Kuzey Makedonya, bağımsız olduğu 1991’den beri kimliği, tarihi, kültürü, dili ve ulusal sembolleri nedeniyle uluslararası kurumlara üyelik süreçlerinde ciddi aksaklıklar yaşıyor.
Dilek Kütük, Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinde Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin önüne çıkan engelleri, Avrupa Birliği ve bölgedeki aktörlerin bu süreçteki etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.
Kuzey Makedonya, bağımsız olduğu 1991’den beri kimliği, tarihi, kültürü, dili ve ulusal sembolleri nedeniyle uluslararası kurumlara üyelik süreçlerinde ciddi aksaklıklar yaşıyor.
Komşusu Yunanistan, 1991’den beri veto hakkını kullanarak Kuzey Makedonya’nın hem NATO hem de Avrupa Birliği (AB) üyeliklerini engelledi. Ülkenin ismine ve ulusal sembollerine şerh düştü. 2018’de imzalanan Prespa Anlaşması ile iki ülke arasındaki sorunlar kısmi olarak son buldu. Yunanistan’ın ısrarları ve karşılıklı varılan mutabakat gereği Makedonya Cumhuriyeti ismini “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” şeklinde değiştirdi. Böylece ülke, 2020’de NATO üyesi olabildi fakat 2005’te “aday ülke” statüsü aldığı AB müzakerelerine henüz başlayamadı.
İsmini değiştirerek AB üyelik sürecindeki en önemli sorunu aştığını düşünen Kuzey Makedonya, 2019’da da Fransa engeline takıldı. Fransa’nın vetosunu kaldırdığı dönemde ise Bulgaristan’ın vetosuyla karşılaştı.
Kuzey Makedonya’nın bağımsızlığını 1992’de ilk tanıyan ülke olan Bulgaristan, 2020’de tarihi ve kültürel sebeplerle ülkenin üyelik sürecini veto etti. Bulgaristan, Kuzey Makedonya’nın, 2017’de imzaladıkları dostluk anlaşmasının gereklerini yerine getirmediğini, oluşturdukları ortak tarih komisyonunun çalışmalarını yürütmediğini ve ülkedeki Bulgarlara karşı nefret söyleminin ve ayrımcılığın arttığını iddia ediyor. Yunanistan ile yaşadığı sorunların 30 yıl kaybettirdiği ülke, bu kez de Bulgaristan ile tarihten kaynaklı başka problemleri çözmek için yoğun çaba sarf etmek zorunda.
27 üyeli AB, Bulgaristan ve Yunanistan’ın Avrupa genişlemesine etkilerini gözden geçirmeli, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yaşandığı bir dönemde Batı Balkanları kendisine küstürmemelidir. Ayrıca Balkan toplumları nezdindeki güvenilirliğini ve inandırıcılığını daha fazla sarsmamaya dikkat etmelidir.
Protestoların nedenleri ve tarafların tutumu
Kuzey Makedonya’nın AB üyelik müzakerelerine başlamasını 2019’da veto eden ve süreci tıkayan Emmanuel Macron yönetimindeki Fransa, 2022’de Bulgaristan ve Kuzey Makedonya arasındaki ihtilafı çözmek ve AB üyelik sürecini hızlandırmak için bir öneride bulundu. Ancak söz konusu öneri; tarih, dil ve kültür gibi konularda muğlak maddeler içeriyor. Ayrıca AB üyeliği konusunda garanti vermekten de uzak. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada bu eleştirilere şu şekilde cevap verdi: “Öneri mükemmel değil ama Kuzey Makedonya’ya AB üyeliğini getirir.”
AB üye ülkelerinin sahiplendiği öneri; ülkedeki Bulgar topluluğun haklarını Kuzey Makedonya Anayasası ile güvence altına almayı ve toplumda Bulgarlara yönelik önyargının azaltılmasını hedefliyor. Son yıllarda Kuzey Makedonya’daki Bulgar topluluğun sayısı iki ülke arasındaki önemli tartışma konularından biri. Eylül 2021’de yapılan nüfus sayım sonuçlarına göre 2 milyon 97 bin 319 nüfuslu Kuzey Makedonya’da yalnızca 3 bin 504 kişinin kendini Bulgar olarak tanımladığı açıklandı.
