Amerika Birleşik Devletleri‘nde son günlerde yaşanan olayları dikkatli bir şekilde takip ediyoruz. Donald Trump’ın seçim sonuçlarına itirazı uzun süredir devam ediyor. Trump destekçileri için bardağı taşıran son damla ise Joe Biden’ın başkanlığını tescil edilmesiydi.
Trump taraftarlarının Kongre binasına girmeye çalışması üzerine tüm oturumlara ara verilerek binanın kapıları kilitlendi. Kongre binasının kapıları kilitlenirken, öfkeli kalabalık binanın merdivenlerinin önündeki metal bariyerleri yıktı. Polisler, saldırgan göstericilere biber gazı ve kalkanlarla müdahale etti.
Olaylar üzerine Washington Belediye Başkanı sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Olayların devamında görüyoruz ki ABD ki polisler kaosu yatıştırmak ve de göstericilerin direncini kırmak için çok şiddetli bir mücadele veriyorlar. Çatışmalar sırasında en az dört kişinin hayatını kaybettiğini şu anda biliyoruz, peki orada polisler olaylara müdahale ederken dört kişinin hayatını kaybetmesi olaylarının bir de Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşandığını düşünsenize, polise katil damgası vurulur, itibarsızlaştırılmaya çalışılır .
Peki Amerika Birleşik Devletleri’nde böyle şeyler görüyor muyuz tabi ki hayır, kesinlikle şiddet destekçisi değiliz ama bu olayların benzerleri (gezi olayları) Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanırken ülkeyi yakıp yıkanların nasıl dış basınlarda kahraman ilan edildiğini hala hatırlıyoruz, şu anda buna benzer olayların Amerika Birleşik Devletleri‘nde gerçekleştiği sıralarda herkesin sağduyu çağrısı yapmaları, demokrasiye sahip çıkılmasını istemeleri, olayların yatıştırılıp masa başında çözümlerini istemeleri tamamiyle Türk halkının aklıyla dalga geçer gibi davranışlardır. Çünkü buna benzer olaylar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olduğu zaman ateşe körükle giden bir tavır sergileyenler bugün aynı şeyleri kendi ülke sınırları içerisinde yaşayınca olayların bu şekilde çözümlenemeyeceğini, halkın sandık başında verdiği karara saygı gösterilmesi gerektiğini söylüyor. Demek ki bu tür olayların gerçekleşmesi için ülkede illa bir diktatörün olmasına gerek yokmuş, görüyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri gibi “çok demokratik” ülkelerde de bile bu sıkıntıları çekebiliyormuş.
Bu olaylar esnasında çok ilginç bir benzerlik daha var ki yandaşlarını sokağa çağırdığı için Trump’ın yargılanmasını isteyenler, 6-7 Ekim tarihlerinde halkı sokağa çağırıp 52 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hayatını kaybetmesine sebep olan Selahattin Demirtaş’ın Türkiye Cumhuriyeti’nde diktatörlük sistemi olduğu için yargılandığını söyleyenlerin ta kendileri. Buradan şunu anlıyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri‘nde halkı sokağa çağırıp kaos ortamı yaratmak bir suç iken bunu Türkiye Cumhuriyeti’nde yapmak suç olmamalıymış!?
Diğer taraftan değinmek istediğim başka bir konu var. Büyük güçler her zaman sosyal medyanın “sahipli olmadığını” göstermeye çalışırlar fakat görüyoruz ki sosyal medya sahipleri ortaya çıktılar. Eski Amerikan başkanı Donald Trump’a karşı uygulanan sansür bunun en açık örneklerinden biridir. Burada Trump’a uygulanan sansür olayını Amerikalılar düşünsün de biz burada ne dersler çıkartabiliriz ona bakmalım.
Unutmayalım ki 15 Temmuz darbe girişimini Türk halkı sosyal medya üzerinden duymuştu. Bugün görüyoruz ki sosyal medyanın sahipleri işlerine gelmediği zaman Donald Trump’ın sesini çok rahatça kesebiliyorlar,. Bu yüzden ilerki dönemlerde demokrasi katillerinin olurda bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle hain bir olaya kalkışmaları durumunda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının elinin altında yerli ve milli uygulamalarının olması şarttır.
Bir diğer çok ilginç olay ise Amerikan CNN international muhabiri Clarissa Ward ın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu olaylar esnasında yayınladığı açıklaMAYA bakışıydı. Çünkü Tayyip Erdoğan ABD’deki “tüm tarafları itidal ve sağduyuya davet ediyoruz, ABD’nin bu iç siyasi krizi olgunluk içinde aşacağına inanıyoruz. ABD’deki vatandaşlarımızın kalabalık mekanlar ve gösteri yapılan yerlerden uzak durmalarını tavsiye ediyoruz” demişti.
Türkiye Cumhuriyetinin bu açıklaması CNN muhabirini o kadar rahatsız etmiş olsa ki rahatsızlığını şöyle anlatıyordu; “bu bana Orta Doğu’da bir şehirde ayaklanma olduğu zaman ABD’nin kendi vatandaşlarına yönelik yaptığı basın açıklamasında kullandığı dil” derken devamında ise “Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi vatandaşlarının ABD’nin başkenti nde dolaşmaya karşı uyarmak için böyle bir dil kullanması son derece manidardır” açıklaması yaptı.
Türkiye Cumhuriyetinin eskiye nazaran nerede nasıl açıklama yapması gerektiğini bilmesi onları biraz rahatsız etmişe benziyor.
En son olarak çiçeği burnundaki Amerikan başkanı Joe Biden Türkiye Cumhuriyeti’nde meydana gelen darbe girişimi için ben görüntüleri bilgisayar oyunu zannettim açıklaması yapmıştı. Umarız ki izlediklerimiz bir Hollywood filmi değildir.