Türkiye Batı medyasının ahlakını bozuyor

Suriye’de süren iç savaşa ilişkin habercilikteki mühim sıkıntıların başında, haber kaynaklarının kısıtlı olması, mevcut kaynakların güvenilirliği ve teyit edilebilirliği geliyor.

Gazetecilerin kaçırılması ya da ateş altında kalması, ne yazık ki sıklıkla görülen hadiselerden. Can güvenliği nedeniyle birçok medya organı Suriye’de mukim kaynaklardan haber almaya çalışıyor. Kaynakların yetersizliğine ek olarak, ittifakların yahut düşmanlıkların sıklıkla yer değiştirmesi, mevcut kaynakların da buna göre konum değiştirmeleri, kaynakları iyice taramayı ve sorgulamayı elzem kılıyor.

“Suriye İnsan Hakları Gözlemevi” ya da İngilizce bilinen adıyla “Syrian Observatory for Human Rights” (SOHR) ise tüm bu hikâyede bir istisna teşkil ediyor. Bu “kuruluş”un duyurduğu hemen her veri, her bilgi, şimdiye kadar haber hazırlamada kullanılan bilindik hiçbir süzgece tabi tutulmadan, teyit edilmeden meşhur medya organlarında kendine yer bulabiliyor. Tanınmış birçok sivil toplum kuruluşu SOHR’yi muteber kaynak kabul edip verilerini paylaşabiliyor.

Dün itibariyle AP, Reuters ve AFP, SOHR’ye dayandırarak, TSK’nın “Fırat Kalkanı Operasyonu” kapsamında düzenlediği hava harekâtında 35 (Reuters ve AP) ya da 40 (AFP) sivilin öldüğü haberini geçtiler. Haber kısa sürede dolaşıma girdi, iktibas edilen kaynakların verdiği sayılarla servis edildi. Fakat ne kaynağın kendisi, ne de aynı kaynağa dayanan bir haberde sayıların farklı oluşu sorgulandı. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde SOHR’nin İngilizce sayfasında konuyla ilgili herhangi bir bilgi henüz yer almasa da, yöneticisi Üsame Süleyman’ın (Osama Solieman) şahsi Facebook sayfasında ve SOHR’nin Arapça Facebook sayfasında bu bilgi paylaşılmaya başlanmıştı. Süleyman, Amarne’de 15, Jeb-El Kussa’da (muhtemelen Bir el-Kusa’yı kastediyor) ise 20 sivilin TSK saldırılarında öldüğünü iddia ediyor.

Peki, SOHR’yi bu denli muteber kılan nedir? Birçok TV kanalı, haber ajansı ve gazete, teyit etme ihtiyacı duymadan bu kuruluşun paylaştığı bilgileri nasıl yayımlıyor?

Suriye’de elbise tüccarlığı yaparken rejim karşıtı duruşundan ötürü üç defa hapse girdiğini, Hafız Esed’in ölümünden sonra, dördüncü kez hapsedilme korkusuyla İngiltere’ye yerleştiğini iddia eden Üsame Süleyman, Beşşar Esed ölmeden Suriye’ye dönmeyeceğini beyan ediyor. Coventry’de yaşayan, burada da yine elbise ticareti yapan Üsame Süleyman, SOHR’yi tek başına kurup işlettiğini, kendisi İngilizceyi iyi konuşamadığı için sadece metinleri tercüme eden bir yardımcısı olduğunu iddia ediyor. Yine Süleyman’ın iddiasına göre, SOHR Suriye’de 200 civarında aktivistle irtibat halinde. Süleyman onlardan gelen bilgileri derleyip paylaştığını söylüyor. Suriye rejimine karşı oluşunun paylaştığı verilerin tarafsızlığını tartışmalı hale getireceğine ilişkin eleştirilere karşı ise hem Alevilerden (Nusayriler) hem de Sünnilerden eleştiri aldığını, bunun da tarafsızlığına delil teşkil ettiğini söylüyor. SOHR’ye ilişkin en büyük sıkıntı da burada başlıyor. SOHR iddialarını ispat ya da reddedecek bir makamın olmayışından istifade ediyor. Sözgelimi, rejime bağlı bir grubun saldırısına dair rejim kaynaklarının vereceği bilgilere yaklaşımın eleştirel olması doğaldır. Keza rejime muhalif bir grup için de aynısı söylenebilir. Peki, savaşın her kesimine ‘eşit mesafede’ durduğunu iddia eden bir kurumun iddialarını ispat edecek, teyit edebilecek mekanizma var mı?

Bu durumda SOHR’nin geçmişini incelemek, tek kişiyle idare edilen, son derece iddialı bir isme sahip bu kuruluşun güvenilirliği hakkında belirleyici olacaktır. Aslında nadiren de olsa bazı medya kuruluşları, zaman zaman SOHR’nin güvenilirliğini sorgulamış.

