Arnavutluk’ta faaliyet gösteren ALSAR Kültür, Eğitim ve İnsani Yardım Vakfı, Balkanlar’ın altı şehri olan Üsküp, Manastır, Prizren, İpek, Selanik ve Yanya’nın geçmişine adanmış altı yayınlık bir dizi yayınladı.
Her baskı İstanbul’daki Osmanlı arşivlerinden Osmanlıca, Türkçe ve Arnavutça belgelere dayandırıldı.
ALSAR’dan konuyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yaklaşık yüz milyon belge ve binlerle ifade edilen defter koleksiyonu zenginliğine sahip olan Osmanlı Arşivleri’nde yaptığımız çalışma ile tespit ettiğimiz belgelerle ve çağdaş görsel malzeme ile zenginleştirmeye çalıştık. Bu görsel malzemelerin de esere ayrı bir değer kattığı inancındayız. Şehirlerin tarihine ait belgeleri Osmanlı Devirlerine ait olmak üzere XV. Yüzyıldan başlayarak XIX. yüzyılın sonuna kadar, şehrin imârı, demografisi, vakıf eserleri, siyasî, ekonomik ve sosyal olaylarına ait belgelerden yapılan bu seçki ile ortaya koymaya çalıştık. Bu vesileyle Balkan araştırmacısı Sayın Ayten Ardel’e başarılı çalışmaları için yayın evi olarak teşekkür ederiz. Böyle bir çalışmanın ilgililere yararlı olmasını dileriz.
Rumelinin incisi Üsküp’ün resmi kayıtlardaki yeri bu şekildedir:
Üsküp’ün tarihçesini konu edinen kitapta, Üsküp, Rumeli’de Osmanlı ve Müslüman nişanelerini taşıyan ilk şehir olarak tasvir edilmektedir. Üsküp aynı zamanda Selanik, Kosova ve Arnavutluk’un ortak geçiş noktası olması hasebiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun Rumeli’deki en önemli şehirlerinden biriydi.
Nüfus sicillerine göre daha XVI. yüzyılda Üsküp halkının %78’i Müslüman idi. 1877-1878 yıllarında yaşanan savaş esnasında gelen muhacirlerle birlikte bu Müslüman nüfus oranı XX. asrın başına dek değişmedi.
Arşiv belgelerinde 1810, 1847, 1852 ve 1901 yıllarında Üsküp Kalesi’nin restorasyonunun gündeme geldiği bilgisi mevcuttur. 1847 yılında, daha önce restore edilen ve Varoş kısmına bakan büyük duvarın sağlam inşa edilmediği için yıkılmıştır. 1883 yılında ise halkın maddi ve manevi desteğiyle kalenin içinde inşasına başlanmış olan ve askerlerin kullanımına sunulan 300 yataklık hastane tamamlandı. 26 Ocak 1890 yılında kalenin içinde yer alan ve Hıfzı Paşa Konağı olarak bilinen ahşap konak tamamen yandı. Kalenin restorasyonuna ilişkin son belge ise 31 Temmu 1901 yılına ait olan resmi yazı.
Maarif şehri Manastır kitabı geçmişini bu belgelerle aydınlatıyor:
Manastır şehri, Osmanlı döneminde müstesna bir İslâmî eğitim ve kültür merkezini teşkil etti. Şehir aynı zamanda Tanzimat sonrası açılan Manastır Askeri İdadisi gibi modern eğitim kurumlarına ev sahipliği etmiştir.
Manastır’ın en ünlü medresesi Koca Kadı Medresesi’ydi ve aynı ismi taşıyan caminin yanı başında bulunuyordu. Kadı Haydar tarafından inşa edilen yapı, akabinde beş kez restore edildi.
1863 yılında telegrafhânenin arkasında bulunan bir meyhanede çıkan ve 12 saat süren bir yangının sonucunda, çarşının tamamı ve evlerin bir kısmı da dâhil olmak üzere, şehrin üçte biri yandı.
Parıldayan şehir Prizren’in tarih sayfalarındaki rolü şöyledir:
Günümüzde, Kosova’nın ikinci büyük ve önemli şehri mahiyetinde olan Prizren, Osmalı döneminde Edirne ve Selanik’in ardından, Balkanların üçüncü en büyük şehri idi. Osmanlı kaynakları ve kitabelerinde farklı şekilde yazılmış olan şehrin ismi “altın şehir, parıldayan şehir, altın gibi zengin şehir” manalarını taşımaktadır.
