Dünya genelinde 65 yaş üstü nüfus neredeyse iki katına çıkarak yüzde 10,3’e yükselirken, bu eğilimin devam etmesi öngörülüyor.
Dünyanın farklı bölgelerinde çeşitli oranlarda artmaya devam eden küresel nüfus, halihazırda 8 milyar kişiyi geçmiş durumda.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun (UNFPA) “2024 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu”na göre, küresel nüfus dinamikleri bölgesel büyüme modellerinde, nüfus yoğunluğunda ve kentleşme oranlarında önemli değişiklikler olduğunu ortaya koyuyor.
Dünyanın birçok yerinde nüfus yaşlanırken, özellikle Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya’nın bazı bölgelerinde yaşlıların oranı giderek artıyor. Bu eğilim, sağlık sistemleri, emeklilik planları ve işgücü dinamikleri için zorlukları beraberinde getiriyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP) 1989’da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kuruluna sunduğu önerinin kabul edilmesiyle her yıl 11 Temmuz, dünyadaki nüfus kaynaklı problemlere dikkati çekmek amacıyla “Dünya Nüfus Günü” olarak kutlanıyor.
AA muhabiri, Dünya Nüfus Günü dolayısıyla dünya nüfusunun güncel durumunu, bölgesel artış ve azalış eğilimlerini BM kaynaklarından derledi.
Dünya nüfusunun yüzde 10,3’ü 65 yaş üstü
UNFPA verilerine göre, dünyada 65 yaş üstü kişilerin oranı 1974 yılında 5,5 iken 2024 yılında neredeyse iki katına çıkarak yüzde 10,3’e yükseldi. 2074 yılında bu sayının tekrar ikiye katlanarak yüzde 20,7’ye yükselmesi, 80 yaş ve üzeri kişilerin sayısının üç kattan fazla artması bekleniyor.
Halihazırda gelişmiş ülkeler en yüksek yaşlı nüfus oranına sahipken, gelişmekte olan ülkeler genellikle hızlı nüfus yaşlanmasına tanık oluyor.
Küresel düzeyde nüfusun yaşlanması, ortalama yaşam süresindeki iyileşmelere bağlı olurken, birçok ülkede doğurganlık oranlarındaki düşüşle de ilişkili.
Küresel doğurganlık oranı düşüşte
Dünya nüfusunun artışı “yavaş hızda” devam ederken, artışın 2080’lere kadar devam etmesi öngörülüyor.
Küresel doğurganlık; aile planlaması, eğitim ve ekonomik faktörlerdeki değişimlerin etkisiyle kadın başına yaklaşık 2,3 çocuğa düştü.
Kuzey Amerika ve Avrupa’yı kapsayan gelişmiş bölgelerin toplam nüfusu 1 milyar 277 milyon olurken, bu ülkelerdeki doğurganlık ortalama 1,5 çocuk olarak dikkati çekiyor.
Buna karşılık Asya, Afrika ve Latin Amerika’yı kapsayan az gelişmiş bölgeler 6 milyar 842 milyon kişiye ev sahipliği yaparken, kadın başına 2,4 çocukla daha yüksek doğurganlık oranlarına sahip.
Nüfus Afrika’da artışta, Asya’da değişken
Afrika en hızlı büyüyen bölge olmaya devam ederken, bu kıtada birçok ülkede önemli nüfus artışları yaşanıyor.
Nijerya, Etiyopya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) gibi ülkelerdeki nüfusun, yüksek doğurganlık oranları ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesiyle gelecek yıllarda önemli ölçüde artması bekleniyor.
Nüfusu 688 milyon olan Doğu ve Güney Afrika ile 516 milyon olan Batı ve Orta Afrika’da nüfus artışı yüksek seyrediyor.
Dünya nüfusunun en büyük payına ev sahipliği yapan Asya’da da Hindistan ve Çin gibi ülkelerde doğurganlık oranlarının düşmesi nedeniyle nüfus artışında yavaşlama görülürken, Endonezya ve Filipinler gibi Güneydoğu Asya ülkelerinin nüfusu ılımlı büyümeyi sürdürüyor.
Nüfus düşüşü veya durgunluğu yaşanan AVrupa’da ise buna düşük doğurganlık oranları, yaşlanan nüfus ve göç eğilimleri neden oluyor. Almanya, İtalya ve Rusya gibi ülkeler daralan işgücü ve artan bağımlılık oranları ile boğuşuyor.
Bazı bölgeler aşırı kalabalık, bazıları seyrek
Dünya genelinde büyük farklılıklar gösteren nüfus yoğunluğuna bakıldığında, bazı bölgeler aşırı kalabalıklaşırken bazı bölgeler seyrek nüfuslu kalıyor.
Kentsel alanlarda yaşayan küresel nüfus yüzde 55’i aşarken, tahminler bu oranın artmaya devam edeceğini gösteriyor.
Tokyo, Yeni Delhi ve Şanghay gibi şehirler nispeten küçük alanlarda milyonlarca sakini barındırıyor.
Buna karşılık, Kanada, Avustralya ve Rusya gibi ülkelerdeki geniş bölgeler, coğrafi ve iklimsel koşullar nedeniyle seyrek nüfuslu seyrediyor.
Anne ölümleri 20 yılda yüzde 34 azaldı
UNFPA Türkiye Temsilcisi Mariam A. Khan, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, bu yılki Dünya Nüfus Günü temasının “Umut İplikleri” olduğunu belirterek, bu temanın Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin (SDG) son tarihi olan 2030’a 6 yıl kalmış olması nedeniyle belirlendiğini dile getirdi.
Dünya üzerindeki hiçbir bölgenin tüm hedeflere ulaşma yolunda olmadığını kaydeden Khan, ilerlemeyi hızlandırmanın yollarının belirlenmesi gerektiğine dikkati çekti.
Khan, 2024 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu’na göre, 2000-2020 yıllarında anne ölümlerinde yüzde 34’lük bir azalma olduğunu vurgulayarak, “Bu gerçekten çok iyi. Ergen gebeliklerde benzer şekilde üçte birlik düşüş yaşandı. Bunlar kutlanacak şeyler. Ancak rapor, aynı zamanda bize her gün 800 kadının önlenebilir anne ölümleri nedeniyle hayatını kaybettiğini de gösteriyor.” dedi.
Dünyanın her yerinde aile içi şiddet sürüyor
Çözüm yatırımlarının doğru yere yapılması gerektiğini kaydeden Khan, “162 ülke aile içi şiddeti önleyen yasalar çıkardı. Bu inanılmaz derecede etkileyici. Bu yasalar var ancak uygulanıyorlar mı, kadınların hayatları gerçekten kurtarılıyor mu? Veriler bize aslında dünyanın hemen her ülkesinde aile içi şiddetin devam ettiğini gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
Khan, öte yandan, kadınların güvenliğine yatırım yapılmadığını, yatırımın sadece bir insan hakkı olmadığını, ekonomi, aile ve bireyler açısından da anlamlı olduğunu vurguladı.
Raporun ayrıca engelli kadınların şiddete maruz kalma ihtimalinin 10 kat daha fazla olduğunu gösterdiğini kaydeden Khan, yabancı veya yerel topluluklardan gelen insanların hizmetlere daha az erişiminin olduğunu gösterdiğine işaret etti.
Khan, “Her ulusun en önemli sermayesi insanlarıdır. Eğer erkeklere, kadınlara, genç kadınlara, genç erkeklere ve çocukların eğitimine yatırım yaparsak, geleceğe yönelik beceriler kazandırırsak, çok daha iyi bir yerde oluruz.” diye konuştu.
AA