Uzun zamandır bir şeyler paylaşamadığım doğrudur. Malum hepiniz gibi bende bir dünya telaşesidir kapılıp sürükleniyordum. Mutlaka sizde de oluyordur. Hep içimde o aynı soru “Biz nereye gidiyoruz ?”, “Nereye kadar sürecek bu koşturmaca, dur diyecek birisi yok mu?”. Bu soru beynimizi kemirip dururken gün geldi çattı ve başımıza “Corona” geldi oturdu. Biz doktorları, alimleri aştı tüm Türkiye Cumhuriyeti korona virüs, Covid-19, entübasyon, hidroksiklorokin, maske çeşitlerini öğrendi. Sosyal medyada tüm tıbbi kelimeleri çevirmeden paylaşım yapabiliyorum. Bir korku imparatorluğu aldı başını gidiyor. Böbrek hastalarım, istisnalar olsa da, 5 kere 10 kere aynı repliği tekrar etsem de “haklısın ama…” diye başlayan cümle ile bildiğini okurken, bugün tüm Türkiye evinde ve korona paylaşımı yapacak yeni bilgi avında sosyal medya ve TV programlarını takip ediyor.
Sözlerimin yargılamak için olmadığını beni tanıyanlar bilir. Bilmek öğrenmek isteyene gereğinde 10 kere dahi olsa anlatmaktan hiç çekinmem. Demek istediğim bu süreç başka bir süreç. İllaki sonu gelecek ama bir an evvel kendimize çeki düzen vermek gerekiyor.
Artık bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dönemi bitti. Artık atalarımızın da dediği gibi “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için ” demek vaktidir. Bir kişinin zarar görmesi de, bin kişinin zarar görmesi de eşit değerdedir. Her yerde Covid-19 ya da Corona ve atası virüsler için beddualarda bulunuyoruz. Bu virüsün adının anlamı masumiyeti, melekleri temsil eden “hale, halo, ayla” ya da kral ve kraliçelerin taktığı “taç” anlamlarına gelmektedir. Günlerdir bunu öğrendim ve neden, neden, neden bu tezat diye kendime soruyorum. Sorunun cevabını kısmet olup da sizler gibi “EvdeKal” günüme gelip sizler gibi evde sıkılmaya başlayıp “Allah’ım boş vakti de buldum ne halt edeyim” diye dertlenirken o kitap, bu sosyal medya gezinirken bende de bir ışık oluşmaya başladı. “Hamdım, piştim, yandım” ve kendi telaşemde insanların, daha da önemlisi sevdiklerimin endişeleri, bilinmezliğin verdiği korkuları gördüm. Biz doktorlar bu savaşta eli silah tutan tek askeri gücüz. Hepimiz kendi cephesinin komutanıyız. Ama her şeyden önce insanız. Marketlerdeki yağmalarda, eczanede ilaç aramada, maske alışverişinde kimse doktor bey siz buyurun biz kaldığımız yerden devam ederiz demedi. Anlayacağınız önlüğü çıkarıp hastaneden çıkınca tahmin edeceğiniz ekstra kaygılarımızla ete kemiğe bürünüp sizlerin kaygılarınızın aynısıyla bizde yaşam mücadelemize balıklama dalıyorduk. Bir tarafta masumiyet, bir tarafta ölen, hastanelerde taburculuk bekleyen binlerce insan.
Yüce yaradan her şeyin doğrusunu bilir, bizler için hayırlısını verir, kulunun taşıyamayacağı yükü omuzlarına yüklemez diyoruz ve öylede inanıyoruz. Bu “korona günlerinden dersler mi çıkarmamız gerekiyor” ilk aklıma gelen soru bu oldu. Virüs saraylarda, en korumalı ünlülerin evlerinde, fakirin ekmeğinde… Yani her yerde… Kimse bana dokunmaz diyemiyor. Artık dememeli de…
Hal böyle olunca hepimiz TV’de çıkan bilim otoriteleri kadar korona uzmanı olduk neredeyse ama elimizdeki hap bilgi ile nasıl savaşacağımızı, ne zaman uyanık kalıp nöbet tutacağımızı, kime ne diyeceğimizi bilmiyoruz. Çünkü bilinmezlik, elle dokunamamak artık hepimizi anksiyeteden öte paniğe ve halüsinasyona kadar götürüyor. Bir akıl tutulmasıdır gidiyor. Bu durum bilim insanı içinde, en sade yurdum insanı içinde böyle. Maddi kaygıları ben burada tartışmayacağım. Çünkü maddi kaygılardan bahseden insanlarında en büyük korkusu bilinmezlik.
