Osmanlı İmparatorluğu’nun hakim olduğu topraklardaki Türk mimari eserlerini ülke ülke gezerek araştıran Yüksek Mimar Yılmaz, 18 ülkede cami, mescit, tekke, türbe gibi 329 Türk mimari eserinin kiliseye dönüştürdüğünü tespit etti.
Osmanlı İmparatorluğu’nun hakim olduğu topraklarda 10 yıldır Türk eserlerinin izlerini süren mimar Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz, kiliseye dönüştülen camileri, tekkeleri ve çan kulesine çevrilen minareleri tespit etti. Eserlerin bulundukları ülkelere giderek yerinde incelemede bulunan Yılmaz, kiliseye çevrilen mimari yapılarla ilgili detayları AA muhabirine anlattı.
“329 mimari yapı tespit ettim”
Çalışmasına önce Balkanlardan başlayan Yılmaz, bulduğu veriler ışığında araştırma sahasını genişlettiğini belirterek, “Önce Macaristan, Bulgaristan ve Yunanistan’a yoğunlaştım. Çünkü en çok kiliseye dönüştürülen yapılar bu 3 ülkede bulunuyor. Daha sonra Cezayir, Ukrayna, Kırım, Gürcistan, Ermenistan, Bosna Hersek, Güney Kıbrıs, Hırvatistan, Kırım, Kosova, Makedonya, Moldova, Romanya, Sırbistan ve Türkiye ile birlikte toplamda 18 ülkede cami, mescit, tekke, türbe gibi Türk eseri olup da çeşitli tarihlerde kiliseye dönüştürülen toplam 329 mimari yapı tespit ettim.” dedi.
Ülke bazında kiliseye dönüştürülen eserlerle ilgili bilgi veren Yılmaz, şunları ifade etti:
“Bulgaristan’da 117 cami, 7 tekke-türbe ve 1 medrese kiliseye, 3 saat kulesi çan kulesine; Hırvatistan’da 8 cami, 1 kule kiliseye; Kırım’da 6 cami ve 1 türbe kiliseye, Kosova’da 1 cami kiliseye, 1 saat kulesi çan kulesine, Ukrayna’da 2 cami kiliseye, bir minare çan kulesine, Makedonya’da 3 cami, 2 türbe, 2 saat kulesi kiliseye; Sırbistan’da 15 cami ve 2 türbe kiliseye, Gürcistan ve Azerbaycan’daki 1’er cami Rus işgalinde kiliseye, Bosna Hersek’teki 3 cami Avusturya işgali sırasında kiliseye, Cezayir’de 3 cami Fransız işgalinde kiliseye, Ermenistan’da ise 2 cami kiliseye dönüştürüldü. Güney Kıbrıs’ta 1 çeşme, Moldova’da 4 cami ve Romanya’da da 5 cami kiliseye dönüştürüldü. Macaristan’da 23 cami, 5 türbe, 1 hamam ve 1 mektep kiliseye dönüştürüldü ancak Avrupa’da Türk eserlerini kiliseye dönüştürmeyen tek millet Macarlardır. Orada dönüştürülen eserlerin tamamı Avusturya işgali sırasında gerçekleştirilmiştir.”
Yunanistan’da toplam 101 eser dönüştürüldü
329 yapıdan kiliseye çevrilip “hala faal olan” en çok Türk eserinin, Yunanistan’da bulunduğu bilgisini veren Yılmaz, bu ülkede 74 cami, 19 türbe, 1 imaret ve 2 namazgahın kiliseye çevrildiğini söyledi. Bunların yanı sıra 5 minarenin de çan kulesine dönüştürüldüğünü aktaran Yılmaz, Yunanistan’da toplam 101 eserin dönüştürüldüğünü ifade etti.
“Sofya’da bir gecede 7 minare dinamitlendi”
Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz, Türk eserlerinin siyasi ve mekansal gerekçelerle değiştirildiğini belirterek, “Şehir merkezlerindeki büyük anıtsal Türk yapıları ve özellikle de minareler Türk hakimiyetini dolayısıyla İslamı simgeledikleri için yok edilmesi gereken ilk hedef olarak görülüyor. Çok hazindir, Sofya’da 1878’de bir gecede dinamitlerle 7 minare yıktırılıyor.” diye konuştu.
Yılmaz, ikinci gerekçe olan mekan ihtiyacında ise özellikle mübadele yapılan köylerden Türkler boşaltılınca yerine yerleştirilen Ortodoksların kilise ihtiyacı için mevcut camilerin dönüştürüldüğünü ifade etti.
“Sadece camiler değil, tekke, kule ve hamamlar da kiliseye çevrildi”
Camiler dışındaki diğer İslam eserlerinin de kiliseye çevrildiği anlatan Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:
“Kiliseye en çok dönüştürülen eserler camiler. Ben 272 cami ve mescit tespit ettim. Camilerden başka 36 tekke-türbe var kiliseye dönüştürülen. Çan kulesine çevrilen saat kuleleri, üzerine çan yapılan minareler var. Hırvatistan’da bir kule, Güney Kıbrıs’ta bir çeşmenin haznesi, Yunanistan’da namazgahta yer alan minber, Ortodoks dua yerine dönüştürülmüş. Sırbistan’da dört duvarı kalmış bir kervansarayın içine kilise inşa edilmiş. Yani sadece camiler değil, tekke, türbe, minare, kule, hamam, çeşme, imaret gibi farklı türde Türk eserleri kiliseye dönüştürülmüş.”
Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz, tekkelerin de kiliseye dönüştürüldüğünü aktararak, “Türklerin yoğun yaşadığı Dobruca’da Kanaat Baba Tekkesi şu an kilise. İlginç bir konu da hem Müslümanların hem de Hristiyanların ortak ziyaret alanı olan Bektaşi tekkeleri var. Daha önce ortak ziyaret edilen Bektaşi tekkeleri, Müslüman kalmayınca sessiz sedasız kiliseye dönüştürülüyor.” ifadelerini kullandı.
“Ana duvar kıbleye baktığı için tespit edebiliyoruz”
Günümüze kadar ulaşmış olan yapıların hemen hemen hepsini yerinde incelediğine değinen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Kiliseye çevrilen eserlerin neredeyse hepsinde, Türk mimarisine ait kubbe, kemer, silme gibi unsurların bilinçli bir şekilde yok edildiğini, mimari özelliklerinin tanınmayacak şekilde değiştirildiğini tespit ettim. Fakat ne kadar dönüştürülürse dönüştürülsün ana duvarlar, biz beden duvarı diyoruz, kıbleye baktığı için ve yönünü değiştiremediklerinden, kiliseleri bu şekilde tesbit etmek mümkün oluyor. Budapeşte’deki Mustafa Paşa Camisini bu şekilde tespit ettim.”
“Mimari yapılara bizim kadar saygılı davranan başka milletler yok”
Yılmaz, Türklerin dönüştürdükleri yapılardaki mimari özelliklere çok müdahale etmediklerini anlatarak şunları söyledi:
“Mimari yapılara bizim kadar saygılı davranan başka milletler yok. Türklerin geçmiş medeniyetlerle hiçbir kompleksi olmamış, bu yüzden camiye çevirdiğimiz yapılardaki mimari özelliklere müdahale etmemişiz. Bunu en güzel örneği Ayasofya Camisidir. 1453’ten beri gözümüz gibi korumuşuz, hem de kilise özelliklerine müdahale etmeden. Sadece mihrap, minber ve minare eklemişiz. Dıştan esere baktığınızda rahatlıkla eskiden kilise olduğunu anlayabiliyorsunuz. İçeriden de öyle, sadece göz hizasındaki insan tasvirleri sıvanıp kapatılmış. Oysa Avrupalıların kiliseye çevirdiği camilerin mimari özellikleri tümüyle değiştirilmiş.”
“Amacım Türk eserlerini belgelerle tescillemekti”
Geniş bir arşiv araştırması yaptığını dile getiren Yılmaz, “Kiliseye çevrildiğini tespit ettiğim yapıları, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Osmanlı Arşivlerinden tarayarak büyük bir kısmının vakfiyelerine ulaştım ve yapılarla vakfiyeleri eşleştirdim, künye bilgilerini ekledim. Arşiv araştırmasındaki amacım, Türk eserlerini belgelerle tescillemekti. Geçtiğimiz yıllarda bu şekilde Bulgaristan’da devletin el koyduğu, vakıf malı olduğu vakfiyesiyle tescil edilen bazı camiler dava açılarak mülkiyetleri müftülüklerce geri alındı.” şeklinde konuştu.
Türkiye’de bu konuda daha önce merhum Ekrem Hakkı Ayverdi ve Prof. Dr. Semavi Eyice gibi isimlerin kitaplarında ve makalelerinde bazı eserlerin incelendiğini belirten Yılmaz, ancak bütün Osmanlı coğrafyasını içine alan bir çalışmanın olmadığını kaydetti.
Yılmaz, kendi çalışmalarını 575 sayfalık bir kitapta toplayıp 2017’de Prof. Dr. Semavi Eyice’ye takdim ettiğini, çalışma yöntemi ve usul olarak merhum Ayverdi’yi örnek aldığını söyledi.
Yaklaşık 20 yıldır Türk mimari eserleriyle ilgili araştırmalarda bulunan Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz, yurt içi ve yurt dışında birçok restorasyon projesinde yer aldı. Türk mimari eserleriyle ilgili çalışmalarını kurumsal yapıya dönüştürmek için “Türk Mimari Araştırma Merkezini” kuran Yılmaz, 2010-2020 yılları arasında yaptığı araştırma sonucunda “Kiliseye Çevrilen Türk Eserleri” kitabını basım aşamasına getirdi.
AA