Yabancı Dil Öğrenirken Neden Zorlanırız?

Günümüz dünyasında nerede yaşarsak yaşayalım, hangi alanda çalışırsak çalışalım yabancı bir dil bilmek olmazsa olmazlarımızdandır. Bu yabancı dil bazen yaşadığımız ülkede kullanılan ikinci bir dil, bazen de lingua franca diye tanımlanan İngilizce, İspanyolca, Fransızca veya Çince gibi dünya dilleri olabiliyor. Hangi dil olursa olsun, değişmeyen tek gerçek ise, bir dilin kolay öğrenilmediğidir. Bu yazıda da dil öğrenireken karşılaştığımız zorlukların muhtemel nedenlerinden bahsetmek istiyorum.

İlk olarak, eğitim hayatımız boyunca aldığımız yabancı dil derslerinde metod ve işleniş açısından sıkıntılar olduğu gayet açıktır. Yabancı dilin bir iletişim dili olarak değil de, herhangi bir ders gibi okutulduğu hepimizin malumudur. Oysa ki dil öğrenmek demek, o dili gerçek hayatta günlük yaşantımızda kullanabilmek demektir. Bu yüzden okullarda ve kursların çoğunda okutulan gramer ve teori odaklı dil eğitimi, o dile hakim bireyler yetiştirmek yerine yabancı dili sadece yazılı sınavlarda kullanabilen bireyler yetiştiriyor. Bunun dışında bizleri zorlayan diğer bir neden ise dil öğrenirken, o dili konuşan insanların kültürünü tanımak gerekliliğinin göz ardı edilmesidir. Bir dili konuşan insanları ne kadar iyi tanıyorsak, onların diline de o kadar hakimiz demektir. Çünkü dil, yaşayan bir varlıktır. Onu konuşan insanlarla birlikte doğar, yaşar, gelişir ve yok olur. Bu yüzden de, yabancı bir dili öğrenirken o dili konuşan insanların yaşamlarıyla yakından alakadar olmak gereklidir, aksi takdirde teori bazında herşeyi öğrensek bile iletişim kurmada ciddi sıkıntılar yaşarız. Kültür dediğimiz kavram dil eğitiminde bu yüzden önemlidir ve çeşitli kaynaklardan tanınması bir dilin öğrenilmesini hızlandırır. Bunun için eğer yabancı bir dil öğrenmeye karar verdiysek, dil eğitimine paralel olacak bir şekilde o dili kullanan insanların küitürü hakkında da araştırmalar yapmalıyız. Bu araştırmalada kitaplar, şarkılar, filmler, dergiler, internet sayfaları ve televizyon ve radyo gibi medya araçlarının bize çok büyük getirisi olacaktır.

Tabi tüm bu nedenler dilin eğitim kısmına bakan tarafındaydılar. Bir de dil öğrenecek olan bireylerin kendilerini ilgilendiren kısımlar var. Bunların en önemlisi de şüphesiz yabancı bir dil öğrenmek isteyen kişinin ya mesleğinden dolayı ya da entelektüel bir yaklaşımla o dile ihytiyaç duyması. Dil öğrenme coşkusu ve hevesi olmalı. Motive edilmiş olmalı. Tüm bunları tamamladıktan sonra da istediği dili hangi yöntemle öğrenmek istediğine karar vermelidir. Bu kısımda şu soruların bizlere öğrenme alışkanlıklarımız hakkında yön vermekte yardımcı olacaktır.

  1. Tek başına mı yoksa sınıf ortamında mı ders almak istiyorum?
  2. Çalışma saati olarak hangi saatlerde daha verimli olabilirim?
  3. Çalışırken araştırma yapmaya ihtiyaç duyuyor muyum?
  4. Rahat ortamlarda bizzat dahil olarak ve yaşayarak mı yoksa eğitmen merkezli dersleri mi tercih ederim?
  5. Analitik düşünce biçimi mi yoksa bütünsel düşünce biçimi mi benim için daha uygundur?

Özellikle son sorunun cevabını bulabilirsek sorunun büyük bir kısmını çözmüş oluruz. Analitik düşünce biçimiyle hareket edenler herşeyi adım adım, sindire sindire öğrenirler. Yalnız çalışmayı tercih ederler ve sessiz ortamları severler. Masa başında çalışmak odaklanmalarını kolaylaştırır. Bir konuyu bitirmeden başka bir konuya başlamazlar ve sabah saatleri onlar için daha verimlidir. Bunun tam aksine bütünsel düşünce biçimini benimseyenler öncelikle ana fikri anlamaya çalışırlar. Sosyal kişiliklerdir ve dili de bu yönlerini kullanarak öğrenirler. Dışa dönüktürler ve grup halinde çalışmayı tercih ederler. Sık sık aralar verirler ve çalışırken birden fazla işe odaklanırlar. İşte bu iki kilit kategoriden hangisi bizi daha iyi tanımlıyorsa biz de ona göre eğitim şeklimize karar veririz ve bu yöntemle bize zor gibi görünen yabancı bir dili rahatlıkla öğrenebiliriz. Bahsettiğim nedenlere ek olarak da ana dilimizi öneminden söz etmek gerektiğine inanıyorum zira ana dilimizde ne kadar iyi bildiğimiz yabancı dil öğrenmekle doğrudan alakalıdır. Eğer ana dilimizi yabancı bir öğrenirken kıyas kaynağı olarak kullanabilirsek işimiz ciddi bir şekilde kolaylaşacaktır.

Tüm bu sıkıntılar biraz çaba gösterdiğimiz takdirde engel olmaktan çıkacaktır. Azim ve hırsımızdan hiçbirşey kaybetmeden yolumuza devam ettiğimizde hepsi kolaylıkla aşılabilir. Ana dilimizin yanında herhangi bir yabancı dil bizler için her zaman bir artı olacağı da aklımızdan hiç çıkmaması gereken bir husustur.

Read Previous

Eski İçişleri Bakanı Yankulovska’ya Hapis Cezası

Read Next

Bosna seçimlerinde oyların %84’ü sayıldı

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *