Yunanistan’ı 19 Ağustos’tan bu yana etkisi altına alan orman yangınları birçok çevre ve sağlık sorununu da beraberinde getirdi.
Orman yangınlarından kaynaklanan dumanlar, Güney İtalya ve Malta’ya kadar ulaşırken havada asılı partikül madde miktarı Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) belirlediği sınırın 5 katına çıktı.
Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı Copernicus Acil Durum Yönetimi Dairesi verilerine göre, 760 bin dönümün üzerinde ormanlık alanı kül eden, Dedeağaç ve Meriç’teki yangın Avrupa’nın son yıllarda yaşadığı “en büyük yangın” oldu.
Αtina Ulusal ve Kapodistrian Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doçent Paraskevi Kaçaunu, yangınların solunum sistemi üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerini, AA muhabirine değerlendirdi.
“Yangının ardından solunum sistemi sorunları artabilir”
Kaçaunu, yangın bölgelerinde toksik maddelere maruz kalan kişilerin solunum yolu sorunları yaşayabileceğine dikkati çekerek astım gibi kronik solunum yolu rahatsızlıkları olan kişiler için de yangınların mevcut hastalığı artırıcı bir rol oynayabileceğini kaydetti.
Kaçaunu, yangın nedeniyle atmosferde oluşan partikül maddelerin açabileceği sorunların biraz daha karmaşık olduğunu belirterek farklı çeşitlerde partikül maddelerin var olduğunu vurguladı.
Yanan maddenin yapısının partikül maddenin yapısını belirlemede etkin olduğuna işaret eden Kaçaunu, “Yangın nedeniyle oluşan partikül maddeler, Afrika’dan esen rüzgarlarla gelen tozdaki partikül maddeler kadar masum olmayabilir. Bu partiküllerin solunum sistemimize girmesi çok daha ciddi sorunlar yaratabilir.” dedi.
Kaçaunu, yangınların ardından havadaki oksijen oranının azaldığını ve atmosferin “kalitesinin” düştüğünü ifade ederek bunun da uzun vadede solunum sisteminde istenmeyen sonuçlar doğurabileceğini aktardı.
Havada asılı partikül maddelerin ne zamana kadar atmosferde kalıp sağlığı olumsuz etkileyeceğini partikülün ağırlığı ve esen rüzgarın yönünün belirlediğini söyleyen Kaçaunu, bu partikül maddelerden korunmak için ameliyat maskeleri gibi basit maskelerin değil, solunum sistemi için tehlikeli işlerde kullanılan özel maskelerin kullanılması gerektiğini vurguladı.
Kaçaunu, korunmak için yangın zamanlarında kapı ve pencerelerin kapalı tutulması tavsiyesinde bulundu.
“Yangınlar, bölgedeki iklimi de olumsuz etkileyebilir”
Ormanlık alanların yanmasının büyük bir çevre felaketi olduğunun altını çizen Kaçaunu, ormanlık alanların yok olmasının bölgedeki iklimi de olumsuz yönde değiştiren bir unsur olduğunu söyledi.
Kaçaunu geniş çaplı orman yangınlarının sıcaklıkları artırıp, sellere neden olacak sonuçlar da doğurduğunu ifade ederek iklim değişikliğinin de sağlık üzerinde olumsuz etkileri olacağını kaydetti.
“İklim değişikliğiyle bölgeye yeni virüs ve hastalıklar gelebilir”
Yangınların ardından yaşanacak iklim değişikliğiyle birlikte havadaki nem oranının ve insan vücudunun verdiği tepkilerin de değişeceğini belirten Kaçaunu, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu değişimlerin ardından bölgemizde, ülkelerimizde daha önce görmediğimiz virüslerle daha sık karşılaşacağız. Çevrede yaşanan tahribat ve iklim değişikliğinden ötürü daha önce görmediğimiz hastalıklar görebiliriz ve bu hastalıklara karşı daha hassas olabiliriz.”
“Yangınlar büyümeden müdahale edilmeli”
Orman mühendisi Anastasia Korovesi Dosti de yangınla mücadelede bölgeyi tanıyan yerel personelin önemli olduğuna dikkati çekerek yangınların geniş alanlara yayılmadan önlenmesi için alınması gereken tedbirleri değerlendirdi.