Osmanlı şehri olarak Prizren XVI. yüzyıl esnasında güçlü bir İslâm şehri nişanesi edindi ve bu yönünü gelecek asırlarda daha da pekiştirdi. Mâlumu olduğu üzere, Sinan Paşa Camisi cümle Balkanların en müstesna ve abidevî eserlerinden biridir. Şehir, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de tasavvuf yaşamının aktif merkezlerinden birini teşkil etmektedir.
XIX. asrın ikinci yarısında şehir, Kosova’nın ekonomik yaşamında önemli bir konuma sahipti. O dönemde şehir çarşısında 1389 dükkanda silah ve makas, kalemtraş ve gümüş el işi eserleri üretiliyordu. Ayrıca derici dükkânları, 15 değirmen ve büyük bir han da mevcuttu.
Arşivdeki belgeler ışığında İpek şehrinin tarihi gün ışığına çıkıyor:
İpek Sancağı nüfusunun yapısı esasında Balkan topluluklarının genel bir tasvirini teşkil etmekteydi. Osmanlı tebaası başlıca Müslümanlar ve gayri müslimlerden oluşuyordu. Bu yapı içerisinde farklı dinî, tarikat ve ekalliyet toplulukları bulunuyordu. Bu farklılıklar aynı zamanda İpek’te zaman zaman çalkantılı olaylara da sahne olmaktaydı.
İpek, aynı ismi taşıyan sancağın merkezi kazası idi. Şehrin 550 dükkanı ve 10 hanı, en önemli ticaret merkezlerini teşkil etmekteydi. İpek kazası esnafı bakır tabaklar, sırmalı Arnavut halk kıyafetleri vb. gibi pek farklı zanaatlar icra ediyordu.
Sultan Mehmed Han tarafından inşa edilmiş olan cami, İpek’teki en önemli ve en eski İslâmi eserlerden biridir ve büyük bir cemaate sahiptir. Bir diğer önemli İslâmi eser ise Obranzade Mehmet Bey tarafından 1719 yılında inşa edilmiş olan imaret ve medresedir.
Başka bir şehir, modern Selanik, bu özel yayında araştırmacılarla buluşuyor:
Mâlumu olduğu üzere Selanik, Osmanlı coğrafyacıları tarafından “İstanbul’un bir parçası”, Yahudiler tarafından ise “Şehirlerin Anası” olarak addediliyordu. Asırlık bir nüfus yapısına ve kozmopolit bir hüviyete sahip olan şehir, XIX. asırda Osmanlı İmparatorluğu’nun en modern iki şehrinden biriydi.
Pek çok Osmanlı şairi, yazarı, alimi ve mütefekkirinin doğum yeri olan şehir, Jöntürkler döneminde Türkçe, İbranice, Yunanca, Fransızca ve Bulgarca yayınlanan gazete, dergi ve kitaplara da ev sahipliği yaptı. Selanik’te günümüzde hâlen ilk Osmanlı dönemi mimarisi ve son Osmanlı dönemi yapılarını görmek mümkündür.
1530 yılına ait belgelerde şehirdeki Müslüman nüfusun arttığı görülmektedir. 1502 yılında şehirde 37 Müslüman mahallesi, 4 cami ve 33 mescid mevcut idi. Selanik vilayetinin 1906 yılı resmi sicil kaydına göre şehirde 36 cami, 24 mescid ve 9 medrese ile pek çok kilise ve sinagog bulunuyordu.
Altıncı kitap Yanya ise beş asırlık hayatın izlerini bize şöyle anlatıyor:
Yarım asırdır Türklerle bir arada yaşayan Yanya şehri, askeri çatışma olmadan Osmanlı himâyesine girdi. Gelişmeye devam edip Orta Çağ kalesi hüviyetinin ötesine ulaştı. Bizans dönemi Epir’in eski bir önemli merkezi olan şehir, yeni dönemde içinde Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahurdilerin yaşadığı kozmopolit bir şehre dönüştü.
Yanya’nın hızlı gelişimi İstanbul’daki Osmanlı Arşivi’nde bulunan arşiv belgelerine de yansımaktadır. Şehirdeki kimi kilise ve manastırlar Osmanlı iktidarının izniyle inşa edildi. İlyas Efendi Camisi’nin kitabesi 1582 yılına ait olup aynısında kitabede, Müslüman nüfusun giderek arttığı zikredilmektedir.
Yanya Sancakbeyi Zülfikâr Bey oğlu Arslan Paşa 1618 yılında Batı Yunanistan’ın en büyük külliyesini inşa etti. Bu külliye kubbeli bir cami, büyük bir medrese, yolcular ve fakirler için bir aşevi, bir türbe, er ve hanım kişiler için iki ayrı bölümden oluşan bir hamam inşa etti.
Yukarıdaki paragraflar altı yeni, zenginleştirilmiş, resimli kitabın içeriğinden küçük parçalardır.”