BBC, demokrasinin şiddetle aleyhinde bulunacak Türkler, ben de onu savunacak İngilizler arıyorum.
Uzun ve yoğun bir Cuma sabahından sonra, Londra merkezli gazeteci bir arkadaşımdan bir e-posta aldım. BBC World’de çalışan bir yapımcının e-postasını bana iletmişti. E-posta, BBC News’ün, Türk hükumetini eleştiren birilerini aradığını söylüyordu. Bu BBC yapımcısı e-postada şöyle diyordu: “Hükumetin (Türk hükumeti) yaptıklarını eleştirecek birilerini bulmak konusunda çok ciddi gayret gösteriyoruz.” Bu mesajı okurken gülmeden edemedim, çünkü bu kişinin yaşadığı halin nasıl bir şey olduğunu iyi biliyordum. İkimiz de aradığımız şeyi bulmak konusunda bir mücadele halindeydik: BBC, demokrasiyi karalayacak birilerini bulma mücadelesindeyken bense, Batı’daki bir Türk gazeteci olarak, demokrasiyi savunacak birilerini bulmak için çok ciddi bir gayret içindeyim.
Görünüşe göre Türkiye’de askerlerin silahsız sivillere ateş açtığı veya tankların barış yanlısı protestocuları ezdiği o dehşet anları Batı’da kimsenin umurunda değil. İnsanların nasıl da yalın sineleriyle askerlere karşı durup demokrasi için canlarını fedaya hazır oldukları ve silahların nasıl gazetecileri susturabilmek için onlara yöneltilmiş olduğu kimsenin umurunda değil. Ama onların ilgi duydukları şey, “Türk hükumetinin yaptıklarını eleştirecek” birilerini bulmak.
15 Temmuz gecesi Türk halkı, Türkiye’nin sokaklarında tarihi şekillendirdi. Öyle bir tarih ki ancak demokrasiye samimiyetle inananlar tarafından hakikatiyle yazılacak bir tarih bu. Demokratik yollardan seçilmiş hükumetlerini savundular, protestolara katılmak ve darbeye karşı koymak konusunda tereddüt göstermediler ve insan hakları ve hukukun üstünlüğü için kıyam ettiler.
Silahlı Kuvvetler’deki bir grup tarafından 246 insan soğukkanlılıkla şehit edildi ve 1,530 kişi de başarısız darbeyi o gece protesto ederken yaralandı. En genç kurban, darbeyi protesto etmek için dışarıya çıkma konusunda ısrar eden 15 yaşındaki Halil İbrahim Yıldırım oldu. Türk medyası da o gece demokrasi mücadelesi verdi.
Devletin resmi televizyonu TRT’deki bir kadın spiker, askerin yönetimi devraldığına dair bir bildiriyi okumak zorunda bırakıldı. Bu arada medya kuruluşlarının birçoğu, kendilerini susturmaya yönelik bütün teşebbüslere rağmen canlı yayınlarına devam ettiler. Uydu iletişim ajansı Türksat’ın iki çalışanı, darbecilerin TV yayınlarını kesmesini engellemeye çalışırken öldürüldü.
Orduda FETÖ/PDY terör örgütüne mensup oldukları tespit edilen grup tarafından başlatılan darbe girişimi esnasında İstanbul’daydım. Masum, silahsız insanlar barışçıl protesto eylemleri için sokaklara akın edip de halkın vergileriyle alınmış silahları kullanan kendi askerleri tarafından vurulduğunda oradaydım. İstanbul’daki cenazelere katıldım ve sevdiklerini kaybedenlerin döktükleri kanlı yaşları izledim.
Birkaç gün sonra Londra’ya geri dönmek durumundaydım. Türkiye’deki kanlı darbe girişimi hakkındaki görüşlerini benimle paylaşabilecek insanlar aramaya koyuldum. Ülkenin önde gelen nice üniversitesine, yorumlarını rica ettiğim e-postalar gönderdim. HİÇBİRİ CEVAP VERMEDİ. Önde gelen düşünce kuruluşlarından ise yorum talep etmek mümkün değildi, çünkü onlar özgür ve adil bir seçim neticesinde halkın yüzde 52 oyunu alarak seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmekle ve darbe girişimi başarısızlıkla neticelenmesine rağmen “karanlık bir Türkiye” portresi çizmekle meşguldü
Batı medyasının Türkiye’deki olaylara yönelik yaklaşımının farklı olduğunu söyleyebilmeyi çok isterdim. Ancak bütün bir Batı’nın darbe girişimine yönelik yaklaşımında hayal kırıklığına sebebiyet veren en önemli nokta, medyanın yanlış, taraflı ve sorumsuz yaklaşımı oldu. BBC, 15 Temmuz’da kalkışmayı ilk duyurduğu haberde “darbe” kelimesini tırnak içinde verdi. Evvela, belki Cumhurbaşkanı Erdoğan bu girişime “darbe” dememiştir diye düşündüm. Fakat sonra BBC, “Türkiye’deki darbenin ardında kimler var?” diye sorgulamaya başlayarak bunun bir “tiyatro” olduğunu ima etti. Erdoğan, daha fazla güç kazanmak için darbe sahnelemekle suçlanıyordu. Darbeye direnmek için canlarını tehlikeye atma pahasına sokaklara çıkan milyonlarca insana odaklanmak yerine, BBC korkak bir şekilde, FETÖ terör örgütünün “Türkiye’de milyonlarca takipçisi var” olduğunu iddia eden bir video yayınlamayı seçti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı kötülemeye azmetmişçesine, BBC bir milletin demokratik yollardan seçilmiş cumhurbaşkanının aleyhinde yayınlar yapmaya devam ediyor. “Ülke bölündü”, “‘Uluyan’ kalabalık tarafından askerlere saldırıldı”, “Recep Tayyip Erdoğan: Türkiye’nin acımasız cumhurbaşkanı” başlıklı haberler, Türkiye’de milyonlarca insan demokrasiyi müdafaa etmek için sokaklarda olmaya devam ederken BBC’nin saygısız bir şekilde ürettiklerinden birkaçıydı.
Ve bugün… Türk hükumetinin aleyhinde konuşacak birilerini bulmak için “mücadele” veren BBC’deki meslektaşıma bir şey söylemek istiyorum. Şu anda hiçbir Türk’e ulaşamamanın sebebi, görüşü, dini, mezhebi, ten rengi ne olursa olsun, Türkiye’deki bütün insanların hâlâ sokaklarda olması. Türkiye’ye gitmeye ve gece boyunca sokaklardaki insanlarla konuşmaya bir çalış bakalım. Ülkelerine yönelik her tür tehdit karşısında, hepsinin istisnasız birleşmiş olduklarını göreceksin.
Kaynak: AA / LONDRA – Büşra Akın Dinçer