2006 senesinde Londra merkezli bir kuruluş olarak ortaya çıkan SOHR, an itibariyle Coventry’de çalışıyor ve sadece Süleyman tarafından temsil ediliyor. 26 Kasım 2012 tarihinde Süddeutsche Zeitung’da yayımlanan, Londra muhabiri Jonas Schaible imzalı habere göre, SOHR’nin ilk kurucuları olan Fadi Al-Haddad, Maya Fateh, Dr. Lina Jamoul, Husam Aldin Mohammed, Mohammed Antabli, Ghassan Ibrahim, Abdul Sayed Omar ve Mousab Azzawi zaman içerisinde Süleyman tarafından kurumdan uzaklaştırılmış. Gerçekten de o günlerde BBC, ABC, The Observer ve El Cezire’de çıkan SOHR kaynaklı haberlerde Süleyman’ın değil, Azzawi’nin imzası görülüyor.

Süleyman’la onun SOHR’den uzaklaştırdığı iddia edilen bu grup arasındaki çatışma site isimlerine de taşınmıştı. Bir dönem SOHR ismiyle yayın yapan birden fazla internet sitesi bulunuyordu. İşleri daha karışık hale getirense, yukarıda isimleri zikredilen şahısların “Rami Abdullah” müstearını sadece Süleyman’ın değil, SOHR bünyesinde haber ileten herkesin ortaklaşa kullandığını söylemesi. Dolayısıyla 2012 yılında, birçok medya kuruluşu en az 6 ay boyunca hem bu gruptan hem de Süleyman’dan, yani iki farklı SOHR’den bilgi alıp yayımlamış.

Guardian’da 12 Temmuz 2012 tarihinde yayınlanan Charlie Skelton imzalı bir makalede ise Suriye’den bilgi veren kuruluşların yapıları, güvenilirlikleri inceleniyor. Skelton da yine tek bir adamın sadece telefonla alıp duyurduğu bilgilerin bu kadar itibar görmesini, medya organlarının bu kurumdan gelen her veriyi sorgulamadan yayımlamasını eleştiriyor.

Russia Today de bir dönem Süleyman’ın peşine düşenlerden. Russia Today’in 6 Ekim 2015 tarihli haberinde, Süleyman’ın İngilizce ve Arapça kaynakları tahrif ettiği gösteriliyor. SOHR İngilizce sitesinde Rus hava saldırısında 30 sivilin hayatını kaybettiğini iddia ederken, aynı haberin Arapçasında Esed rejimine ait uçakların saldırıyı düzenlediği ve 27 sivilin hayatını kaybettiği bilgisini paylaşıyor.

SOHR’nin 2011’de CNN ile yaşadığı anlaşmazlık ise sicilindeki en tuhaf vakalardan. CNN 7 Ağustos 2011’de SOHR’ye dayanarak yaptığı haberde, Hama’daki protestolar karşısında rejimin hastanenin elektriğini kestiğini ve bu yüzden kuvözde bulunan 8 bebeğin öldüğünü iddia etmişti. CNN’nin yayının hemen ardından SOHR ise aynı haberi CNN’e dayanarak kendi sitesinde yayımlamış, delil olaraksa aynı yılın Nisan ayında Mısır’daki bir hastanede çekilmiş bir fotoğrafı kullanmıştı. Oysa CNN ısrarla kaynağının SOHR olduğunu iddia etmişti.

Alman medyasının önde gelen kuruluşlarından Tagesschau’da 16 Nisan 2016 tarihinde Kahire muhabiri Volker Schwenk imzasıyla yayımlanan makalede de SOHR’nin faaliyetleri ele alınmış. Schwenk meslektaşlarının SOHR’yi çokça iktibas ettiklerine, fakat onun iddialarını teyit etme gereği duymadıklarına işaret etmiş. Aynı makalede, kimi hadiselerde ölü sayılarının haber dolaşıma girdikten sonra değiştirildiği, kimi zamansa üzerinde durulmayıp unutulmaya terk edildiğine dikkat çekilmiş.

Fakat bugüne geldiğimizde, SOHR’ye itibar edilmesinin güç olduğunu söyleyen, onun güvenirliğini sorgulayan medya kuruluşlarının dahi, SOHR’nin TSK’yı itham eden iddialarını sayfalarına taşırken bu sorgulayıcı/eleştirel tavrı kolaylıkla terk ettikleri görülüyor. Konu Türkiye olunca, bir kişinin tek başına idare ettiği bir ‘kurum”un teyit edilemeyecek mesnetsiz iddiaları, geçmişindeki tüm kusurlara rağmen sorgulanmadan yayımlanıyor. Bu haberlerin uluslararası kamuoyunda yayılmasına hizmet edenler marjinal yayın organları değil de Batının en meşhur haber ajansları olunca, artık şunu tespit etmek gerekiyor: Konu Türkiye olduğunda, Batı medyasının en muteber kurumlarının alışılmış ahlaki ilkeleri dahi kolayca rafa kalkıyor.

Kaynak: AA

Read Previous

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Ne kadar katil örgüt varsa alayını birden imha edin

Read Next

Üsküp’e Vefa, Veda ve Sevda…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *