Şentop: Balkanlar’ın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde ayrı yeri var

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) faaliyet gösterdiği her ülke için güvenlik tehdidi oluşturduğunu belirterek, “Biz bütün dost ve kardeş ülkeleri bu konuda uyarıyoruz.” dedi.

Şentop, Arnavutluk temaslarının ikinci gününde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Dost ve kardeş ülke Arnavutluk’ta bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Şentop, dünkü temasları kapsamında Cumhurbaşkanı İlir Meta, Meclis Başkanı Gramoz Ruçi ve Başbakan Edi Rama ile çok verimli görüşmeler yaptıklarını kaydetti.

Türkiye ile Arnavutluk ilişkilerinin her bakımdan iyi bir düzeyde seyrettiğini kaydeden Şentop, “Arnavutluk ile Türkiye arasında tarihi ve kültürel bağlar var. İlave olarak Türkiye’de Arnavut kökenli vatandaşlarımızın sayısı, Balkanlar’da yaşayan Arnavutların toplam nüfusuna yakın bir nüfusa sahip. Dolayısıyla onlar iki ülke arasında çok güçlü bir bağ ve köprü oluşturuyorlar.” dedi.

Şentop, bunun siyasi, tarihi, kültürel, ekonomik ve ticari bakımlardan ikili ilişkilere güçlü temel oluşturan en önemli unsurlardan biri olduğunu ifade ederek, 6-7 Ocak’ta Başbakan Rama’nın Ankara ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmelerin ve imzalanan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması‘nın bugüne kadar zaten her alanda çok iyi olan ilişkileri daha farklı ve daha üst bir zemine taşıdığını söyledi.

Parlamentolar arası ilişkilerde dostluk gruplarının ve ihtisas komisyonlarının temaslarının artırılması yönünde de görüşmeler yaptıklarını kaydeden Şentop, “Salgın süreci olumsuz etkiledi tabii ki bu ilişkileri, ama salgın süreci içerisinde şartlara uyarak salgın sürecinden sonra da daha yoğun bir şekilde temaslar artacaktır. Ekonomik ve ticari anlamda da Türkiye-Arnavutluk ilişkileri iyi temeller üzerinde yükselmektedir. Yarım milyar dolar civarındaki ticaret hacmimiz salgın şartlarına rağmen 2020 yılında da ciddi bir gerileme göstermemiştir. Bu da ne kadar sağlam sebepler, gerekçeler üzerine oturan bir ticaret hacmimizin olduğunu gösteriyor. İnşallah birkaç sene içerisinde bunu iki katının üzerine, yani 1 milyar doların üzerine çıkarma hedefimiz var. Bunun potansiyeli mevcut. Daha fazla çalışır, daha fazla gayret gösterirsek bunda başarılı oluruz her beraber.” diye konuştu.

Şentop, Arnavutluk kamuoyuna FETÖ uyarısında bulundu

FETÖ konusunda da Arnavutluk kamuoyuna uyarılarda bulunan Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye 15 Temmuz 2016’da bir askeri kalkışma, bir darbe teşebbüsüne maruz kaldı. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin sokaklara dökülerek, tankların ve uçakların karşısında durarak bu darbe teşebbüsünü bastırdığını bütün dünya biliyor. Darbe teşebbüsünün arkasında FETÖ’nün olduğu savcılıkların yaptığı soruşturmalar ve kesinleşen mahkeme kararlarıyla ortaya çıktı. Her gün buna dair yeni deliller bulunuyor. Bu darbe teşebbüsünde rol alan, buna öncülük eden askerlerin, subayların FETÖ’ye bağlı olduğu, bu örgütün içerisinde yer aldığı, örgüt üyesi olduğu bütün mahkeme kararlarıyla ortaya çıktı. Tabii bu örgüt Türkiye’de faaliyet gösteren, darbe teşebbüsünden önce eğitim kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, sağlık kuruluşlarıyla faaliyet gösteren bir örgüttü. Eğer çok dikkatli, detaylı bir inceleme, çalışma yapılmadığı takdirde sıradan bir sivil toplum kuruluşu ve eğitim şirketleri gibi faaliyet gösteren örgüt zannedilebilir. Ama darbe gecesi TBMM binasına üç bomba atıldı o hain terör örgütü mensubu pilotların kullandığı uçaklar tarafından. Ankara’da FETÖ’ye mensup bir okulda öğretmenlik yapanların meclisi bombalayan pilotlara bomba atmaları konusunda talimat verdiği telsiz görüşmelerinde ortaya çıktı.”

FETÖ’nün birçok yerde eğitim kurumları, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşları gibi bazı masum görünen maskelerle gerçek amaçlarını ve gerçek faaliyetlerini gizleyen çok sinsi bir örgüt olduğunu vurgulayan Şentop, “Kimse okullarda o küçük çocukları emanet ettiğiniz öğretmenlerin Meclis’in bombalanması, milletvekillerin üzerine bomba atılması için pilotlara talimat vereceğini herhalde öngöremezdi, ama bu yaşandı Türkiye’de. Mahkeme kayıtlarında da görüşmelerin dökümleri yer alıyor. Dolayısıyla bu örgüt Türkiye açısından bir tehdit, bir riskti. Türkiye mücadelesini başarılı bir şekilde tamamladı bu konuda.” dedi.

“FETÖ faaliyet gösterdiği her ülkede güvenlik riski oluşturuyor”

Şentop, FETÖ’nün sadece Türkiye’de faaliyet göstermediğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Türkiye dışında bazı ülkelerde de varlığını bu şekilde koruyan bir örgüt. Bunların bir kısmı Türkiye’den kaçıp başka ülkelere gidenler, bir kısmı ise daha önce o ülkelerde faaliyet gösteren kişilerden oluşuyor. FETÖ mensubu dediğimiz kişiler Türkiye’den gelmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak faaliyet gösteren kişilerden de ibaret değil. Bunlar uzun yıllardır bulundukları ülkelerde faaliyet gösterdiği için o ülke vatandaşlarını, onların çocuklarını kendi örgütlerine kazanarak, onları da bir örgüt elemanı haline getirerek faaliyet gösteriyor. Yani Türkiye’den gelen 10 kişi, 20 kişi, 100 kişi diyerek bakmamak lazım. Onların yetiştirdiği o ülke vatandaşlarından oluşan bazı örgüt mensuplarının bulunduğunu, faal olduğunu düşünmek lazım.

Dolayısıyla bu örgüt Türkiye için bir tehdit, bir güvenlik riskiydi. Türkiye bunu bertaraf etti. Ama faaliyet gösterdikleri her ülkede bunların bir güvenlik riski oluşturduğunu, bu örgütün o ülke açısından bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu ifade etmek isterim. Biz bütün dost ve kardeş ülkeleri bu konuda uyarıyoruz. Sinsi bazı medya kuruluşu, eğitim kuruluşu, sivil toplum kuruluşu gibi maskelerle faaliyet gösteren bu örgüte karşı müteyakkız olmak, bu örgütü tasfiye etmek gerekiyor. Tabii ki ayrıca Türkiye’de darbe kalkışması gibi 250 vatandaşımızın şehit edilmesi gibi bir faaliyet, bir eylem içerisinde bulunan, yani suç işlemiş bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kişilerin de Türkiye’ye iade edilmesi gerekir.”

Balkan ülkelerinde de FETÖ’nün varlığından haberdar olduklarını dile getiren Şentop, şunları kaydetti:

“Arnavutluk’ta da bu örgüte mensup bazı kişilerin varlığını biliyoruz. Bazı kurumların, şirketlerin, eğitim kurumlarının, yani maskelerinin arkasından faaliyet gösterdiklerini biliyoruz. Bu konuda her zaman başta istihbarat kuruluşlarımız olmak üzere, güvenlik kuruluşlarımız, ilgili bakanlıklarımız, yargı kuruluşlarımız temas halindeler. Bu örgüt mensuplarının Türkiye’ye iadesi, yargılananların, arananların, talep edilenlerin iadesi gerekir. Bu örgütün faaliyetlerine hiçbir ülke müsaade etmemelidir. ‘Türkiye’de bir tecrübe yaşandı, dur bakalım burada ne olacak’ diye beklersek, benzer acı tecrübeleri her ülke yaşayabilir.”

Tüm görüşmelerinde FETÖ’nün yeni nesil uluslararası bir terör örgütü olduğunu ifade ettiğini aktaran Şentop, “Bunlar aramızda dolaşan, bizlerle konuşurken bizim fikirlerimizi benimsemiş insanlar gibi hareket eden, fakat arkamıza döndüğümüz anda bizi hançerleyen sinsi terörist tipleri.” dedi.

Türkiye’nin tecrübesinin bu bakımdan önemli olduğunu kaydeden Şentop, “Türkiye’de böyle bir şey gerçekleşti demekle kalmayıp neler yaşandığını ve Türkiye’de yaşananların ilk aşamalarının başka ülkelerde de nasıl cereyan ettiğini anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye’de yaşadık, başka ülkelerin bu tecrübeyi yaşamasını arzu etmiyoruz. Bunu anlatıyoruz.” diye konuştu.

“Yapıcı bir yaklaşım olursa yeni anayasa konusunda adım atılabilir”

Şentop, Türkiye’deki yeni anayasa meselesine ilişkin, “Yapıcı bir yaklaşım olursa yeni anayasa konusunda adım atılabilir, mesafe alınabilir.” dedi.

Yeni anayasa konusunun Türkiye’de 1982’den beri tartışıldığını, zira 1982’de yürürlüğe giren anayasanın yapılış şekliyle ilgili ciddi problem olduğunu kaydeden Şentop, bu anlamda bir meşruiyet tartışması bulunduğunu vurguladı.

Şentop, bunun 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, darbeyi yapan generallerin belirlemiş olduğu bir danışma meclisi tarafından yapılmış anayasa olduğunu anımsatarak, “Şüphesiz referanduma sunuldu, ama bu anayasanın gerek içeriği ile gerek hükümleri ile gerek yapılış şekli ile ilgili tartışmalar sona ermedi.” dedi.

Anayasa ile ilgili zaman içinde birçok değişiklik de yapıldığını aktaran Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

“En son biliyorsunuz hükümet sistemiyle ilgili 16 Nisan 2017’de referandumla gerçekleşen bir değişiklik yapıldı, fakat tam anlamıyla anayasa tartışmaları sona ermedi Türkiye’de. Bu tartışmaların sona ermesi kanaatimce milletin oylarıyla seçilmiş, yani olağan seçimle seçilmiş, sandıktan çıkmış bir meclisin yeni bir anayasa yapmasıdır. Değişiklikler yapılmış olmakla beraber dediğim gibi yeni bir paradigmayla bir anayasa yapılmasıdır. Bu çok zaman dile getirildi. Bununla ilgili bir teşebbüs 2011 yılında yapılan 24 Haziran seçimlerinden sonra da olmuştu. 12 Haziran seçimlerinden sonra da olmuştu. Bir uzlaşma komisyonu oluşturulmuştu. Ben de o zamanlar AK Parti’yi temsil eden üç kişiden birisiydim. İki yıldan fazla bir zaman yeni anayasa ile ilgili çalışmalar yapıldı. 60 civarında madde üzerinde tam mutabakat sağlandı. Fakat bunun tamamlanması mümkün olmadı. Dolayısıyla yeni anayasa konusundaki beklentiler, heyecanlar orada kaldı.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden bu perdenin açılmasını ve Türkiye’yi uzun yıllardır meşgul eden bir meselenin bir şekilde nihayete erdirilmesini arzu eden bir adım attığını kaydeden Şentop, şunları kaydetti:

“Ben daha önce de bu çalışmaların içerisinde bulunmuş birisi olarak, bundan büyük bir heyecan duyduğumu ifade etmek isterim. Bunu yapabilir mi Türkiye? Yapabilir. Samimiyetle yaklaşmak lazım. Dayatmacı yaklaşımlar doğru değil. Daha önce de bunlar oldu. Yani 60 maddede anlaşmışız, fakat işte bir parti ‘5 tane madde var, 10 tane madde var, onlar da benim önerdiğim maddeler, bunlar olmazsa diğer 60’ı da reddediyorum’ derse, bu şekilde anlaşma mümkün olmaz. Anlaşmayı esas alan, ayrışma noktalarını değil de anlaşılan noktaları öne alan, onlar üzerinde yoğunlaşan bir yaklaşımla farklı formüllerle Türkiye yeni bir anayasa yapabilir. Ben bu konuda ümitli olduğumu söylemek isterim. Ama daha baştan samimiyet sorgulayan, niyet okumaya kalkışan, gündem geldiydi, gündem gittiydi gibi bazı çok kenar tartışmalarla bu yeni anayasa fikrine karşı çıkan yaklaşım yapıcı bir yaklaşım değil. Yapıcı bir yaklaşım olursa yeni anayasa konusunda adım atılabilir, mesafe alınabilir.”

“Balkanlar’ın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde ayrı yeri var”

Kısa bir süre önce Kuzey Makedonya’da da temaslarda bulunduğu hatırlatılan Şentop, Balkanlar’ın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde şüphesiz ayrı bir yere sahip olduğunu belirterek, ziyaretlerin arka arkaya gelmesinin özel bir planlama olmadığını, salgın nedeniyle daha önce ertelemek zorunda kaldıkları ziyaretleri gerçekleştirme kararı aldıklarını aktardı.

Bu bakımdan Balkan ülkeleri dışında ülkelere de seyahatler planladıklarını söyleyen Şentop, kendisinin de ataları Balkan coğrafyasından Türkiye’ye göç etmiş bir ailenin ferdi olarak bu bölgeye karşı ayrı bir muhabbet beslediğini ifade etti.

Sağlık alanında iş birliğine ve Türkiye’nin Fier şehrinde inşa edeceği hastaneye de değinen Şentop, bu hastanenin üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlanarak faaliyete geçeceğini söyledi.

Şentop, burada sadece sağlık faaliyetlerinin değil, aynı zaman da iki ülke arasında bilgi ve tecrübe paylaşımının da söz konusu olacağını kaydederek, bunun yanı sıra Türkiye’nin salgın döneminde Arnavutluk’a sağlık malzemeleri yardımı da yaptığını ve ihtiyaç duyulan her durumda Arnavutluk halkının yanında olacağını vurguladı.

“Türkiye sürekli gözetleyen, ödevler veren, sadece konuşan, tırnak içinde dost ülkeler gibi değildir.” ifadelerini kullanan Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye, bir sorun varsa ‘Hadi gel beraber bunun altından kalkalım, bunu başaralım’ diyen, iş yapan, desteğini fiziken de gösteren bir ülke. Bizim bir sloganımız vardı: ‘Onlar konuşur, Türkiye yapar.’ Dolayısıyla Türkiye’nin dostluğu kara günde belli olan dostluk, aynı zamanda laftan ibaret değil hakikaten sahada da uygulamalarla ortaya çıkan dostluktur.” diye konuştu.

Türkiye Bursları ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Şentop, Türkiye’nin çeşitli kurumları ile 30 yıldır Arnavutluk’tan birçok gence burs verdiğini ve bunun devam edeceğini söyledi.

Şentop, iyi yetişmiş gençlerin kendi ülkelerinde kalmasının, iş yapmasının ve kendi ülkelerinin kalkınmasına hizmet etmesinin önemine de işaret etti.

Arnavutluk’taki Türk yatırımları 3,5 milyar doların üzerinde

Türkiye’nin Arnavutluk’taki en büyük yatırımcı ülke olduğunun altını çizen Şentop, Arnavutluk’taki Türk yatırımlarının 3,5 milyar doların üzerinde olduğunu ve bunun toplamda en büyük yatırım olduğunu söyledi.

Şentop, burada 600’ün üzerinde Türk firması olduğunu ve bu firmaların 15 binin üzerinde Arnavutluk vatandaşına istihdam imkanı sağladığını aktararak, “Daha fazla olabilir mi? Şüphesiz olabilir. Türkiye yatırımlarının daha fazla gelebilmesi için yatırımcıları cezbedecek bazı adımlar atılmalı ve yatırımcıların karşılaştığı sorunlar çözülmeli.” dedi.

