İstanbul’da yaşayan ve Üsküp kökenli olan Eren Atala Eriş’in, Balkan Türklüğünün mihenk taşlarından Yücelciler Hareketi’nin bilinmeyen yönlerini anlattığı “YÜCELCİLER; Yugoslavya’da Gizli Türk Teşkilatı” başlıklı kitabı yayınlandı. Kitabı yazma fikrinde aile yapısının önemli olduğunu söyleyen Eriş, “Yücelcileri ‘konuşturmaya’ çalıştım. Tabi ki Yücelcileri konuşturduğum gibi Yücel hakkında iddia ortaya atanları da, mahkeme sürecini de alıntılar kullanarak ‘konuşturmaya’ çalıştım. Böylece hem akıcı ve merak uyandırıcı bir tarzda konuyu anlatmaya ve karşılıklı iddiaları karşılaştırarak Yücel hakkında bilinmeyenleri bulmaya çalıştım.” dedi.
Seyyid EMİN / TIMEBALKAN ÖZEL
Eren Atala Eriş, Üsküp Sahafhane Yayınları’ndan çıkan “YÜCELCİLER; Yugoslavya’da Gizli Türk Teşkilatı” kitabı ile ilgili TIMEBALKAN’a özel açıklamalarda bulundu.
Aile olarak Üsküp’e bağlarının çok eskilere dayandığını söyleyen Eriş, “Bilindiği kadarıyla dede tarafımızdan atamız Rıza Bey oğlu Matlı Mehmet Bey’in Üsküp’e yerleştirilmesi Sultan II. Murad Han’ın II. saltanat dönemine dayanıyor. Kuşaklar boyunca kollara ayrılan sülalemizde nazırlık, valilik gibi görevlerde bulunan atalarımız var. Bildiğimiz kadarıyla 1887 doğumlu Büyük dedem Hafız Abdurrahman beg Ali Süleyman (Eriş) Yugoslavya Krallığı döneminde kurulan Cenubi Sırbistan Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti -kısa adıyla Cemiyet Partisi’nin- üyesi, Hafız Abdurrahman bey’in oğlu Fadıl Abdurrahman Ali (Eriş) ise dedem.” şeklinde konuştu.
Aile köklerinin babaanne tarafından ise Üsküp Zincirli Tekkesi’nin kurucusu Adem Baba’nın torunu ve aynı zamanda tekkenin şeyhi olan Ferid Efendi’nin kızı Ümran Hanım’a dayandığını kaydeden Eriş, “Böyle bir ailenin ferdi olarak yetiştirilince, insan ister istemez Üsküp Türk kültürüyle haşır neşir oluyor. Bunun sonucunda 2005 senesinden beri gerek Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nde, gerekse de Rumeli Balkan Dernekleri Federasyonunda yönetim kurulu üyeliği, genel sekreterlik, gençlik komisyonu başkanlığı gibi çeşitli görevleri üstlendim.” ifadelerini kullandı.
– “Yücel Mevlitleri, İstiklal Marşı’nın 10 kıtasının ayakta okunmasıyla başlardı”
Kitabı yazma fikrinde aile yapısının önemli olduğuna dikkati çeken Eriş, “Henüz 7 yaşında bir çocukken kendisi de bir Yücelci olan rahmetli dedem Fadıl Abdurrahman Ali (Eriş) beni Yücel mevlidlerine götürürdü. Bu mevlitlerde Büyük eniştemiz ve manevi dedem Bekir Salih Ataullah (Atala) gibi yakın uzak akrabalarımız, tanıdıklarımız, komşularımız bulunurdu.” diye konuştu.
Söz konusu mevlitlerin ise alışa gelenlerden farklı bir şekilde olduğunu ifade eden Eren Atala Eriş, “Örneğin; Herkesin ayağa kalkıp tek bir ses olarak ezberden İstiklal marşının 10 kıtasının birden şiir olarak okunmasıyla mevlitler başlardı. Yapılan konuşmalarda ise Şehitlerimiz konu edilirdi. Hal böyleyken birgün dedeme usulca sordum: Yücel Şehitleri nedir? Üsküp’de şehit edilenler dedi, ben Üsküp neresi diye sordum ve böyle böyle soruların ardı arkası kesilmedi.” açıklamasında bulundu.
2005 yılında üniversite öğrencisi olduğu dönemde Rumeli Türkleri Derneği’ne ilk gidişinde aklında Yücelcileri araştırmak olduğunu belirten Eriş, böylelikle araştırmacı yazar Yıldırım Ağanoğlu ile tanıştığını ve seneler boyunca aralarında hoca-öğrenci, usta-çırak, abi-kardeş misali bir ilişkinin oluştuğunu söyledi.
– “2010 senesinde tezimi Yücel teşkilatı hakkında yazdım“
Yücelciler hakkında ilk bilgileri Yıldırım Ağanoğlu’nun yaptığı çalışmalardan öğrendiğini, sonra kendisinin de naçizane bazı katkılarda bulunmaya gayret ettiğini kaydeden Eriş, “Bu süreçte Yücel Teşkilatı’nın Başkanı Şuayb Aziz’in ailesine yazdığı son mektup, Yücel mahkemesinin propaganda amaçlı çekildiği film görüntüleri gibi çeşitli belgelere ulaştım. 2010 senesinde ise tezimi Yücel teşkilatı hakkında yazdım. Yanlış bilmiyorsam, bu tezim o tarihe kadar, Yücel meselesi üzerine hazırlanmış ilk akademik çalışmaydı. Fakat, tezim Yücel hakkında çetrefilli konulara değinmeyip tabiri caizse suya sabuna dokunmadan, sadece Yücelcileri tanıtan bir çalışmaydı.” ifadelerini kullandı.
2017-2018 yıllarında Yücelciler ile ilgili bir kitap yazmaya başladığını ve o süreçte de yeni bilgilere ulaşınca tezinin çöktüğünü, böylelikle de yazdığı 180-200 sayfayı yırtıp attığına dikkati çeken Eriş, “Bu sürede Yıldırım Ağanoğlu ile iletişimimizi hiç kopartmadık. Yıldırım Hocam bana sürekli “Eren hadi artık yazmalısın” diyordu. Nihayetinde Kovid yüzünden evlere kapandığımız dönem işlerimden fırsat buldum ve o güne kadar bulduğumuz bütün bilgileri, belgeleri yeniden tarayarak ve bu sürede ortaya çıkan başka belgeleri de ekleyerek yeni bir araştırma ile Yücelciler kitabını kaleme aldım.” şeklinde konuştu.
Kitapta Yücelciler Hareketi’nin hangi boyutlarıyla ele alındığı sorusunu cevaplayan Eren Atala Eriş, “Kısaca görebildiğimiz ve öğrenmek istediğimiz tüm boyutlarıyla diyebilirim. Sorunuzda geçtiği üzere Yücelciler hakkında ortaya çok iddia atıldı. Zaten kitabımızın ilk bölümü bu iddiaları, bugüne kadar söylenenleri ve yapılan çalışmaları ortaya koyan bir tartışma ve değerlendirme ile başlıyor. İkinci bölümde ise; Yücel öncesi Krallık Yugoslavyası dönemini ele alınıyor. Böylece II. Dünya Savaşı yıllarını ve o yıllarda Türklerin içinde bulunduğu koşulları anlamak mümkün oluyor.” yanıtını verdi.
– “Yücelcileri ‘konuşturmaya’ çalıştım”
Kendisinin de 2010 senesinde yazdığı tezde yaptığı hata gibi; bugüne kadar araştırmacıların Yücelcileri dönemin şartlarını, aktif kişilerini ve önemli hadiseleri yeterli derecede ele almadan; Yücelcilerin kuruluşu, faaliyetleri, tutuklanmaları şeklinde başlıklarla kısa kısa ele aldıklarını anımsatan Eriş, “Bu kitapta ise, Yugoslavya Türkleri’nin durumunu geniş bir yelpazeden, siyasal tarih, sosyoloji, modernleşme, milliyetçilik teorileri, diplomasi ve hukuk gibi birçok disipline temas edip ve kronolojik sıralamaya sadık kalarak ele aldım. Böylece, bu farklı bakış açısı “kim, neyi, nasıl, neden yaptı” sorularının cevabını verdiği gibi ezberlenmiş iddialardan ve/veya bilgilerden uzaklaşmamı da sağladı.” değerlendirmesinde bulundu.