Kaygılar büyümeye devam ediyor. Her geçen gün korona istatistiklerinden hem de daha hızlı ilerliyor. Psikologlar, dernekler vızır vızır yazılar çıkarıyor. Ama biz “işimize gelmiyorsa oku-mu-yo-ruz”. Kaygılarımızı yenmezsek inanın bu savaşın kaybedeni hepimiz olacağız. Bundan dolayı tekrar ediyorum “Kaygılarımızı hep birlikte azaltmamız lazım”. Sadece kişisel bir mesele değil memleket meselesi olduğunu unutmayalım.
Konuyu çok dağıtmadan masumiyete, “yeniden doğmak” mevzumuza gelelim. Kendimize soralım “Sevdiklerimiz, vatanımız, dünyamız için neler yapıyorum”.
“En son kime yardım ettim”
” Bir yardıma ihtiyacım olsa, bir derdimi paylaşmak istesem, hatta sadece hoş bir sohbet etmek istesem arayabileceğim kaç insan evladı tanıyorum”
“Kendim için en son ne zaman vakit ayırabildim”
“En son kimi sadece hatırını sormak için aradım ve saatlerce konuşabildim”
“En son kime özel bir gün olmadan onu mutlu edecek bir jestte bulundum”
“En son ne zaman hiç tanımadığım endişeli yüz ifadesi olan birine egolarını bir kenara bırakıp yardımcı olabilir miyim dedim”
“Yardım isteyen bir ele beynimden geçen ışık çakmalarına (flashback) aldırmadan iç huzuru ile yardım edebildim?”
Daha aklıma gelememiş olan onlarcası belki de yüzlercesi…
Bunları yapabildiğine inanıyorsan bu korona savaşında en şanslılardansın. En azından kaygı taşımadan eldeki bilgilerini düşünce dağarcığında imbikleyip doğruları bulabilirsin. Başına gerçek korona yani halo ya da taç indi demektir. Toplumsal harekette en güçlü neferimiz olacaksın demektir.
Bu dönem başımızı ellerimizin arasına alıp düşünme vaktidir. Kaygılarımızı kontrol edebilmek için, tıbbi tabirle subkortikal düzeye indirebilmek için, psikologların tabiri ile duygularımızı bastırabilmek için düzenimizi korumak, başkalarının düzenini bozmaya çalışmamak, sınırlarımızı belirlemek gerekir. Bu da çevremize iyi niyetimizi göstermekle olur. Herkes patlamaya hazır saatli birer bomba halinde. Saldıracak, konuşacak, içini döküp deşarj olacak birilerine ihtiyaç duyuyor.
Şanslı olup ev-ofis çalışmasına izin verilen arkadaşlarımı fırsat buldukça aradım. Hepsi çok mutlu oldular. Eskiden müsait misin, meşgul ediyor muyum diye aradığım arkadaşlarımı pat diye öncesinde whatsapp’ına mesaj atıp çevrimiçi olmasını beklemeden gün içi nasılsın diye arayabiliyorum. Hem o/onlar hem ben güzel bir rahatlama yaşıyoruz. Akrabalarınızı da aramayı unutmayın.
Umarım olmaz ama hastane izolasyonu, tedavisi ihtiyacı olduğunda veya bir görevlendirme durumunda sevdiklerinizi emanet edebileceğiniz birileri mutlaka olmalı. Ailem var ya diyebilirsin ama başka şehirdeki ailene ulaşıncaya kadar apartmanında, yakın mesafende ya da aynı şehirde bir telefonunla yardımını esirgemeyecek güzel insanları biriktirmeye ihtiyacımız olduğunu tekrar hatırlamamız gereken dönemdeyiz. Onlara ihtiyacımız olabileceği gibi onlarında bizlere ihtiyacı olabileceğini de unutmayıp hazırlıklı olmalıyız. İyi niyetimizi hissettirerek yapacağımız iletişimlerimiz karşılıklı elektriksel yüklerimizi topraklamamıza vesile olacaktır. Akıl sağlığımızı koruyacaktır. Düşünme yetimizi korumamızı, konsantrasyon bozulmalarımızı düzeltme fırsatı olacaktır.
İyi niyet iletişimi zannettiğimiz bir yanlışımız gereksiz bir şekilde sevdiklerimizi bilgi bombardımanına tutmamızdır. Bunu muhtemelen hepimiz yaşıyoruz ve okumadan sildiğimiz çok sayıda tekrar bilgi veya teyitsiz mesajlar alıyoruzdur. Bunu yapmayın. Bunun size de karşınızdakine de büyük zarar verdiğini unutmayın. Hatta bu sakin kalabilmemiz gereken dönemde gereksiz geri dönülmez darılma ve kavgalara neden olabilir.
Bir önemli hususta teknolojinin nimetlerini en iyi şekilde kullanabilmektir. Mümkün olduğunca görüntülü görüşme ve sağlayabildiğiniz sürece de en az bir araya getirebileceğiniz 3 kişilik görüşmeler yapın. Hem zamanınız size kalsın. Hem kaçırdığınız detayları görmenizi sağlasınlar. Hem de konu koronaya gelse bile çabucak neticelendirip sohbeti tatlıya bağlama fırsatı artar.
Evde kaldığınız süre içinde mutlaka kendimize özel saatlerde ayıralım. Bu kitap okuma, bilgisayarda zaman geçirme, arkadaşlarımızla görüşme hatta uyku saati bile olabilir. Evde hep beraber hareket kişisel sınırları etkileyerek tartışmalara neden olabilir.
Sağlık otoritelerinin bahsettiği evde kişisel izolasyon konusunu iki kere düşünmek gerekir. Birincisi kendimize ait zaman ve mekan yaratarak ailemize verebileceğimizi enerji düzenimizi sağlamak, ikincisi de özellikle kıyamadığımız, kendi kendine baş etme yetisini bir türlü veremediğimiz kuzularımıza yalnız kalma zamanı ve mekanı sağlayıp kendi başına kalabilmeyi ve kendini tanıma fırsatı sağlamayı düşünmeliyiz. En çok düşünmemiz gereken konu onları yalnız bırakmamız ya da başkasına emanet etmemiz gereken bir durumda yaşayabileceği travmayı en hafif atlatabilmesini sağlamaktır.
Tartışma programlarını ve haber saatinizi programlı tutun. Kanal kanal gezinip her programa yetişmeye çalışmayın. Hem kendi anksiyetenizi, hem de yavrularınızın bilmediğim bir şeyler oluyor ama benden saklanıyor kaygılarını artırmayın.
Kendimiz ve sevdiklerimizin bol bol okumasını sağlayın. Hem nöron bağlantılarının (sinapsların) kuvvetlenmesini, hem de hızlı düşünebilme yeteneğimizi kaybetmemiş oluruz.
Gün içi sabit ritüelleriniz olsun. Yemek saatlerinin sabit olması, 5 çayı, kahvaltı sonrası Türk kahvesi gibi. Buna sizlerde ilaveler yapabilirsiniz. Beynin rahatlama, mutluluk hormonları uyku haricinde rütinlerin aksamadan yerine gelmesi durumunda da salınmaktadır. Bu sabit ritüeller sevdiklerinizin sizi nasıl mutlu edebileceği konusunda da fikir sahibi olmasını sağlar.
Fitness’ı mümkün olduğunca kahvaltı, akşam yemeği gibi programlı olarak ve ailemizle birlikte yapalım. Birlikten güç doğar, aidiyet artar, mutluluk dolar, özgüven patlar, kaygılar uçar.
İyi niyetin bir diğer güzel göstergesi kendin için olduğu kadar başkaları içinde kişisel hijyenine, sosyal izolasyon mesafelerine, koruyucu maske kullanımına özen göstermektir. Farkındaysanız eldiven kullanımı demedim. Eldiven kullanan kişilere mesajım; “lütfen bizleri de düşünün. Bu savaş hepimizin ortak savaşıdır” olacaktır.
Bu dönem dikkat edeceğimiz en önemli konulardan biri de yaşlılarımızı anlamak olmalıdır. Kabul edemesek de gelecek yaşlılık günlerimizde görmeyi istediğimiz anlayış ve şefkat için yatırımlarımızı yapmak olmalıdır. Onları sık sık aramalı hatırları sorulmalı ve ihtiyaçları karşılanmalıdır. Bunun sağlayacağı farkındalık ve hazzı da kısa ömrümüzün karı olacaktır.
Sosyal izolasyon derken bir diğer önemli hususta sokak hayvanlarını ve barınakları unutmamak olmalıdır. Biz çıkmıyor ya da besleyemiyorsak bile bunu sağlayanlara yardımcı olmamız güzel bir iyilik hareketi olacaktır.
Gördüğünüz gibi aklıma gelen bir çırpıda “beni” “BİZ” yapabilecek basit, uygulanabilir ve son reaksiyon olarak motivasyon, konsantrasyon ve immünitemizi artırabilecek temel özellikleri aktarmaya çalıştım.
Korona günleri sonrasında pek çok şeyin (maddi – manevi) değişeceğini unutmamak gerekir. Bu değişime ayak uydurabilmek için sağ duyulu, zihinsel ve bedenen sağlam kalabilmek gereklidir. Dilimin döndüğünce anlatabildiklerimle korona günlerine ve sonrası günlere hazır olacağınıza inanıyorum.
Sorularınız, eleştirileriniz, katkılarınız (şahsıma, sevdiklerime ve topluma zarar verici olmamak kaydı ile) bilgilerimizi birleştirip güçlendirmek adına memnuniyet sağlayacaktır.
Sağlıklı, huzurlu, umutla dolu “Covid”siz günler dilerim
Uz. Dr. Kadir Gökhan Atılgan – İç hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı