Üsküp Meydanına Neden Çıkmalıyız?

15 Temmuz gecesi hareketlenme başladığında bir yandan televizyondan diğer yandan sosyal medyadan ne olduğunu anlamaya çalışırken TRT spikeri Tijen Karaş’ın silah zoruyla da olsa okuduğu bildiri sonrası zihnime Kenan Evren’in siyah beyaz televizyonda elindeki kâğıttan okuduğu bildiri yansıdı. Dudaklarımdan da gayri ihtiyari olarak “2016 yılında 80’leri mi yaşayacağız” sorusu döküldü. Üzerime gelen bakışlarla bir anlık boşluktan sonra toparladım.

İnsan kendisinin içinde yaşadığı bir olayı hiçbir zaman tam anlamıyla kavrayamaz. Bizler de 15 Temmuz’u yaşayanlar olarak hain darbe girişiminin vahametini, darbe girişimine halk tarafından indirilen darbenin büyüklüğünü tüm boyutlarıyla kavrayamayacağız. Ancak yıllar sonra torunlarımız tarih kitaplarında “Halkın gücü, tankın gücünü yendi” başlıklı dersleri görürken bizden çok daha iyi anlayacak ve hissedecek bugün yaşadıklarımızı.

Tarihin akışını değiştirecek olayları teknolojinin de “yardımıyla” hazmedemeden yeni olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Son yaşadığımız saldırı ve bu saldırıya karşıki dik duruş, tarihin akışı değil bizzat tarihin kendisi. Bu denli büyük ve önemli bir durumda haliyle çok şey yazılıp çiziliyor, konuşuluyor ve daha bir o kadar da yazılıp çizilecek. Herkes olaylara kendi perspektifinden yaklaşarak uzmanlık alanına göre yazıyor, farklı gördüklerini dile getiriyor, en son tahlilde insanlar da istediklerine inanıyor.

Bazı kahramanlar var ki tekrara düşme pahasına anmadan geçemeyeceğim. Darbe girişimi gecesi Atatürk Havalimanı’nda bir tankın önüne yatan Metin Doğan, Malatya’da darbecilerin bıraktığı tankı kullanan Mustafa Özbey, darbe girişimine karşı kamyonla Taksim’e çıkan “Nene Hatun”un ete kemiğe bürünmüş hali Şerife Boz ve o gece meydanlara çıkan milyonlarca insan konuşup sözleşmişçesine Mehmet Akif’in dizelerini hayata geçiriyor:

“Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var”

Astsubay Ömer Halisdemir’in şehit edilmeden önce komutanıyla yaptığı konuşma vatanperverliğin en büyük kanıtı:

Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı: Ömer; Tuğgeneral Semih Terzi vatan hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şehadet var. Hakkını helâl et.

Ömer Başçavuş: Baş üstüne komutanım, hakkım helâl olsun. Siz de helâl edin.

Dünyaya Türk milletinin özgür iradesine karşı yapılan adaletsizliği göstermek için görevde bulunan gazeteci Mustafa Cambaz, Üsküp damadı ve torunu olan Erol ve Abdullah Olçak ve bu yiğitler gibi vatanı için, milleti için gözünü kırpmadan canını veren 244 şehit daha. Hepsinin hikâyesi ayrı, sevinçleri, acıları ve en önemlisi de hayalleri.

15 Temmuz gecesi, Türkiye’de hiçbir zaman yan yana gelmez denilen gruplardan kişileri bir araya getirdi. Ülkücüsü, solcusu, kemalisti, İslamcısı aklınıza gelebilecek her görüşten insan o gün vatan için demokrasi için, kendi iradeleri için birlik oldu. Makedonya’da da 15 Temmuz gecesinden itibaren farklı şehirlerde protesto mitingleri düzenleniyor. Ama maalesef biz Makedonya Türkleri birlik olma konusunda sınıfta kaldık. Basit bir Latas olayında gösterdiğimiz birliği gösteremedik. Sırası mı şimdi bunların diyenler olabilir; zaten sırası olmadığı için üstün körü geçiyorum ama böyle bir durumda bile siyasi parti liderlerimiz, sivil toplum teşkilatlarımızın başkanları ve yöneticileri kendi çıkarlarını bırakıp milleti bir araya getiremiyorsa ne yazık bize. Onlarca virgül koyulacak yeri bir ünlemle geçeceğim: “Ayrıştırıcı bütün kimlikleri yarın birkaç saatliğine bir kenara bırakarak bizi biz yapan değerlerimiz için Üsküp meydanında buluşalım!”

Gelelim yarın Üsküp meydanına neden çıkmalıyız sorusuna. Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü insanız. Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü Müslümanız. Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü Türk’üz.

Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü adaletsizliğe karşı sessiz kalamayız, vatansız yaşayamayız, bir daha Srebrenitsa’lar yaşansın istemiyoruz, çünkü Türkiye nezle olduğunda biz öksürüyoruz, çünkü Türkiye’nin en küçük sevincinde seviniyor tırnağı incinse üzülüyoruz.

Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü bazılarımızın ismini bile ilk kez duyduğu Patani’de yetimlerin başının okşanmasına devam edilmesini istiyoruz.

Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü Kudüs rüyamız var, çünkü Suriye’de binlerce masum “insan” şehit ediliyor, çünkü Çanakkale’de dedelerimiz yatıyor, çünkü ülkeler arasında konan sınırlar gönüllerimizde geçerli değil diyoruz.

Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü Üsküp’ü, Prizren’i, Saraybosna’yı İstanbul’un, Konya’nın Şanlıurfa’nın kardeşi görüyoruz, çünkü söz konusu olan çocuklarımızın geleceği, çünkü Hira Dağı’nın çocukları olarak Olimpos Dağı’nın çocuklarına söyleyeceklerimiz var.

Yarın Üsküp meydanına çıkmalıyız çünkü başka Türkiye yok ve İslam alemine kol kanat gerecek başka devlet de yok.

Biz yarın Üsküp meydanına çıktığımızda bunların hiçbiri gerçekleşmeyecek belki ama biz ağzında bir damla su; İbrahim’in ateşini söndürmeye giden karınca misali safımızı belli etmiş olacağız.

Read Previous

Tefeyyüz Güreş Kulübü Kırkpınar’da

Read Next

Bir destek de Kırçova’dan

28 Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *