Yunanistan-Mısır anlaşması ‘Türkiye’nin yetki alanlarına tecavüz’ olarak değerlendiriliyor

Prof. Dr. Hakan Karan, Yunanistan ve Mısır’ın imzaladığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının bölgedeki tansiyonu iyice yükselttiğini belirterek, “Bu sınırlandırma Türkiye’nin deniz yetki alanlarına tecavüz etmektedir.” dedi.

Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hakan Karan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı böyle bir anlaşmayı yok saymasının en doğal hakkı olduğunu söyledi. 

Türkiye’nin Akdeniz’de sahip olduğu uzun kıyı şeridi bakımından bölgede en fazla söz sahibi olması gereken ülke olduğunu hatırlatan Karan, Türkiye’nin, deniz yetki alanlarını sınırlandırılırken bölgedeki tüm aktörlerin katılım ve özel durumunu gözeterek hareket ettiğini vurguladı.

Karan, uluslararası yargı kararlarında özel durumu bulunan adaların statüsünün söz konusu sınırlandırma anlaşmasında yeteri kadar dikkate alınmadığına işaret ederek, “Yunanistan, kendi ana karasına uzak adalarına neredeyse tam yetki vererek, ortay hatta yakın bir noktadan sınırlandırmaya gitmekte. Bu sınırlandırma Türkiye’nin deniz yetki alanlarına tecavüz etmektedir. Yunanistan ve Mısır’ın, aralarında anlaşma yapabilme ihtiyarına sahip olsalar dahi bu anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olması ve özellikle adil çözümün bir gereği olarak adalar gibi bölgedeki özel durumları da dikkate alması gerekirdi.” ifadelerini kullandı.

“Müşterek işletim bölgede tansiyonu düşürebilir”

Türkiye’nin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen Yunanistan’ın müzakerelere başlamaktan kaçındığını ve bölgede aksine tansiyonu arttırıcı uygulamalara giriştiğini belirten Karan, bu aşamada son bir kez daha müzakerenin dile getirilebileceğini ifade etti.

Karan, Akdeniz’e komşu ülkelerin ekonomik menfaatine uygun olan müşterek işletimin, bölgede tansiyonu düşürebileceğini ve ortak bir zemin üzerinde varılacak nihai anlaşmayı da kolaylaştıracağını aktarark, “Müzakere yönünde isteksizlikle karşılaşılması halinde derhal deniz yetki alanlarındaki ekonomik haklarının işletimine yönelik adımların hayata geçirilmesi ve Meis adası çevresinden başlanarak tüm deniz yetki alanlarımızda deniz araştırma ve sondaj faaliyetlerine girişilmesi yerinde olacaktır. Ancak yine de Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı sınırlarımız üzerinden münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan etmemiz, böylece Yunanistan ve Mısır’ın anlaşmasına karşılık vermemiz de gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

“EastMed boru hattı Mısır için dezavantaj oluşturuyor”

Mısır Araştırma Enstitüsü Enerji Analisti Halid Fuad, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın Akdeniz’deki EastMed boru hattı projesinin Mısır’ı dışarda bıraktığına dikkati çekerek, söz konusu boru hattını ekarte eden Türkiye-Libya deniz yetki alanı anlaşmasının ise Mısır’ın yetki alanını genişlettiğini anımsattı.

Mısır rejiminin, ulusal güvenlik önceliklerini belirlemede yetersiz kaldığını ve İsrail gazının Avrupa’ya satılmasını öngören EastMed boru hattının, Mısır için dezavantaj oluşturduğunu belirten Fuad, “Yunanistan ile imzalanan anlaşma neticesinde Mısır, gaz ticaret merkezi olma potansiyelini kaybedebilir. Bu anlaşma daha çok İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’a EastMed boru hattının inşası için yeni olanaklar sağlıyor.” dedi.

Fuad, Doğu Akdeniz’in dar alanda birçok karşıt kıyı ülkesini barındırması sebebiyle karmaşık bir coğrafyaya sahip olduğunu belirterek, deniz yetki alanları belirlenirken bölgedeki siyasi, ekonomik ile özel durumların gözetilmesi gerektiğini kaydetti.

AA

Read Previous

Dünya genelinde yeni tip koronavirüs vaka sayısı 20 milyonu aştı

Read Next

Almanya, Doğu Akdeniz’e ilişkin Türkiye ve Yunanistan’ı doğrudan görüşmeler yapmaya çağırdı