Yangınların ekosistem, bitki örtüsü, bitkiler, hayvanlar ve genel olarak tüm ekolojik zincir üzerindeki etkisinin büyük olduğunu vurgulayan Korovesi Dosti, “Öncelikle ormanların korunması için ivedilikle önlemler alınmalı. Yangın söndürme amaçlı alınacak tedbirler de önemli tabii ki ama öncelik yangın çıkmadan önlem alınmasına ilişkin olmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
Korovesi Dosti, “Bence asıl sorun, genel olarak Orman Genel Müdürlüğünün, 1998’den itibaren çıkan yeni yasaya bağlı olarak ormanlardaki yangın söndürme ve orman koruma faaliyetlerinden çekilmiş olmasıdır. Bu görev itfaiyeye devredildi. Çok sayıda personel eksiği var. Gerekli araştırmalar, yeşil projeler yapılmıyor. İtfaiye teşkilatı daha çok ormanlara değil, yerleşim birimlerindeki yangınlara müdahale ediyor. Bugüne dek gördük ki itfaiye ekipleri ormana girmiyor. Ya uçakların ormandaki yangını söndürmesini bekliyor ya da yangının asfalt veya denize ulaşarak sönmesini bekliyor. Eskiden Orman Genel Müdürlüğü ormanlardaki yangınlara müdahale ederken durum daha iyiydi, yangın bu kadar geniş alana yayılmıyordu.” diye konuştu.
Orman yangınlarının çıkmasının doğal olduğunu kaydeden Korovesi Dosti, yangına zamanında müdahalenin önemine dikkati çekti.
“Yangın gözlem noktaları ve manevra kabiliyeti yüksek araçlar yangınla mücadelede önemli”
Korovesi Dosti, kendisinin de 1985-1998 yıllarında Orman Genel Müdürlüğünde çalıştığını ve yangın söndürme çalışmalarına bizzat katıldığını belirterek 1998’e kadar Orman Genel Müdürlüğünün ormanlarda birçok farklı noktada yangın gözlem noktasına sahip olduğunu anlattı.
Bu gözlem noktalarından dumanın hemen tespit edilip yangın ihbarının yapılabildiğini aktaran Korovesi Dosti, “Orman içerisinde küçük ancak manevra kabiliyeti yüksek yangın söndürme teçhizatımız vardı. İtfaiyeninki gibi büyük araçlar değil. Bir yangın ihbarı aldığımızda en yakın noktadaki teçhizatı alarak yangın büyümeden müdahale edebiliyorduk. Bu araçlar toprak yollardan, çamurlu yollardan geçerek yangının içine girebiliyordu. Bence bu şekilde zamanında müdahale daha kolay oluyordu.” ifadelerini kullandı.
“Ormanlık alanlarda temizlik yangının önlenmesi için şart”
Korovesi Dosti, ormanlık alanlarda temizlik yapılması, yanıcı maddelerin uzaklaştırılması ve ağaçların altındaki kuru bitki örtüsünün temizlenmesinin de yangınları önlemede önemli olduğunu belirterek “Yangınlar genellikle aşağıdan çıkar ve yayılır. Daha sonra ağaçların tepelerine ulaşır.” dedi.
“Yangınla mücadelede bölgeyi tanıyan yöre halkı daha etkili”
Orman Genel Müdürlüğüne bağlı personelin genellikle yöre halkından olduğunu ifade eden Korovesi Dosti, bu personelin yangınla mücadelesini şu sözlerle aktardı:
“Patikaları, yolları, bitki örtüsünün nerede çok nerede az olduğunu, yangının nerede durdurulabileceğini bilirlerdi. Yangının durumuna göre, 2 ila 5 kilometre önüne geçerek yangını durduracak özel yollar oluşturuluyordu. İtfaiyeler bu yollardan geçerek yangınla mücadele ediyordu.”
Korovesi Dosti, şimdi ise itfaiyenin havadan müdahaleyi beklediğini ancak yangın söndürme uçakları su doldurmak için uzaklaştığında alevlerin tekrar şiddetlendiğini bu nedenle uçaklar uzaklaşır uzaklaşmaz itfaiyenin acilen müdahale etmesi gerektiğini kaydetti.
İtfaiye ekiplerinin genellikle bölgeye yabancı olduğunu söyleyen Korovesi Dosti, “Ne yolları ne bölgedeki durumu biliyorlar.” diye konuştu.
“Yangınların ardından sel tehlikesi bekleniyor”
Korovesi Dosti, orman yangınlarının ardından gelen yağışlarda sel ihtimalinin yüksek olduğuna dikkati çekerek “Yangın alanlarında hem toprak kaybının önlenmesi hem de yerleşim birimlerinin korunması amacıyla bir an evvel selle mücadele önlemleri alınması gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Yanan alanlarda ağaçlandırma çalışmalarının ancak aynı alan 2 veya 3 kez yandıktan sonra yapılabileceğini belirten Korovesi Dosti, alan sadece bir kez yandığında ağaçlandırma çalışmasına gerek olmadığını ve doğanın kendini yenilemesinin beklendiğini kaydetti.
AA