Barış ve Uzlaştırma Çalışmaları Merkezi Başkanı Güzel, “Batı Trakya Türklerinin uluslararası kamuoyu oluşturarak mahkemeye başvurması gerekiyor. Hatta bu sorunun bir an önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınması gerekiyor.” dedi.
Yunanistan’ın Batı Trakya Türk azınlığına yönelik hak ihlallerinin uluslararası kamuoyu oluşturulmak suretiyle acilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınması gerektiğini belirten uzmanlar, vatandaşlıktan atılan 60 bin Türk‘ün hem vatandaşlığını geri kazanması hem de Atina’dan tazminat almasının mümkün olduğunu söyledi.
Türkiye, topraklarında yaşayan azınlıklarla ilgili düzenlemeler yaparken Avrupa Birliği (AB) üyesi Yunanistan’ın keyfi olarak tüm uluslararası antlaşmaları hiçe sayıyor ve Batı Trakya ve Adalar denizindeki Türk azınlığın idari, hukuki, eğitim ve din alanlarındaki haklarını ihlal etmeyi sürdürüyor.
Uzmanlar, AA muhabirine yaptıkları değerlendirmelerde, uluslararası antlaşmalar doğrultusunda Batı Trakya Türk azınlığın Yunanistan’ı uluslararası mahkemelere şikayet edebileceğini ve tazminat ödemeye mahkum ettirebileceğini belirtiyor.
Cenevre merkezli düşünce kuruluşu Barış ve Uzlaştırma Çalışmaları Merkezinin (Center for Peace and Reconciliation Studies) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Güzel, Batı Trakya ve Adalar Denizi’ndeki Türklerin din, dil, ırk, eğitim konularındaki ihlallerle tamamen Yunanistan’ın asimilasyon politikasına maruz bırakıldığını söyledi.
Prof. Dr. Güzel, Batı Trakya Türklerinin temel sorunlarından birinin Yunan Vatandaşlık Yasası’nın eski 19. maddesi olduğunu belirterek, bu maddenin gerekçe gösterilerek Helen kökenli olmayan Yunan vatandaşlarının ülkeyi terk etmeleri veya yurt dışına yerleşmeleri durumunda vatandaşlıktan çıkarıldığını kaydetti.
Azınlıkların kontrolü, dini ve etnik azınlıkların temizlenmesi amacıyla çıkarılan bu yasanın daha önce Avrupa Konseyinin Yunanistan’ı “ırkçılık yapan ülkeler” kategorisine alması üzerine kaldırıldığını aktaran Prof. Dr. Güzel, şöyle konuştu:
“Maalesef yasa kaldırılmasına rağmen Avrupa Konseyi, yasanın uygulanmasından dolayı mağdur duruma düşen, vatandaşlığını kaybeden azınlıklar konusunda Yunanistan’a herhangi bir baskı uygulamamıştır. Türk azınlığın kaybedilmiş haklarını geri kazanmaları ve sorunlarının çözülmesi için muhakkak bir şekilde Yunanistan’a baskı uygulanmalı. Batı Trakya Türklerinin uluslararası kamuoyu oluşturarak mahkemeye başvurması gerekiyor. Hatta bu sorunun bir an önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınması gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin alacağı kararla Yunanistan’ın vatandaşlıktan atmış olduğu 60 bin Türk’ün hem vatandaşlığını geri kazanması hem de Yunanistan’dan tazminat alması mümkündür.”
“60 bin Türk vatandaşlıktan çıkarıldı”
Prof. Dr. Güzel, Yunanistan’ın Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı’nda işgal ettikleri bölgelerde, bir yandan nüfus mübadeleleri yaptığını diğer yandan Sırp ve Bulgarları Helenleştirmeye çalıştığını anlatarak, şöyle devam etti:
“Kurtuluş Savaşı sonrası Batı Anadolu’yu terk etmek zorunda kalınca elinde kalan topraklar için ‘Büyük Yunanistan’ı kurduk, sadece daha büyük Yunanistan’ı kuramadık.’ demişlerdi. Yunanistan’ın devlet politikası 50 sene sonra, 100 sene sonra ya da 200 sene sonra etnik olarak saf ve ari bir Helen devleti olmak yolundadır. Yunanistan’ın eskiden beri devlet politikası, Batı Trakya’yı ve 12 Ada’yı Türksüzleştirmek, asimile etmektir ve sembolik bir azınlık haline getirmektir. Bu nedenle de Almanya ve Avustralya’ya göç etmelerini teşvik etti. Giden Türkleri vatandaşlıktan çıkardı.”
“Azınlık haklarının çiğnenmesi sistematik”
Bursa Teknik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) AB-Balkanlar Uzmanı Doç. Dr. Nuri Korkmaz ise Yunanistan’ın eskiden beri Batı Trakya’daki Müslüman-Türk azınlık ile ilgili tutarsız bir politika izlediğini belirtti.
Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türk azınlık için “Müslüman Yunanlar” vurgusunu yaptığını, Türk kimliğini reddettiğini söyleyen Doç. Dr. Korkmaz, “Yunanistan devleti, Batı Trakya Türk azınlığın bir bölgede yoğunlaşmasını engelliyor, mülk edinmelerini kısıtlıyor ve devlet memuru olarak çalışmalarına çeşitli engeller koyuyor. Dolayısıyla birçok Türk hayatını idame ettirmek için Selanik ve Atina gibi büyük şehirlere çalışmak amacıyla gitmiştir. Konunun ilginç yanı, Lozan Antlaşması ile Batı Trakya Türk azınlığına tanınan hakların Batı Trakya dışında geçerli olmamasıdır. Bu da bir asimilasyon ve güçsüzlük durumunun oluşmasına yol açmıştır.” şeklinde konuştu.
Yunan devletinin öğrenci sayısının azlığını bahane ederek Türk azınlık okullarının kapatılmasının Batı Trakya Tük azınlığa yönelik son hamlelerinden biri olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Korkmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerek iç göç gerekse dış göçe maruz bırakılmak suretiyle her geçen gün sayıları azalan Batı Trakya Türk azınlığa yönelik Yunanistan’ın son uygulaması azınlığa ait 8 okulu daha kapatmak oldu. 1990’da Yunanistan, Lozan’da kendi müftülerini seçme hakkı tanınmasına rağmen Batı Trakya’da devletin atadığı müftüleri göreve getirmişti. Bu olay neticesinde Batı Trakya Türk azınlığın seçtiği ve devletin atadığı müftüler olmak üzere azınlığı bölmeye çalışan bir durum ortaya çıktı.
Yunanistan’ın Batı Trakya Türk azınlığına yönelik uygulamalarındaki esas amaç azınlığın maruz kaldığı sorunlar karşısında teşkilatlanmasını engellemek ve tek ses olarak konuşmasına mani olmaktır. Yunan devleti AB üyesi bir ülke olarak Avrupa ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini bir tarafa bırakmakta ve Lozan’daki mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde hareket ettiğini iddia etmektedir. Fakat Yunanistan’daki azınlık hakları politikası hiçbir AB ülkesinin standardıyla kıyaslanamamaktadır. Burada ülkenin azınlık haklarının çiğnenmesi konusunda sistematik hareket ettiği görülüyor. Dolayısıyla Batı Trakya Türkleri bir an önce eğitim, idari ve vatandaşlık konularında Yunanistan’ın ihlallerini AİHM’e taşımalı ve anlaşmalarla garanti altına alınan haklarını geri almalı.”
AA