Bulgaristan ise bu rakamların güvenilir olmadığını iddia ediyor. Bulgar hükümeti, yaklaşık 90 bin Kuzey Makedonya vatandaşının aile köklerine dayalı olarak son yirmi yılda Bulgaristan çifte vatandaşlık hakkını elde ettiğini ve 53 bin başvurunun da onaylanmak üzere sırada beklediğini açıkladı.
Ayrıca öneride Makedon dili ve üyelik müzakerelerine başlamadan önce yapılması planlanan hükümetler arası konferansların içeriği ve Bulgaristan’ın gelecekteki muhtemel tutumu konusundaki belirsizlikler sürüyor.
Bulgaristan, öneriyi koşullu olarak kabul etti ve Kuzey Makedonya’ya uyguladığı vetoyu kaldırdı. Böylece, Kuzey Makedonya parlamentosu öneriyi kabul edip, ülkede yaşayan Bulgar topluluğu anayasal olarak tanıdığında AB müzakerelerinin önü açılacak.
Şu anki koşullarda 120 milletvekilli Kuzey Makedonya parlamentosunda bu öneriyi kabul edecek üçte iki çoğunluk bulunmuyor. Önerinin uygulanmasına yönelik anayasal değişiklik için muhalefetin desteğine ihtiyaç var. Yaptıkları basın açıklamalarıyla cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanının sıcak baktığı öneriye, Kuzey Makedonya’daki muhalefet partisi İç Makedon Devrimci Örgütü-Makedonya Ulusal Demokratik Birliği (VMRO-DPMNE) karşı çıkıyor. “AB’ye üyeliğin tek koşulu; Makedon toplumunun Bulgarlaşmasıdır” diyen muhalefet, erken seçim çağrısı yaparak, temmuz ayının ilk günlerinden itibaren ülkenin farklı şehirlerinde protestolar düzenliyor. Anket çalışmaları da muhalefetin oylarını artırdığını gösteriyor.
Kamuoyunda ise Kuzey Makedonya’nın ismini değiştirerek yeterince bedel ödediği görüşü hakim. Üsküp merkezli Siyasi Araştırma Enstitüsü (IPIS) tarafından yapılan ankete göre, Kuzey Makedonya’da AB üyeliğine destek azaldı. Ankete katılan etnik Makedonların yüzde 72,80’i; tüm vatandaşların ise yüzde 56’sı, Fransa’nın yaptığı önerinin kabul edilmesini, AB ile müzakerelere başlanmasını reddediyor.
Türkiye, bölge ülkeleri arasındaki tarihi ve kültürel anlaşmazlıklara temkinli fakat kapsayıcı yaklaşıyor. Bölge ülkeleriyle ikili ilişkileri oldukça iyi olan Türkiye, taraf tutmaktansa, tarafların uzlaşma içerisinde verdiği kararlara destek veriyor.
Fransa’nın önerisinin yol açacağı sonuçlar
Önerinin kabul edilmesi veya reddedilmesinin sonuçları pek iç açıcı olmayacağa benziyor. Zira her iki durumunda da Kuzey Makedonya, AB üyeliğinden ve vadettiği refahtan uzak, farklı etnik unsurlar arasındaki tansiyonun yüksek olduğu bir ülkeye dönüşecektir. Öneri kabul edilirse; Bulgaristan, Kuzey Makedonya’daki herhangi bir tarihi figür, sembol ve Makedon dili üzerinden spekülasyonları artırabilir, yeni tavizler isteyebilir. Yunanistan isim sorununun çözümünü zafer olarak nitelendirmese de Balkanlar’daki ve AB’deki etkisini göstermiş ve bölge ülkelerine göz dağı vermiş oldu. Bulgaristan da aynı tutumu uzun yıllar sürdürebilir. Bu koşullarda ülkenin AB geleceği, çetrefilli tarihsel mevzular nedeniyle, Bulgaristan ve Yunanistan’ın vicdanına bırakılmış olacak. Diğer taraftan, başka bir AB üyesinin ekonomik ve güvenlik sorunlarını bahane ederek veto hakkını kullanmayacağı da meçhul.
