” Mehmed Arif; Divanını Üsküp’te, Yüreğini Rumeli’de Yakan Şair”

Balkan aşığı Türkiyeli yazar Fahri Tuna’nın Türkiye Yazarlar Birliği sayfası için kaleme aldığı ” Mehmed Arif; Divanını Üsküp’te, Yüreğini Rumeli’de Yakan Şair” başlıklı yazıyı siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunuyoruz.

Hüzün şairi.

Diriliş şairi.

Kendini buluş, ayağa kalkış şairi. Umudun ve sabrın şairi. Tesellinin de.

Made in Köprü. Ve Üsküp. Vardar’ın coşkusu var şiirinde. Ve bereketi. Ayrıca hüznü.

O bana Leyla Şerif’ kardeşimin armağanı. Balkan Türküsünü yayımladığım 2013-14’de hemen her ay geldiğim Üsküp’te, Köprüye her uğrayışımda ilk karşılayanım hep Mehmed Arif’in tebessümü olmuştu beni. Tebessümü edebi sıcaklığı. Vakarı samimiyeti çözümcülüğü.

Mehmed Arif’i tanıdıkça hep tereddüt ettim: Bu delikanlı Hüsrev Emin’in kardeşi mi yoksa Leyla Şerif’in kardeşi mi diye. Bir türlü karar veremedim; vakarı derinliği az konuşması ağırbaşlılığı daha çok Hüsrev’in dedirtiyor bana, şiirleri editörlüğü etkinliklere katılımı Üsküp hassasiyeti daha çok Leyla’nın. Kararımı verdim sonunda: İkisinin de. Ne güzel. Ben Mehmed’i, Leyla-Hüsrev çiftinin ben ağabeylerine çifte armağanı görüyorum, ne yalan söyleyeyim . 

Köprüyü sırtlayanlardan. Eminlerin sağ kolu adeta. Vardar Nehri üzerine Fatih Sultan Mehmed’n inşa ettiği Köprü, müsterih olunuz emin ellerde, Mehmed Arifler arkadan geldiği sürece.

Akademi Rumeli’mize Edirne’ye gelmişti. On gün süreyle. Üniversite öğrencisiydi daha Mehmed Arif. Ta o zaman da ağabeydi grubuna, belliydi oturması kalkmasından. Ağabey doğanlardan, büyüyenlerden. Hep sorumlu, hep fedakâr, hep gereğincelerden.

Sapanca Şiir Akşamları’na getirdim sonra onu. Başka başka edebiyat etkinlilerine de yönlendirdim. Her seferinde puanını yükseltti Mehmed.    

Her şehre gerekli adamdır Mehmed Arif. Sözün özü, kısası bu.

Bir diri bilincin şiiridir onun şiiri diyen Asım Gültekin merhumun sözlerinin altına imzamı atıyorum. Şiiri elif gibi dimdik duran kişiliğinin aynasıdır diyen Leyla Şerif Ablasının (Emin) tespitinin altına da. Yüreği şiire sürgün bir genç adam; Mehmed Arif diyen Türkçenin Urumeli Beylerbeyi Zeynel Beksaç’ı, sözlerinin altına gönülden imza atarken, bir portre yazarı olarak bu nefis tespiti için kıskanmadım değil.

Onun şiiri ceylan ürkekliği ile nehir coşkunluğu arasında gidip gelen bir şiirdir. Ne tek başına o, ne tek başına ötekisi.

Günümüz dünyasındaki zulmeti Yezid metaforu ile açıklar sıkça. Adalet ve vicdan çağrısıdır dizeleri en çok.

Umut şiiridir de Mehmed Arif’in şiiri: Kır çiçeklerinden yeni bir şehir yapabilirim / Gülün alından, bulutun akından vatana bayrak / Su sesinden halkıma huzur, buğday bereketi / Hırkamdan gurebaya libas 

Onun şiiri cami ile sokağı, hayatla tasavvufu, sömürüye karşı isyanı, dışarıya direniş içeriye derviş yürekli bir şiiridir.

Ötekilerin şiiridir. Gökte değil yerdedir yıldızlar / Yalın ayak gezerler yeryüzünde / Açlar, miskinler, öksüzler, yetimler / Dullar itilenler dışlananlar / Ötekilerdir yıldızlar bir şiirinde.

Sahnedekilerle ilgilenmez onun şiiri. İzzetin, onurun, dışarıda tutulanların şiiridir daha çok: Cam kenarından seyrediyorum hayat sinemasını / Ben perde arkasına diktim gözlerimi / Sahneye çıkarılmayan, çıkmayan / Şeref ve izzet sahibi insanlar için aldım biletimi.

Bir hisli yürek, bir sahih kalp, bir diri bilinçtir Mehmed Arif. Yer yer Yunus, yer yer İsmet Özel, bazen Sezai Karakoç izleri var onun şiirinde.