“Ekonomik ve askeri gücü de haklarını, menfaatlerini koruyabilecek imkanı Türkiye’ye veriyor”

Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki kara suları meselesine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Şentop, Türkiye’nin de uzun yıllardır Adalar Denizi’nde Yunanistan ile benzer bir sorun yaşadığını aktardı.

Şentop, bu noktada mahkeme kararlarının ve hukuki görüşlerin emsal teşkil etmediğini gördüklerini, zira Fransa ile İngiltere arasında Manş Denizi’nde yaşanan deniz alanlarının sınırlarıyla ilgili olan ve Türkiye’nin de tezlerini doğrulayan uluslararası mahkeme kararı olduğunu belirterek, “Ancak bu mahkeme kararına rağmen Fransa’nın bu konularla ilgili yaklaşımını, kendi savunduğu tezlerin aleyhine Yunanistan tezlerine yakın durduğunu Doğu Akdeniz’de görüyoruz. Dolayısıyla ben bu sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde tartışılmadığını görüyorum, ama uluslararası hukuk çerçevesinde tartışılmalı. Her denizin kendine özel şartları var ve Adalar Denizi’ndeki tartışma da denizle ilgili değil aslında. Adalar Denizi’ndeki kara parçalarının durumuyla, oradaki istisnai bir coğrafi yapılanmayla ilgili. Dolayısıyla oraya mahsus bir yaklaşımı Türkiye başından beri savunuyor. Türkiye’nin hiçbir ülkenin hak ve menfaatlerinde, toprağında, denizinde gözü yok ama Türkiye uluslararası hukuka göre haklı olduğu hususlarda kendi toprağını, kendi denizini, kendi sınırlarını her zaman sonuna kadar savunabilecek bir kararlılık içerisindedir. Uluslararası hukuka göre Türkiye haklıdır, Türkiye’nin tezini destekleyen birçok mahkeme kararı vardır.”

İki ülke arasındaki ilişkilerde, ülkelerden birinin kendi iç hukukuna göre almış olduğu bir kararın bir faydası olmadığını kaydeden Şentop, “Zaten onun görüşünü biliyoruz. Bu görüşü ayrıca meclisin ağzından bir daha karar şeklinde ortaya çıkarmanın bir anlamı yok. Çünkü sorun iki ülke arasında. Yani ülkenin kendi içinde bir sorun olsa bunu kendi içindeki süreçlerle çözebilir. Parlamentodan bu konuda bir karar almış. Kim almış? Yunanistan almış. Yunanistan’ın kendi iç sorunu değil ki bu. Başka bir ülkeyle olan sorunu. Yunanistan’ın parlamentosunun aldığı karar komşu ülkeleri de bağlayan bir karar olabilir mi? Bunun mantığı yok. Dolayısıyla bu sorunun çözümü ile ilgili bir adım değildir. Türkiye’nin bu konularla ilgili sınırları bellidir, tezleri bellidir, Adalar Denizi ile ilgili de Türkiye’nin kararı ve kararlılığı bellidir. Burada uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerini, alakalarını Türkiye sonuna kadar büyük bir kararlılıkla savunur. Masada da savunur, sahada da savunur. Türkiye’nin ekonomik ve askeri gücü de haklarını, menfaatlerini koruyabilecek bir imkanı Türkiye’ye veriyor.” ifadelerini kullandı.

Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ilişkilerin “stratejik ortaklık” düzeyine çıkarılmasına da değinen Şentop, “Stratejik ortaklık düzeyi aslında siyaset, uluslararası hukuk, ekonomi, ticaret, her alandaki ilişkilerin toplamındaki kararlılığı ifade ediyor. Türkiye’nin dünyada hemen hemen bütün ülkelerle ilişki düzeyi var ama stratejik düzeyde ilişki kurduğu ülkelerin sayısı oldukça az. Onlardan birisi de Arnavutluk.” dedi.

AA

Read Previous

Kovid-19 aşısının henüz ulaşmadığı Kuzey Makedonya’da halk, ihtiyacından fazla aşı alanlara tepkili

Read Next

K. Makedonya’da pazar günü haftalık dinlenme günü ilan ediliyor