kişi ‘Evet’ diyor. Topunuz dese ne yazar? Hiçbir zaman siz insanlığa dürüst davranmadınız, insanlara doğru bakmadınız, Aylan bebekleri Akdeniz kıyılarında sahile vurduğu zaman oradan gelip siz almadınız. Ümran bebekleri siz almadınız, 3 milyon, 3,5 milyon mülteciyi bu ülkede besleyen biziz, verdiğiniz sözleri yerine getirmediniz. Kapıkule’ye 50 bin mülteci dayandığı zaman feryat ettiniz ‘Acaba Türkiye sınır kapılarını açarsa ne yaparız’ demeye başladınız. Bana bak eğer daha ileri giderseniz bu sınır kapıları da açılır bunu da bilesiniz. Öyle kurusıkı tehditlerden ne ben anlarım ne de bu millet anlar, bunu da bilesiniz.”
“Müslümanların derdini kim anlatacak, kim savunacak?”
“Adaletin gereği dünyada yerine geliyor mu? Birleşmiş Milletler’de yerine geliyor mu? Avrupa’da yerine geliyor mu? Niye ben dünya 5’ten büyüktür diyorum?” diyen Erdoğan, dünyanın kaderini BM Güvenlik Konseyindeki 5 ülkenin belirleyemeyeceğini, bu ifadeyi bu nedenle dile getirdiğini söyledi.
Dünyada artık İkinci Dünya Savaşı şartlarının olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“BM Güvenlik Konseyinde dünya temsil ediliyor mu? Her etnik unsur Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde temsil ediliyor mu? Her din orada temsil ediliyor mu? Her kıta temsil ediliyor mu? Peki nasıl oluyor bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi? Böyle bir şey olabilir mi, biz ne diyoruz? Diyoruz ki 196 ülkenin BM Güvenlik Konseyinde temsil edilmediği bir Birleşmiş Milletler adalet dağıtamaz, adaleti tesis edemez. Onun için de bir aldatmaca daha yapmışlar 5 tane daimi üye, 15 tane geçici üye. Yetti artık, yetti bu aldatmaca. Biz diyoruz ‘Ey 5 tane daimi üye, gelin artık deyin ki Birleşmiş Milletlerin şu anda reforme edilmesi lazım, yeniden güncellenmesi lazım’ ve bu güncellemeyle birlikte de 5 daimi üye 15 geçici değil ya 20 tane daimi üye mi yaparız, 20 daimi üye geçici üye filan yok, hepsi daimi üye olacak ve dönüşümlü olacak. Her 2 yılda bir bunun 10 üyesi değişmek suretiyle dünyadaki tüm ülkeler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde yerini almış olacak ve orada her dinden, her kıtadan, her ırktan temsilciler bulunmuş olacak. Adaleti sen o zaman tesis edersin. Şu anda 5 tane daimi üye, Fransa, İngiltere, Rusya, Avrupa. Bunun yanında Çin, Asya, Amerika, Amerika’nın bir kısmı buraları temsil ediyorlar ama diğer taraftan temsilci yok. İnanç gruplarına gelince acaba 1 milyar 700 milyonluk Müslüman kitlesi orada temsil ediliyor mu? Hayır. Temsil edilmiyor, böyle bir yapı var. Peki Müslümanların derdini kim anlatacak, kim savunacak? Buradan adalet çıkmaz, onun için de ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki konuşmalarımda sürekli bunu işliyorum, işlemek zorundayım. Kim adına? Sadece 1 milyar 700 milyon değil, aslında tüm insanlık adına bunu işliyorum, dolaylı dolaysız hepsini ilgilendiriyor da bu konu onun için.”
Dünyanın 5’ten büyük olduğunu ve bunu hep birlikte savunmaları gerektiğini yineleyerek, dünyadaki ülkelerin “Acaba biz böyle bir şey söylersek, filanca ne der? Acaba şöyle konuşursak filanca ülke ne der?” dediğini aktaran Erdoğan, “Böyle düşündüğünüz zaman netice alamazsınız. Ömür boyu korkuyla yaşamaktansa bir gün adam gibi yaşa ama kadınları tenzih ediyorum, ayrım yapmıyorum, hiç olmazsa netice alalım. Bunu yapmamız lazım, hep birlikte bu adımı atmamız lazım” dedi.
“Unutmayın, Batı’nın Türkiye’ye ihtiyacı var”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:
“AB’yi uyarırken, milletimiz ve tüm insanlık adına yürüttüğümüz bu adalet mücadelesinin şahsımıza ve ülkemize bir bedeli olduğunun gayet iyi farkındayız. Ne yazık ki ülkemdeki anamuhalefet partisinin başındaki ‘Bu bir yaptırımdır. Bunu başka yaptırımlar da takip edecektir.’ diyerek tehdit ediyor. Zavallıya bak. 53 yıldır bu ülkeye AB’nin kapısını açmayanlar yaptırım mı uyguluyor? Eğer yaptırım uyguluyorlarsa battık mı, bittik mi, çöktük mü? Dimdik durduk. Şu 14 senede Türkiye’yi aldığımız yerden nereye getirdiğimiz ortada. Bizi bu tür yaptırımlar vesaire Allah’ın izniyle çökertmez. Evelallah. Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz, yolumuzda böyle devam edeceğiz. Unutmayın, Batı’nın Türkiye’ye ihtiyacı var. Şu anda 3 milyon mülteciyi burada barındıran, besleyen Türkiye, AB’den destek gelecek diye kapılarımızı açmadık. Niye açtık? O varil bombaların üzerilerine yağdığı o insanları biz zalimlerin insafına bırakamazdık. Onun için kapılarımızı açtık. ‘Acaba AB’den para gelir mi gelmez mi?’ diye düşünmedik. Bize BM’den gelen para 550 milyon dolar. AB güya söz verdi, gönderdiği para şu ana kadar eğer doğruysa 700 civarında. Bizim harcadığımız ne? Yaklaşık şu ana kadar 15 milyar dolar biz harcadık. STK’ları söylemiyorum. 15 milyar dolar, bunlar faturalı.”
Kadınlara çağrı
Kadınların sorunlarının çözümü konusunda yapılan her çalışmanın öncüsü ve destekçisi olmaya kararlı olduğunu vurgulayan Erdoğan, kadınlara seslenerek, “Başkalarının sizin için bir şeyler yapmasını beklemeyin. Siz harekete geçin, zaten bu kardeşinizi yanınızda bulacaksınız. Yeni Türkiye’yi inşallah ülkemizin kadınlarıyla beraber inşa edeceğiz. Geleceğin güvenli, adil, müreffeh dünyasını doğudan batıya, kuzeyden güneye yer kürenin her köşesindeki kadınlarımızla birlikte kuracağız.” ifadelerini kullandı.
Zirvenin, bu mücadelenin sembolü haline dönüşmesini temenni ettiğini dile getiren Erdoğan, zirvenin başarılı geçmesini dileyerek sözlerini tamamladı.
Konuşmalar sonrasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Hattat Ali Hüsrevoğlu’nun 23 ayar altınla yazdığı Ayet’el Kürsi tabloyu hediye etti.
KADEM Başkanı Sare Aydın Yılmaz ise FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrası düzenlenen demokrasi nöbetlerine katılanların yaşadıklarının yer aldığı 4 ciltlik “Demokrasi Günlüğü” kitabını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sundu.
Kaynak: AA