Kuzey Makedonya hükümeti hem parlamentodan hem de kamuoyundan ihtiyacı olan desteği alıp, Fransa’nın önerisini ve Bulgaristan’ın şartlarını kabul etse bile AB’ye üyelik konusunda ülkeye bir garanti verilmiyor.
Tüm bu gelişmeler, AB içindeki “veto etme kozunun” güçlenmesine sebep oluyor ve tek başına ülkelerin taleplerinin bütün bir Avrupa ilkelerinden daha öncelikli olduğu kanaatini güçlendiriyor. Bu durum sadece Kuzey Makedonya için değil, diğer Batı Balkan ülkeleri için de endişe verici. Böylece AB Balkanlar’da hem milliyetçi iktidarların yükselişine vesile olabilir hem de Avrupalı teorisyen Claudio M. Radaelli’nin reform sürecinin sekteye uğramasını tanımlamak için kullandığı “geriye Avrupalılaşmayı” daha da hızlandırabilir.
Bulgaristan, Kuzey Makedonya’nın, 2017’de imzaladıkları dostluk anlaşmasının gereklerini yerine getirmediğini, oluşturdukları ortak tarih komisyonunun çalışmalarını yürütmediğini ve ülkedeki Bulgarlara karşı nefret söyleminin ve ayrımcılığın arttığını iddia ediyor.
Önerinin reddedilmesi
AB Konseyi Başkanı Charles Michel, “Kuzey Makedonya’nın kendi geleceğine karar verdiğini, bu önerinin müzakerelerin başlaması ve AB için tarihi bir fırsat olduğunu” dile getirmişti. Anlaşılacağı üzere önerinin parlamentoda onaylanmaması, Kuzey Makedonya’nın üyelik için gerekli bir koşulu yerine getirmediği şeklinde yorumlanacak ve zaten sıkıntıda olan AB genişleme sürecinde sorumluluk bu küçük ülkenin üzerine bırakılacaktır.
Kuzey Makedonya’daki Arnavutlar, ülke siyasetinde ve toplumdaki varlıklarını her geçen gün güçlendiriyor. Ülkedeki Arnavutların önemli bir kısmı; Kuzey Makedonya’nın diğer ülkelerle yaşadığı kimlik ve tarih temelli sorunları çözerek AB’ye üye olmasını bekliyor. Bu nedenle önerinin reddedilmesiyle Arnavutlar, Makedonları ülkenin AB geleceğini engellemekle itham edebilir ve Makedon kimliğine yönelik tepkiler artabilir. Geçtiğimiz günlerde Arnavutluk Başbakanı Edi Rama da Kuzey Makedonya hükümetine bir çağrıda bulunarak, Fransa’nın önerisinin her iki ülkenin müzakerelere başlayabilmesi için tek çare olduğunu ve kabul etmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin rolü
Türkiye, bölge ülkeleri arasındaki tarihi ve kültürel anlaşmazlıklara temkinli fakat kapsayıcı yaklaşıyor. Bölge ülkeleriyle ikili ilişkileri oldukça iyi olan Türkiye, taraf tutmaktansa, tarafların uzlaşma içerisinde verdiği kararlara destek veriyor.
Nitekim Yunanistan ve Kuzey Makedonya arasındaki isim değişikliği sürecinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, her iki tarafın verdiği karara saygı duyduklarını, Türkiye’nin Batı Balkanlar’ın NATO ve AB üyeliğinde güven artırıcı adımlar attığını dile getirmiştir.
Türkiye, Bulgaristan ve Kuzey Makedonya arasındaki meselede gelişmeleri yakından takip edip, Kuzey Makedonya’ya verilen sözlerin yerine getirilmesi gerektiğini her fırsatta hatırlatıyor. NATO üyesi Türkiye, Kuzey Makedonya’nın örgüte üyeliğini de destekledi.
Sonuç olarak, 27 üyeli AB, Bulgaristan ve Yunanistan’ın Avrupa genişlemesine etkilerini gözden geçirmeli, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yaşandığı bir dönemde Batı Balkanları kendisine küstürmemelidir. Ayrıca Balkan toplumları nezdindeki güvenilirliğini ve inandırıcılığını daha fazla sarsmamaya dikkat etmelidir.
***
[Dilek Kütük, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Doktora Adayı]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
AA