Kitapta belirttiği üzere Yücelcilerin yazdığı yazıları, verdiği röportajları ve bulduğu belgeleri orjinal hallerinde alıntı yaparak yayınladığını söyleyen Eriş, “Böylece Yücelcileri “konuşturmaya” çalıştım. Tabi ki Yücelcileri konuşturduğum gibi Yücel hakkında iddia ortaya atanları da, mahkeme sürecini de alıntılar kullanarak “konuşturmaya” çalıştım. Böylece hem akıcı ve merak uyandırıcı bir tarzda konuyu anlatmaya ve karşılıklı iddiaları karşılaştırarak Yücel hakkında bilinmeyenleri bulmaya çalıştım.” diye konuştu.
Yücelciler hakkında eğitim, kültür, radyo yayınları gibi bilinen bütün olgulara ayrıntısıyla değindiği gibi; bugüne kadar hiç bilinmeyen başka olguları da bulduğunu belirten Eriş, “Örneğin; büyük dayım ve Yücel Teşkilatı’nın Genel Sekreteri olan Şerafettin Ferit Süleyman (Yücelden)’in İslam Dini Birliği çatısı altındaki faaliyetleri veya Şehidimiz Nazmi Ömer’in, Yücelci Refik Şerif’in veya Yücel Teşkilatının biricik kadın üyesi Didar Ali hanımefendinin Yugoslavya’daki Türk kadınının toplumdaki rolünü genişletip, kalkındıran faaliyetleri gibi.” ifadelerini kullandı.
– “Seneler farklı; sorunlar ise aynı”
Makedonya Türk gençliğine hem kitap hem de Yücelciler hakkında neler söylemek istersiniz sorusunu da yanıtlayan Eriş, kamuoyu önderi olmadığını ve dolayısıyla hemşerisi olan genç arkadaşlara bir şeyler demenin haddine olmadığını belirterek şöyle konuştu:
“Yalnız; kitabı kaleme alırken şunu farkettim. Daha 1920’li yıllarda bile Türk toplumu bölünmüş ve kendisiyle didişen bir yapıdaymış. 1940’lı yıllarda yazılan (1941 veya 42 olması lazım) Türkiye Cumhuriyeti Üsküp Konsolosluğu raporunda da bu durum dile getirilmekte. Yücelciler’in 78 sene önce kurdukları gazetenin adı ise Birlik! ki Birlik adını da Yücel şehitlerimizden Nazmi Ömer vermiş. Bugün İstanbul’dan bakıldığında ise, aradan yüzyıl geçmesine rağmen; birliğimizi kuramadığımız veya sağlamlaştıramadığımız görülüyor. Kısacası seneler farklı; sorunlar ise aynı. Umarım, Yücelciler kitabı bu anlamda genç kardeşlerimize bir ilham verir.”
Kitap piyasaya çıkmadan önce, müjdesi verilen meclislerde, kitabın tanıtımını yapmak için çeşitli fikirler ve istekler ortaya atıldığını belirten Eriş, şu an için henüz tarihi ve yeri kesin olarak belirlenmiş bir toplantı olmadığını ancak Şubat ayında birkaç toplantı veya program yapabileceklerini belirtti.
Kitabın Üsküp Sahafhane Yayınları etiketiyle Üsküp’te satışa çıkacağını duyuran Eriş, “Röportaj vesilesi ile Yücel Şehitlerimizi gündeme getiren sizlere teşekkürlerimi sunar; ahirete göçmüş bütün Yücelcilere Allah’tan rahmet dilerim.” diyerek sözlerini noktaladı.
– Eren Atala Eriş kimdir?
Üsküp muhaciri bir ailenin ferdi olarak 1987 senesinde İstanbul’da doğdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 2010 senesinde mezun olduktan sonra; Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası ilişkiler ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi master programlarına devam etti. Yüksek lisans mezuniyetinden sonra ise iç giyim aksesuarları alanında faaliyet gösteren bir firmada çalışmakta.