Balkan Türk şiiri ile Anadolu Türk şiiri arasında, malum ve haklı sebeplerden, bir asırlık bir uçurum vardır. Anlaşılabilir bir şeydir bu da. Ama Mehmed Arif’in şiiri, Anadolu şiirine Balkanlar’daki en yakın şiirlerdendir. Genç kuşağın, Canan Özer’le birlikte, belki de en yakını. Hatta kendisi. Altını çizmiş olayım bunu da.  

Süleyman Baki benim gözümde Üsküp’ün Başbakanı, Hüsrev İçişleri Bakanı, Leyla da Kültür Bakanıdır zannımca. Mehmed Arif ise şehzadesidir Üsküp’ün. Yirmi beş sene sonranın Üsküp Başbakanı. Demedi demeyim. Rahmetli Fahri Amca söylemişti dersiniz 2050’lerde. Ahan da şuraya yazdım.

Bilenler bilir, bilmeyenler de öğrenmiş olsun. Oğlumun adı Ahmet Ariftir benim. Yeğenimin adı mı? Söyleyeyim: Mehmed Arif. Erkek kardeşim olsaydı ve bir oğlu olsaydı, yüzde doksan dokuz ihtimalle adı onun adı olacaktı. (Bir oğlum olsaydı da.) O artık yaşadığım sürece yeğenimdir benim. O da bilir bunu, ben de. Sizler de bilin istedim. Evimizin çocuğudur o. Gelir gider. Geldi gitti de. Gönlümüzde yeri büyük. Ve hep olacak.

Unutmadan; Mehmed Arif’imiz birçok Yeşilçam jönünden de yakışıklıdır. Yakışıklı yeğenim benim. Rumeli’nin yakışıklısı.

Nedense Mehmed Arif’in gözünde hep bir hüzün de okurum. O durağanlığının derinliğinin arkasında bir hüzün vardır bakışlarında. Bunu Üsküp’ün yüz sekiz senelik kardeşi İstanbuldan kopuşuna, mahrumiyetine bağlarım. Hasrete bağlarım, gurbete bağlarım, tevhide bağlarım. Ki buna bir de anneciğini ötelere uğurlayışı eklendi genç yaşta. Makro mikro, uzak yakın, dışardan içerden, dış dünya iç dünya… Hüzün yumağına dönüştü bizim Mehmed Arif’imizin kalbi, farkındayız! Büyümenin bir yolu da hüzünler be Mehmed’im. Sizin hiç anneniz öldü mü diyor bakışların, okuyorum, haklısın da. Acın acımızdır. Üsküp gibi sen de öksüzsün artık. Adını taşıdığın hüzün peygamberinin ümmetiyiz biz. Aklından çıkartmayasın bunu yeğen.   

Mehmed Arif, Üsküp’ün geleceğidir.

Üsküp’te Türkçe yaşayacaksa asırlarca, ki yaşayacağından en küçük kuşkum yok, Mehmed Ariflerle, Ariflerce, Ariflerde yaşayacaktır, inanın bana.

Üsküp Türk şiirini çok beslemiş bir şehirdir, asırlarca. Birçok divan sahibi şairler yetiştirmiştir. Üsküp Ahmed Agâh’ın (Yahya Kemal’in) şehridir. Üsküp şimdilerde, Ahmed Agâh’tan sonra nice genç şairler yetiştiriyor. Üsküp Üsküp, cami cami, sokak sokak. Kapan kapan, hamam hamam, türbe türbe. Beyit beyit, mısra mısra, dize dize. Nice genç şaire mekân oluyor, ilham oluyor, imge oluyor, mümbit Üsküp, coşkulu Vardar, vakur Taş Köprü. Türk’tür, Müslüman’dır, insandır onun yüreği.

Üsküp Ahmed Agâh’tan sonra bir şair daha yetiştiriyor şu sıralar Türk edebiyatına.   

Her şair bir şiirse Mehmed Arif Diden Şüphesiz El Değildir, her şair bir dizeyse Mehmed Arif, Yaşamak denen türküyü gür sesimle söyledim dizesidir bana göre.

Divan sahibi bir şair olacak Mehmed Arif. Gün gelecek divanını yakacak.

Yüreği Üsküp için yandığından yapacak bunu. Urumeli için yandığından yakacak bunu. Dünya için yandığından atacak bunu. O bir medeniyet çocuğu. Doğu medeniyetinin has evlâdı. İyilik güzellik estetik medeniyetinin öz evlâdı zira. Tüm kalbiyle, sağına ve soluna bakmadan ben varsam bu medeniyet var diyen adam o çünkü.

Divanını Üsküp’te yakacak, yüreğini Urumeli’de, daha güzel bir dünya için. Göreceksiniz. Ben görmesem de siz göreceksiniz bunu.

Mehmed Arif, şiiri Üsküp’te yüreği Urumeli’de yanan kavrulan şair.

Üsküp’ün Urumeli’nin geleceği.

Read Previous

YTB, “Türkiye Mezunları”nın başarılı çalışmalarını iki teşvik programıyla destekleyecek

Read Next

Şar Dağı Camii’nde ilk Cuma namazı kılındı