Kraliçe mi hizmetçi mi?

Kadın hayatımızda nasıl bir yer kaplıyor diye bir düşünelim mi?  Nedir kadın?  Görevleri,  hakları, statüsü, yeri, istekleri, idealleri nelerdir?  Neler yapmalı bu cinstiyette hayata gelmiş bir insan?

Kadın dediğimizde akla gelen ilk özellik büyük ihtimalle anne olabilmesidir. Allah’ın bu cinsiyete bahşettiği en büyük lütuf, en şahane hediye, en mükemmel duygudur annelik duygusu. Bir mucizenin vücut bulduğu ilk duraktır anne. Kendisinden fazla sevip, üzerine titreyeceği, dokunmaya kıyamayacağı, pamuklara saracağı, senden önce nasıl yaşamışım diyeceği yegane varlıktır evlat bir anne için. Derler ki bir kadın anne olduğunda anlar sevmenin ne olduğunu, evladından önceki dünyevi sevgiler bir anda birer mum ateşi gibi söner evladının ilk nefesiyle. “Anne olunca anlarsın senin için nasıl hissettiğimi’’ der hep annem… İlk aklımıza gelen şey mantıklı gibi görünüyor peki ya sonra?

Kadın dediğimizde akla ikinci gelen şey “Yuvayı dişi kuş yapar’’ atasözünden de anlaşıldığı gibi evi çekip çeviren kişi olmaktan, çocukların bakımından, evin temizliğinden, yemeklerin hazırlanmasından, eşyaların yıkatılıp, kurutulup, ütülenmesinden, misafirlerin karşılanmasından  sorumlu kişi. İkinci akla gelen özellik kadının yaradılışından gelen bir özellik midir yoksa bizim kadına biçtiğimiz hayatın bir getirisi midir ?

Kadın dediğimizde akla gelen üçüncü özelliğe gelince nedense dilim tutuluyor ve listenin daha çok başlarındayken aslında listeyi bitirdiğimi farkediyorum!  Oysa hakları, istekleri, statüsü ve idealleri hakkında daha tek bir cümle yazamamışken!  Kadın sadece bu kadar mı diye düşünüyorum… Kadın sadece hayatımızı kolaylaştımak için var olan ama aktif hayatta bulunamayan bir hizmetçi mi? Kadın boş vakitlerinde evinde oturup dizi izleyen, kafası çalışmayan, hayalleri ve kariyeri olmayan, olamayan bir kukla mı?

Bu soruları kendime sorduğumda beynimin verdiği yanıt kocaman bir HAYIR! Çünkü Yaratıcı kimseyi kimseden üstün yaratmamıştır. Çünkü kadına şans verildiğinde neler başarabildiğini, nasıl kendi ayakları üzerinde hiç kimseye ihtiyaç duymadan durabildiğini, idealleri ve hayalleri uğruna savaşabildiğini, hem çocuk hem kariyer yapabildiğini, aktif hayatta var olduğunu kendi  gözlerimle defalarca gördüm. Rabbime binlerce kez şükürler olsun ki ben kadın ve erkeğin eşit sayıldığı bir ortamda doğdum. Babam benim okumam, kendimi geliştirmem, entelektüel bir genç olabilmem  için küçüklüğümden beri beni destekledi hatta beni buna zorladı.  Benim ilerde kendimden ve Allah’tan başka hiç kimseye ihtiyaç duymamam için hem maddi hem manevi açıdan elinden gelenin fazlasını yaptı. Bana ve kız kardeşlerime biz yorulduğumuzda bile bıkmadan usanmadan yılmadan nasihat verdi.  Bu yüzden hayatımın sonuna kadar önce babama sonra da anneme minnettar olacağım.

Kadın edebiyatta, sporda, müzikte, sanatta, mühendislikte, öğretmenlikte, avukatlıkta, doktorlukta, mimarlıkta daha sayamadığım binlerce dalda yine söylüyorum şans verildiği sürece en az erkek kadar başarılıdır! Erkek de keza ev işlerinde ve çocuk bakımında öyle! En güzel aşçılar genelde erkektir mesela. Toz almak, ev süpürmek aslında kadının DNA’sında olan bir şey değildir, erkek DNA’sının bozulacağından korkmadan deneyebilir. Ya da bir misafire çay vermek, demlikle kaynar suyun kıvamını tam tutturmak atomu parçalamak değildir uzak durmaya gerek yok. Bebeğin altını değiştirmek kadının en sevdiği ata sporu değildir elimizden istediğiniz zaman alabilirsiniz, kızmayız korkmayın. Uzun lafın kısası, demem o ki kadın ve erkek fizyonomileri gereği farklıdırlar, evet bir erkeğe çocuk doğur, bebeği emzir denemez ama onun dışında kadına ev işlerinde yardım et denebilir. Kadın da keza eve bir lokma ekmek getirilmesinden mesul olabilir. Bunlar çok normal şeyler. Bunları abartıyoruz ve sanki kadın evden çıkmamalı erkek de eve girmemeli gibi davranıyoruz. Cinsiyetlerimizi kalıplara sokuyoruz. Bu kalıplardan çıkmak isteyenlerle alay ediyoruz bilinçsizce. Erkeği değil belki ama kadını sosyal hayattan uzaklaştırıyoruz. Yapmayalım. Çünkü kendi toplumumuzu geri çekiyoruz, gücünü yarı yarıya zayıflatıyoruz, ilerlemesini engelliyoruz. Yeni nesiller de cahil büyüyor bizi örnek alarak!

Hayatımızı önceki nesillerin bize miras bıraktığı tabularla mı yoksa beynimizin verdiği ve vicdanımızın onayladığı kararlarla mı şekillendiriyoruz?  Kendimize dürüst olalım. Özeleştiri yapalım hiç kimsenin duymayacağı kapalı kapılar ardında, belki bir şeyler değişir. Dünyanın ataerkil bir yer olmaması gerektiğini anlarız belki de. Eşitlik istemenin en adil şey olduğunu kabulleniriz, bakarsınız. Eleştiri olmadan bir toplumun ilerlemesi mümkün değildir.  Bir kişinin  farkındalığı bile çok önemli. Ünlü iş kadını Anita Roddick’in de vurguladığı  gibi “Bir fark yaratmak için çok küçük olduğunuzu düşünüyorsanız, bir sivrisinekle hiç yatağa girmemişsiniz demektir.’’

Kadın annedir, merhamettir, şefkattir, güçlüdür, idealisttir, başarılıdır, yeteneklidir, zekidir. Kadın kraliçedir, hakkettiği muameleyi görmeyen bir kraliçe. Kadın emanettir, Allah’ın emaneti. Kadınları hayatımıza katmadığımız sürece boynu bükük olmaya mahkumuz! Hep kendi hayatımdan örnek veriyorum ama benim annem hem çalıştı hem de bizi bir gün bile ihmal etmedi. Babam anneme ev işlerinde hep yardım etti bir an bile gocunmadı. Annem sosyal hayata çok aktif bir şekilde katıldı babam da bundan gurur duydu. Dilerim belki ben değil ama ilerki nesiller toplumda kadın konusunu işlerken üçüncü maddede tıkanmaz ve sayfalarca madde dökebilirler kağıda, dilerim!

Read Previous

Acı Kaybımız! Üsküp’lü şair Fahri Ali vefat etti

Read Next

Üsküp’te “Demokrasi Zaferi Fotoğraf Sergisi” açıldı

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *