Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Kanal 7’de katıldığı “İskele Sancak” isimli programda gündeme dair soruları yanıtladı.
Başbakan Davutoğlu, 2 Kasım sabahı iktidar olması neredeyse kesin olan partinin AK Parti olduğunun altını çizdi.
Bugünkü siyasi tabloya ve anketlere bakıldığında AK Parti’nin olmadığı bir hükümetin imkansız olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “İnşallah tek başına hükümet olacağız ama başka bir ihtimal olsa da AK Parti mutlaka lokomotif olacak. Şu andaki bütün veriler tek başına iktidarımıza işaret ediyor. Tabii rehavet göstermemiz mümkün değil. Dolayısıyla bizim vadederken diğerlerinden farkımız şu: Diğerleri sorumluluk taşımadıkları bir gün için vadediyorlar. Biz ise 2 Kasım’da yapacağımız şeyi vaat etmek zorundayız. Biz yapmadığımız zaman bizden hesap sorulur ama iktidar olamayacak birine, olmamış olan birine ‘niye bu vaadi verdin’ diye hesap sorulmaz” diye konuştu.
Bu seferki CHP ve HDP’nin seçim vaatlerini nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:
“Biraz fazla abartılmış olduğunu düşünüyorum. Eğer bir etkisi olmuş olsaydı Cumhuriyet Halk Partisi herhalde yüzde 25’lerde daha önceki bulunduğu oranlara takriben kalmazdı. Yani çok büyük bir etkisi kitlesel düzeyde olmuş olsaydı, vaatler önemlidir ama halkımız oy verirken sadece vaatlere bakmaz, güven ve istikrara bakar.”
“YSK’nın yetkisi var”
Seçim sandıklarının taşınması ile ilgili tartışmalara ilişkin Davutoğlu, “Anayasa’nın 79. maddesi ile Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) verilen net bir yetki var. Belli şartlarda YSK sandıkların nerede, hangi mekanda olacağı ile ilgili nihai yetkiye sahip” dedi.
Davutoğlu, “Şartlar neyi gerektiriyorsa ona karar veriliyor. Türkiye’de de şu anki şartlar neyi gerektiriyorsa ona karar verilir. Buna YSK karar verir. Biz AK Parti olarak YSK’nin verdiği kararı hukuken de doğru buluruz, o kararın gereğini de yaparız” diye konuştu. AK Parti istediği için YSK’nın böyle bir karar vermediğine işaret eden Davutoğlu, kararın tamamen YSK’ya ait olduğunu belirtti.
“Operasyonlar demokrasi için yapılıyor”
Operasyonların demokrasi için yapıldığına vurgu yapan Davutoğlu, “Halkımızın özgür iradesini ortaya koyabileceği şartların sağlanması için yapılıyor. Onun için rahatsız oluyorlar. İstiyorlar ki yine ev ev dolaşıp ‘Biz sizi biliyoruz, İstanbul’da da şöyle akrabalarınız var zaten’ ya da İstanbul’daki akrabalarına gidip ‘Biz sizin de şurada akrabalarınız var..’ deyip örtülü tehdit yapacak şekilde ev ziyaretleri yapacaklar. Şehirlerin, ilçelerin kenarlarında mezarlıklar görüntüsü altında insanları hesaba çekecekler, sonra da özgür seçim ve iradeden bahsedecekler. Bunları yapamayacaklar bu seçimde. Risk olacak şu anlamda 2011 seçimlerine de biz girerken terörle mücadeleyle birlikte girdik. Ben 2011 seçimleri öncesinde çok şehit cenazesine gittim. 2011’de Silvan, 2007’de de Dağlıca, biz 2007 seçimlerini de bu şartlarda yaptık. Seçimler yapıldı. 90’lı yılların seçimleri çok daha zor şartlarda yapıldı. 90’lı yıllarla biz hiçbir zaman karşılaştırmadık ama kolay olmadı” ifadelerini kullandı.
“Rusya Hama’da sivilleri öldürdü”
Rusya’nın Suriye’de gerçekleştirdiği hava operasyonlarını da değerlendiren Davutoğlu, Esad’ın bütün katliamlarına sessiz kalan Rusya’nın tek taraflı olarak dışarıdan bir müdahale ile Hama’da, Humus’ta sivilleri öldürdüğünü söyledi. Rusya’nın, Türkiye’ye DAEŞ’e karşı operasyon yapacakları şeklinde bildirimde bulunduğunu aktaran Davutoğlu, Moskova ve New York’ta Putin ile yaptığı görüşmelerde de aynı şekilde konunun gündeme geldiğini ifade etti.
Davutoğlu, Dışişleri Bakanı’nın da New York’ta Putin ile görüşme yaptığını, kendisinin bilgi aldığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise Putin ile telefonla görüştüğünü belirterek, “Herkesle görüşüyoruz. Suriye’de sivillere yönelik her operasyon DAEŞ’in güç kazanmasına sebebiyet verir. Burada uluslararası toplumun büyük vebali var” dedi.
İran ve Rusya’nın, Suriye’ye yabancı müdahalelere karşı olduklarını söylediğini aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rusya’nın ya da İran’ın, Suriye ile yerli bir ilişkisi mi var? Suriye’ye en yakın olan biziz. Biz dahi ne kadar dikkatli bir politika takip ettik, yani ulusal çıkarlarımız zedelendiği yerde müdahale ettik. Rusya’nın ya da İran’ın, Suriye ile ulusal çıkar anlamında bir şeyi yok. Defalarca söyledik, ‘bir insani konularda, iki teröre karşı mücadelede, üç savaş suçlarında anlaşalım’. Şunu veya bunu desteklememiz önemli değil. Esad istiyorsa savaşı, onu da cezalandıralım, muhalefet yapıyorsa onu da DAEŞ yapıyorsa onu da. Esad’a karşı da tavır koyan, DAEŞ’e karşı da tavır koyan bir tek biz varız. Birileri DAEŞ’e karşı tavır koyuyor sadece, birileri Esad’a karşı, biz ikisine de karşı tavır koyduk, koyuyoruz. DAEŞ’e de ilk darbeyi 2013 yılında biz vurduk, daha DAEŞ ortada yokken. Dolayısıyla Türkiye ilkeli bir tutum takındı, bunu da sürdürecek.”
Kaynak: AA