“Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi takva sahiplerine önder eyle…” (Furkan, 74) diye dua etmeyi öğütlüyor Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de. Çocuklara dokunmak demek, hayata dokunmak; geleceğe katkı sunmak demektir. İşte tam da bunu yaşadık bugün, Üsküp’ün Saat Kulesi ile ünlü en eski camilerinden biri olan Sultan Murat Camisi’nde. Çocuk sesleri ve salavatlarla dolu muhteşem bir manevi huzur ortamına şahit olduk.
Camiye gelen 70 yaşındaki Hacı dedeler, işini gücünü bırakıp çocuğunu camiye getiren mümin babalar, genç nesil anneler… Hepsi, bugün çocukluklarına bir yolculuk yaptı. Yaşlı Hacı dedeler, kendi dönemlerinde köşe kapmaca oynarcasına gizlice Kur’an eğitimi aldıkları günleri hatırlıyordu. Bunu, gözlerinden okumak hiç zor değildi. Rahmetli dedem ve ninem de o günlerin zorluklarını sıkça anlatırlardı… Anne ve babalar ise eğlenerek dinini öğrenen evlatlarının neşesini izlerken kendi “çocuk dünyalarını” yeniden keşfediyorlardı.Düzenlenen her faaliyette herkesin çocuk olası geliyordu içinden Peki ya biz öğretmenler, hocalar ne hissettik? İnanın bunu tarif etmek çok zor… Ancak benim gönlümde şu vardı: Bu kutsal emaneti omuzlarında taşıyan ilahiyatçılar, hacılar, hocalar, çocukların dünyasına ne kadar güzel dokunuşlar yapabiliyorlardı!
Benim de gözümde, çocukluğumun cami hatıraları canlandı. Rahmetli Hacı Hafız Firdevs babaannemi hatırladım. Elimden tutup beni,kardeşimi camiye götürüşlerini… Özellikle birkaç ayda bir, sevabına İsa Bey, Alaca ve diğer camilerde Üsküplü bayanların bir araya gelerek temizlik yaptıklarını, sonrasında iki rekat namaz kılıp, dua ettikten sonra camiden ayrılışımızı ve biz genç kızları da yanlarına alarak “Temizlik imanın yarısıdır” hadisini hatırlattıklarını düşündüm.
Cami ve çocuk… Ne kadar birbirine yakışan iki kelime! Çünkü ikisi de saf, temiz ve berrak… Sonrasında Üsküpteki Ramazan coşkuları geldi gözümün önüne. Çocukken uzun kış akşamlarında arkadaşlarımla teravih namazına koşuşlarımızı hatırladım. O zamanlar, camilerde kadınların namaz kıldığı yerler genelde ortasında soba bulunan, hayırseverlerin bağışladığı halılarla kaplanmış küçük odacıklardı. O namazlardan zihnimde kalan en net şey, arkadaşlarımla yaşadığım güzel duygular ve ertesi akşam tekrar camiye gelme heyecanıydı.
Bugün Sultan Murat Camisi’nde birkaç saatlik eğitici, bilgilendirici ve eğlendirici bir programla gülen yüzlü çocuklara “camiyi sevme, camiyi özleme, camiden keyif alma” duygusu aşılandı. Çocuklar camide doyasıya eğlenirken ve gönüllerimizin sultanı Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salavatlar gönderirken, gözümün önüne Hz. Peygamber’in bizzat çocukların ellerinden tutarak onları mescide götürmesi geldi. Kuşu ölen çocuğa taziyeye gitmesi, ağlayan bir çocuk sesi duyduğunda namazı hızlıca kıldırması canlandı gözümün önüne. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadisi şerifinde kalbi camilere muhabbet besleyenleri kıyamet gününde Allah’ın arşının gölgesine girmekle müjdelemişti. (Buhârî, Ezan 36) Çocuklar camide güzel hatıralar biriktirmelidir ki, gelecekte camiye cemaat olsunlar. Her evladımızın camiye cemaat olabilecek bilinçte yetişmesi duasıyla, bugün bu güzel duyguları bizlere ve çocuklarımıza yaşatanlardan Rabbimiz razı olsun.
Ya Rabbi! Çocuklarımızı kıble ehli, oruç ehli eyle.
Dünya ve ahiret saadetleri için gönüllerine İslam’ı nakşeyle.
Sevgi ve saygımızı İslam’a uygun kıl.
Seni sevmeyi, sevdiklerini sevmeyi ve seveceğin güzel işler yapmayı bizlere nasip eyle.
Âmin…