Türkçe’nin Kosova’da yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için önemli rol üstlenen Türkçem dergisi 272. sayıya ulaştı.
Türkçem Genel Yayın Yönetmeni Zeynel Beksaç’ın 272. sayıyla ilgili yazısını sizlerle paylaşıyoruz:
Türkçem dergisinin 272. sayısıyla huzurlarınızdayız.
Yine zengin bir içerikle karşınızdayız.
19 Temmuz 1977’de bu toprakların yetiştirdiği ender Türkolog ve aydınlarından biri olan Süreyya Yusuf’u yitirmiştik. Yazar, çevirmen, özellikle Türk dili alanında geniş bir çevrede adını duyurtan bu çok yönlü şahsiyetimizin bu yıl doğumunun 100. Yıldönümü.
Bir şeylerin yapılması gerekirdi diye düşünüyoruz. İster Türkoloji çevrelerinde ister de yazar olarak yıl sonuna kadar bir şeylerin yapıldığına tanık olmak bizi mutlu kılardı. Bu güzide aydınımız bunu hem de nasıl hak eder diye düşünüyoruz…
Süreyya Yusuf’un ölümünün 40. Yıldönümü nedeniyle yazmış olduğum bir yazımın bir bölümünü buraya da aktarmak istiyorum.
“… Süreyya Yusuf, 1923 Köprülü doğumlu. Orada ilkokulu bitirdikten sonra ailece Üsküp’e yerleşiyorlar. Üsküp’te Büyük Medrese’yi, Belgrad’ta Şarkiyat’ı bitiriyor. Ama daha önce o dönem gençlik kollarında etkin bir genç aydın olarak yer alıyor.
Ardından ikinci dünya savaşına katılıyor…Öğretmen, okul müdürü, Priştine Radyosu’nda çocuk yayınları sorumlusu, Çevren Dergisi’nin ilk sorumlu yazarı, bir ara Prizren’de Yüksek Pedagoji Okulu’nda Türk Dili ve Edebiyatı dersini verir…Kosova’da Türk Dili üzere öğretmen kadrosunun yetiştirilmesinde özel çaba harcar.
1973/74 yıllarında Priştine Felsefe Fakültesi’nde Şarkiyat Kürsüsü’nün açılmasında önemli rol oynar..
Süreyya Yusuf, ayrıca Sesler dergisinin yazı kurulu üyesi ve dönüşümlü olarak sorumlu yazar görevini de yapar..
Süreyya Yusuf deyince, çok yönlü bir kişilik geliyor aklımıza.
Bu toprakların çok güçlü bir dilcisiydi, her şeyden önce. Türkiye’de de büyük saygınlığı vardı.
Öyküler yazdı, oyunlar yazdı, halkbilimi konusunda da yoğun çalışmaları oldu.
Çevirileri, eleştiri yazıları…
Otoriter bir kişilikti. Priştine Televizyonu’nda yaptığım yayınlarda zaman zaman birlikte olma fırsatım oldu. Onu proğrama, stüdyoya konuk etmek başlı başına bir onurdu. Kısa bir dönem talebesi de oldum. Birkaç dersine girmiştim. Örneğin, Vurgu üzerine durduğu bir dersini çok iyi hatırlıyorum…
…Derdi bilinçli bir halktı. Halkı bilinçlendirmek için büyük çabalar harcadı. Yeni kadroların yetişmesi için can baş çalıştı. Belli kadroların çocuklarını başka dillerde okutmaları gücüne giderdi. Üzülürdü. Bir şekilde bu tür davranışları halkın sırtına hançer vurmak olarak yorumlardı…Tan’da yayınladığı “Dilimiz halkımızın kendisidir” başlıklı yazısında diğerleri arasında şunları der: “…Bu okulların ya geleceğine güvenmediğinden, ya da başka dil üzere okutmayı üstün bulduğundan kimi aydın, bilinçli ve siyasetçi geçinen kişiler, kendi çocuklarını başka okullara yazdırmakla, gerek dilimiz üzere olan okul sorunlarından, gerek kendi dillerini kullanmaktan uzaklaşmayı sağladılar. Bu, kendi kendini yadırgamanın en anlamsız örneklerinden sayılsa gerek…”
Evet, Süreyya Yusuf’un, haksızlıklara hiç tahammülü yoktu. Dobraydı. Sözünün eriydi. İnandığı, bildiği gerçekleri konuşmaktan sakınmadı. Bilgi dağarcığı geniş, donanımlı, engin kültürü olan büyük bir şahsiyetimizdi.”
İlginizi toplayabilecek daha nice yazıların yer aldığı Türkçem dergisinin 272. Sayısıyla başbaşa bırakırken, yeni bir sayıda buluşana dek, hoşça kalın, dost kalın, değerli okurlarımız.